İşte Erdoğan’ın burada yaptığı konuşmadan satır başları:
Türkiye'de esnaf ve sanatkarla en yakın ilişkisi olan başbakan, cumhurbaşkanı kim deseler ilk sırada çıkmam lazım. Çocuklarıma da memuriyetten uzak durma tavsiyesinde bulundum. Memur kardeşlerim gücenmesin. Kamuda belirli bir sistem var. Siz ne kadar yetenekli, çalışkan olursanız olun o sistem sizi belirli bir kalıba girmeye mecbur eder. Ve zorla sokar.
Serbest piyasada çalışanlar ise alın terlerinin karşılığını almaya daha yakındır. Elbette rızkı veren Allah’tır. ‘Devlete kapağı bir atayım benim para derdim olmaz’ mantık bu mu? Mantık bu. Biz ne diyoruz? Bu memur kanunun ne olması lazım, değişmesi lazım. Niye? Hakkını veren çalışan devam etsin. Ama çalışmıyorsa bu devlet onları sırtında taşımaya mecbur kalmasın.
"YEDİRDİK İÇİRDİK, BOMBALARI ONLAR YAĞDIRDI BİZE"
15 Temmuz’dakiler bunlar değil mi? Yedirdik, içirdik bombaları onlar yağdırdı bize. Şu hususu itiraf etmek isterim. Kamuda çalışma sistemini, devlet memuriyeti anlayışını değiştirmek için çok çalıştım. Ama pek az mesafe aldım diyebilirim. Anayasa değişikliği gerekiyor. Başbakanlıkta ve ilgili bakanlıkların elinde çok ciddi bir birikim oluştu.
İşte bu vatanın vatan olması için şehitkanlarıyla yoğurulması gerekiyordu. Ve bu vatan şehit ve gazilerin kanlarıyla yoğurularak vatan oldu. Şehitlerimiz var, eyvallah. Ama bizim inancımızda şehadetin yeri farklı. İstiklal Marşımızı hep okuyoruz değil mi? “Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda. Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda, etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.”
Sırtını bir yerlere dayayanlar bunların bedelini ödemeye devam edecekler. Biz sırtımızı hakka ve halka dayıyoruz, farkımız bu. Milletimiz hangi etnik unsurdan olursa olsun. Kendini içinde ifade edebileceği Türk milletidir.
Ben devlet bankalarının yöneticilerini, ilgili bakan arkadaşlarımızı ve başbakanımızla birlikte onları topladım. Sonra başbakanımız, tüm bankaların genel müdürlerini topladı onlarla görüştü. Derdimiz neydi? Ekonomideki bu faiz politikasını gözden geçirmek ve bu faiz oranını aşağı düşürmek.
Şehitlerimizin listesine baktığımda, mobilyacıdan kaynakçıya kuaförden matbaacıya inşaatçıdan kuyumcuya kadar her meslekten esnaf ve sanatkarımıza rastlıyorum.
“BEYEFENDİLERİN SESİ ÇIKMIYORDU”
Ülkesini ve milletini seven herkesin, tüm imkanlarıyla devletine sahip çıkması, inanç köken istismarlarına geçit vermemesi şarttır. Batı, gazeteleriyle bakanlarıyla Türkiye’ye meydan okuyor. Peki, genel başkan olduğum partim kapatıldığı zaman siz neredeydiniz ya? Tek başına iktidar, 350 civarında milletvekiliyle parlamentoda böyle bir iktidar partisi kapatılıyor, beyefendilerin sesi çıkmıyordu. Ben belediye başkanıyım İstanbul’da. Şiir okudum diye içeri alınıyorum. Bu beyefendilerin kapısını çaldım, hiçbir tanesinin umurunda değildi. Bunların insan hakları kurumları hiçbirinin umurunda olmadı. Neredeydiniz?
Şimdi benim ülkemi kana bulayan, savunmasız insanları öldüren, bunları tehdit eden insanlar için yakıp yıkan bütün sokak aralarını caddelerini kanallara kazıyarak, belediyelerin araçlarıyla bu hale döken insanları hangi yüzle hangi anlayışla siz gelip savunuyorsunuz ya?
“GEÇTİ O DEVİRLER”
Siz bu milleti ne zannediyorsunuz ya? Bugüne kadar talimat veriyordunuz, emir buyurdunuz efendim diyorlardı. Geçti o devirler. Artık kendi kararını kendi veren, kendi göbeğini kendi kesen millet var.
Adamlara bak ya, hanımefendilerin elinde 4 bin dosya sıkıştırıyorum. Teröristlerin dosyalarını. Ne oldu diyorum 4 bin dosya… Diyor ki yargı bağımsız, şimdi dosya 4 bin 500 oldu.
“ŞUNU BİLİN Kİ BU MİLLET ARTIK UYANMIŞTIR”
Ama şimdi bakıyorum, yeni yeni meydan okumalar çıkıyor. Aynı şeyi farklı yerlerden, gazetelerde başlıklar… Hepsi buraya yöneliyor. Fakat biz sizin attığınız o başlıklara alıştık. Geçmişte bunu rahmetli Özal’a da yaptılar. Şimdi aynı şeyleri de bize yapıyorlar. Ne yaparsanız yapın. Şunu bilin ki bu millet artık uyanmıştır ve inşallah muasır medeniyetler seviyesinin üstüne de çıkacaktır.
(HÜRRİYET)