CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. Lozan Barış Antlaşması’yla ilgili konuşan Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir kişiye teslim edilecek bir devlet olmadığını vurgulayarak, ruhunda Kuva-yi Milliye olduğunu söyledi. Kılıdaroğlu, “Lozan Antlaşması’yla Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu teslim edilir. O tapunun bize kadar gelmesini sağlayan iki önemli aktörü vardır, biri Gazi Mustafa Kemal Atatürk, öbürü de İsmet İnönü’dür. Her alanda bağımsızlığı savundu. Cumhuriyeti getirdiler, eşit şartlar, eşit yurttaşlık getirdiler. Yeni bir Cumhuriyet, yeni bir anlayış, yeni bir demokrasiyle yola çıktılar. Bugün geldiğimiz nokta o yıllarda kanla, gözyaşıyla kazanılan zaferlerin sonucudur. Bugün geldiğimiz noktada binlerce şehidimizin kanı vardır. Bu topraklar sıradan kurulmadı. Bu devlet sıradan bir devlet değildir. Binlerce yıllık devlet geleneği vardır. Hiç kimseye boyun eğmemiştir, saray boyun eğdi, saray sonra kaçmak zorunda kaldı. Düşman gemisine binip kaçmak zorunda kaldı. Ama bu ülkede yaşayanlar onurlarıyla yaşadılar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sınırları anlaşmalarla kurulmamıştır, kanla, gözyaşıyla kurulmuştur, bedel ödenmiştir. Üzülerek ifade edeyim ki, ödediğimiz bedeller yeterince genç kuşaklara aktarılmamıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ü genç kuşakların bir bölümü Kenan Evren’in gözüyle görmüştür ve öyle tanımıştır” ifadelerini kullandı.
“ŞU ANDA MEDYANIN TAMAMI BİRKAÇ GAZETE DIŞINDA TÜMÜYLE HÜKÜMETİN KONTROLÜ ALTINDA”
24 Temmuz Basın Bayramı’na değinen Kılıçdaroğlu, gazetelerin büyük baskı altında olduğunu, gazetecilerin hapiste olduğunu savunarak, “Gazeteler kendilerine otosansür uyguluyorlar. Düşüncelerini değil artık magazin haberlerini kendi köşelerine koyan yeni bir yapı, yeni bir anlayış. Ya saraya yağcılık yapacaksın ya da sana hayat hakkı tanımayacağım denen bir sürecin içine Türkiye sokuldu. İktidar kendi medyasını oluşturdu. Gazeteler zorla sattırıldı. Şu anda medyanın tamamı birkaç gazete dışında tümüyle hükümetin kontrolü altında” şeklinde konuştu.
Gazeteci Ece Sevim Öztürk’ün 15 Temmuz darbe girişiminin arkasındaki sır neydi, bunu araştırdığını söyleyen Kılıçdaroğlu, “Sen misin 15 Temmuz’u araştıran, doğru hapse. 15 Temmuz darbe girişiminin ayrıntılarının ortaya çıkmasından neden korkuyor bir iktidar. 140’tan fazla gazeteci hala hapiste. Biz demokrasiyi savunacağız, medya özgürlüğünü savunacağız. Kendi televizyon kanalları var havuz medyasının. Açık çağrı yaptım kendilerine, ‘bizi de çıkarın’ diye. Üstelik biz şu gazeteciyi çağır şunu çağır demiyoruz, hangi gazeteci en muhalifse onu çağır, katılmayan şerefsizdir” dedi.
“OLAY BİR TÜRKİYE OLAYIDIR, DEMOKRASİ OLAYIDIR"
Enis Berberoğlu’nun uzun yıllar medyada çalıştığını ve şu anda hapiste olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Onu ben bir demokrasi kahramanı olarak görüyorum. Hiçbir suçu olmamasına karşın iktidarın, egemen güçlerin isteği üzerine hapishanede tutuklu, yani esir. Enis Berberoğlu’nu mahkum eden olay, yargı bir Enis Berberoğlu olayı değildir, olay Enis Berberoğlu ailesinin olayı da değildir, olay bir CHP milletvekilinin tutuklu olayı değil, oradan da çıkmıştır. Olay bir Türkiye olayıdır, demokrasi olayıdır. O noktaya gelmiştir. Gönlümüzde yatan şu mahkemeler bağımsız olsun. Ama yok. Talimatla karar veren mahkemeler var. Onlara bir unvan verilecekse onlara yakışan unvan yargıya ihanet edenlerdir. Türkiye’nin en temel sorunu şu anda yargıdır. Yargı tutsak aslında.”
CHP’li Eren Erdem hakkında da 7 Mayıs tarihinde bir iddianame hazırlandığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Balyoz, Ergenekon davasında Silivri’de yaptığım açıklama dolayısıyla Ankara’ya gelmeden fezlekem gelmişti. 50 kere söyledim, senin feriştahın da gelse ben geri adım atmam. FETÖ’ye üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım ediyormuş FETÖ’ye. Balyoz ve Ergenekon olayında FETÖ’nün yaptıklarını şimdi saray ve adamları yapıyor. Aralarında hiçbir fark yok. Demiştim ya bir ipte iki cambaz oynamaz diye. İki cambaz vardı, biri düştü. Diğer cambazımız duruyor” dedi.
“FAİZİ DÜŞÜRÜRSEN BU KÜRSÜDEN SENİ ÖVECEĞİM, DÜŞÜRMEZSEN O KOLTUKTA OTURMAYACAKSIN”
Faizlerle ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştiren Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Faizi düşürürsen bu kürsüden seni öveceğim, düşürmezsen o koltukta oturmayacaksın. 11 Temmuz’da yurt dışına çıktı. Namusu ve şerefi üzerine yemin ettikten sonra yurt dışına çıktı. Gazetecilere şu yorumu yapıyor; ’Dolar yükseliyor, faiz yükseliyor, birileri bu işi tırmandırmaya çalışsa da bunun düştüğünü göreceksiniz. Yeminden sonra devir teslim başladı. Hazine ve Maliye Bakanımız elbette ne gerekiyorsa yapacaktır. Burada birçok enstüramınız var. Önümüzdeki süreçte faizin de düştüğünü göreceksiniz’ diyor. Son 16 yılda devletin içerideki rantiyelere ödediği faiz 693 milyar lira. Bir de dışarıya ödedikleri faiz var, 155 milyar dolar. Faiz düşecek diyorlar. Rakamlara bakalım, tarihlere bakalım.”
"OHAL İLE DARBE YENİ BİR SÜRECE EVRİLDİ"
“15 Temmuz’da bir darbe girişimi oldu hep beraber buna karşı çıktık” diyen Kılıçdaroğlu, “Parlamentoda bütün milletvekilleri karşı çıktı. Parlamentoda o gece uçaktan bomba atılırken kurşun sesleri altında milletvekillerimiz onurlarıyla görevlerini yaptılar. Sonra 20 Temmuz’da hükümet dedi ki ‘OHAL ilan edeceğim.’ OHAL ile darbe yeni bir sürece evrildi. Darbe girişimi farklı bir sürece evrildi ve 20 Temmuz’da sivil darbe yapıldı. Parlamentoya OHAL ile ilgili kararname hangi gerekçeyle geldi? Bu gerekçeyi asla unutmamız lazım. Neydi gerekçesi? Aynen okuyorum, ’Bu uygulama demokrasiye, hukuka, özgürlüklere karşı değil. Tam tersine bu değeri koruma, yükseltme, geliştirme adınadır. OHAL ilanının amacı ülkemizde demokrasiye, hukuk devletine vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerine yönelik bu tehdidi ortadan kaldırmak için gerekli adımları en etkin ve hızlı şekilde atabilmelidir.’ Tam tersini yaptılar. Hak arama yolunu tamamen kapattılar. Binlerce, milyonlarca mağdur oldu’’ ifadelerini kullandı.
(Pelin Üzek Kılıç/İHA)