Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, yaptığı yazılı değerlendirmede şu ifadelere yer verdi:
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu’nun (PPK), bugün aldığı karar doğrultusunda politika faizini değiştirmediğini, faiz koridorunun üst bandı olarak bilinen marjinal fonlama oranını yüzde 8,75’ten yüzde 8,50’ye indirdiğini gördük. Bununla beraber geç likidite penceresi borç verme faiz oranı yüzde 10,25’ten yüzde 10’a düşürülmüştür. Yine bu ay içinde Merkez Bankamız, zorunlu karşılık oranlarına ilişkin yeni bir düzenlemeye gitmiş, böylece piyasaya sağlanan likidite imkânı ile bankacılık sektörünün kredi sağlama imkânları genişletilmişti. Ayrıca, Türk Lirası cinsinden zorunlu karşılık oranları indirilmiş, Rezerv Opsiyon Mekanizması kapsamında da döviz ve altın imkânlarının belirli dilimlerinde katsayılar artırılmıştı.
ENFLASYONLA MÜCADELEDE BAŞARI, FAİZLERİN DÜŞMESİNE OLANAK SAĞLAYACAK
Bu yıl Mayıs ayından itibaren enflasyon görünümünde bir artış ivmesine şahitlik ediyoruz. Temmuz ayı itibariyle tüketici enflasyonu yüzde 8,8 oldu ve yılsonu için Orta Vadeli Plan’daki enflasyon hedefimiz olan yüzde 7,5 düzeyinin üzerine çıktı. Ülkemizde tüketici enflasyonunun en önemli tetikleyicilerinden olan gıda enflasyonunda bu yıl ilk 6 ay itibariyle oldukça ılımlı bir eğilim söz konusu iken, Temmuz dönemi ile beraber bir yükselişin başladığı emarelerini gördük. Hükümet olarak, gıda enflasyonu üzerine odaklanarak tüketici enflasyonunu kontrol etme amacıyla yapısal nitelikte politikalara başvuruyoruz. Bilhassa Gıda Fiyatlarını İzleme Komitemizin çalışmaları ve sektörü ilgilendiren diğer yapısal tedbirlerimizle gıda enflasyonunu kontrol altına alacağız. Gıda fiyatlarının istikrar kazanmasının tüketici enflasyonu üzerinde düşürücü etki yapacağına eminiz.
İnanıyorum ki, enflasyonla mücadele kapsamında atacağımız adımlarla önemli iyileşmeler kaydedilecek, bu kapsamda Merkez Bankamızın da daha kapsamlı faiz indirimleri için eli rahatlayacak ve bankacılık sistemimizin kredi arz imkanları genişleyecektir.
Merkez Bankamızın Mart ayından itibaren başladığı faiz indirim süreci, reel sektörümüz üzerinde şüphesiz etkili oluyor. Bu yılın Mart ayındaki ortalamalarla mukayese ettiğimizde, Temmuz dönemi itibariyle bilhassa Türk Lirası cinsinden ticari kredileri ve konut kredilerindeki ağırlıklı ortalama faiz oranlarında mevzubahis indirimlerin etkisini gözlemliyoruz.
Krediye erişim maliyetlerinde bir azalış anlamına gelen bu seyir, üreticilerimiz için daha düşük finansman maliyetine kapı açmaktadır. Reel sektörümüzün finansman ihtiyaçlarını daha düşük maliyetlerle giderebilmeleri için, para politikasında verilecek destekleyici kararlar önemli bir unsurdur.
FİNANSMAN MALİYETLERİNİN DAHA MAKUL SEVİYELERE ÇEKİLMESİ
Piyasadaki talep hareketleri ile firmalarımızın üretim, dağıtım ve stoklama davranışları arasındaki uyumsuzluk nedeniyle enflasyonist baskılarla karşılaşıyoruz. Yüksek maliyetli finansman koşulları gerekli yatırım kararlarının alınmasının önünde engel teşkil ederken, firmalarımız stok süreçlerinin yönetilmesi gibi konularda da kısıtlı bir hareket alanına mahkûm oluyor. Bu durum ülkemizin üreten, istihdam sağlayan ve değer ortaya koyan kesimi için ilave maliyetler ortaya çıkarıyor. Bu çerçevede, ülkemizin enflasyonla mücadelede politika önceliklerinden biri ’finansman maliyetlerinin daha makul seviyelere çekilmesi’ konusudur. Bu girişimin ana odağında da piyasa faizlerinin yer alması kaçınılmazdır. Reel sektörümüzün daha gerçekçi, daha sürdürülebilir maliyetlerle üretim yapabilmesini sağlamalıyız. Türkiye Cumhuriyetinin kurumları, bu ülkenin kuruluş ilkelerine ve milli menfaatlerine sahip çıkmak suretiyle aziz milletine hizmet etmeye tüm özverisiyle devam etmektedir. Ekonomi yönetimimizin tüm aktörleri, ülkemizin her türlü risk unsuruna karşı dimdik durabilmesi için gerekli makro altyapının tuğlalarını üst üste koyuyor. Keza Merkez Bankamız bugün yaptığı açıklamada da yer verdiği gibi, Temmuz ayı ortasında yaşanan yurt içi gelişmelerin piyasalar üzerindeki olumsuz etkisi, hem küresel risk iştahındaki artış ve hem de kurumlarımızın ivedilikle aldığı tedbirler sayesinde büyük ölçüde geri alınmıştır. Merkez Bankamızın bundan sonraki dönemde de, konjonktürü doğru okuyarak, aynı zamanda ekonomimizin uzun vadeli hedeflerini de göz önüne alarak en doğru kararları vermeye devam edeceğinden eminim".
(İHA)