Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada tanıklar eski polis memuru Hulusi Cemil Altınlı ile Dr. Bülent Çanakçı’nın ifadeleri dinlendi. Eski polis memuru Altınlı, 1993 yılında Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığında polis memuru olarak göreve başladığını ve eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun’un 1998 yılında kendisine Fetullah Gülen cemaatinin devletin içine sızdığını, yabancı istihbarat birimlerinin Gülen’e yardım ettiğini söylediğini anlattı. Daha sonra Sabri Uzun’un kendisinden Gülen örgütünün içine sızmasını istediğini belirten Altınlı, "Ben de bunu kabul ettim ve içlerine nasıl sızacağımı bana anlattı. Daha sonra bazı cemaatçiler benimle ilgilenmeye başladı ve ev toplantısına çağırdılar. Cemaat yapılanmasının içine girmemi teklif ettiler. Bende almış olduğum emir gereği bunların içerisine girmiş oldum" diye konuştu.
Ev toplantısına kendisini Ömer Kesinci isimli bir şahsın davet ettiğini anlatan Altınlı, "Orada Mehmet Gül adlı başka biri daha vardı. Mehmet Gül’ün şube imamı olduğunu ve Batman İstihbarat Şubenin hemen hemen yarısının cemaat mensubu olduğunu öğrendim. 6 yıl boyunca cemaatin içinde kaldım. Sanırım 2003 yılında vermiş olduğum bir açıktan dolayı benim amacımı öğrendiler. Daha sonra Edirne’ye tayinimi çıkardılar. Bu örgütün kurduğu kumpasla tutuklandım ve meslekten ihraç edildim" ifadelerini kullandı.
Altınlı, cezaevine girdikten sonra tutuklu sanıklardan Ali Çelik’in kendisinin yanına geldiğini ve kendisini hizmet hareketinin gönderdiğini söylediğini dile getirerek, "Ali Çelik, Türkiye genelindeki polislerden sorumlu emniyet imamı olan Süleyman Uysal’ın ismini vererek kendisini hizmet hareketinin gönderdiğini bana söyledi. Benden ücret almadan cemaat adına savunmamı üstleneceğini söyledi ve vekaletimi istedi. Ben de kabul ettim. Ama daha sonra cemaatin benim savunma aşamasında cemaat ile ilgili herhangi bir ifade verip vermeyeceğimi kontrol etmek için Ali Çelik’i gönderdiklerini anladım. Benim cemaatle ilgili herhangi bir ifadem olmayınca Ali Çelik’in mahkeme heyetine savunmamdan çekildiği yönündeki dilekçesini verdiğini öğrendim. Avukatlığımdan çekildiğinden benim haberim yoktu" dedi.
"ALİ ÇELİK, ZEKERİYA ÖZ’ÜN HİZMET HAREKETİNDE ABİ OLDUĞUNU SÖYLEDİ"
Ali Çelik’in daha sonra kendisinin savcıya verdiği ifadesini kendisine anlattığını belirten Altınlı, "İfadeyi verdiğim savcının yanında oturan başka biri var mıydı diye sordu bana. Birini tarif etti ve ’O bizim Zekeriya ağabey (Zekeriya Öz). Zekeriya ağabey duymuş bunları’ dedi” ifadelerini kullandı.
Altınlı, Ali Çelik’in FETÖ’den firari olan Zekeriya Öz’ün hizmet hareketinde ağabey olduğunu söylediğini ifade ederek, "Ali Çelik, ’Duruşmadan 4 gün önce Zekeriya ağabeyle görüştüm savcıya senin tahliyeni talep ettirecek’ dedi. Hakikaten de duruşmada savcı tahliyemi kabul etti. Daha sonra Ali Çelik ile zaman zaman görüştüğümüzde Zekeriya Öz ile görüşüp görüşmediğimi sordu. Zekeriya Öz’ün bana ceza vereceğini, benim de o cezanın sebebinin ne olduğunu bildiğimi söyledi. Daha sonra da ceza aldım" diye konuştu.
"CEMAAT PEŞİMİ BIRAKMADI"
17-25 Aralık’tan sonra devlet içerisindeki FETÖ’cü yapılanma ihraç edildiği zaman tekrardan yargılanma için başvurduğunu anlatan Altınlı, "Tekrardan yargılandığımdan suçsuz olduğum kararı verilip, ayrı ayrı beraat ettim. Cemaat peşimi bırakmadı. Yasa dışı dinlenme davasında Hizbullah örgütü üyesi diye dinlemişler beni. 2009’da bildiklerimi Milli İstihbarat Teşkilatına bildirmek istedim. Bir hata yaptım, bunu telefonla görüştüm. Daha sonra operasyonla tutuklandım" dedi.
Fetullah Gülen’in bizzat emriyle Batman’da Hizbullah örgütüne yönelik soruşturmada görevli bir memurun infaz ettirildiğini belirten Altınlı, Gaffar Okkan suikastinde de FETÖ’nün parmağı olduğunu bildiğini kaydetti.
Hulusi Cemil Altınlı’nın ardından ifadesi dinlenilen Dr. Bülent Çanakçı ise, 1984 yılında üniversite zamanlarında yurttan kovulduğu için bir arkadaşının önerisi ile cemaat evine yerleştiğini ve bu vesileyle cemaatin içine dahil olduğunu söyledi. Tutuklu sanıklardan İlhan İşbilen ile aynı evde kaldığını kaydeden Çanakçı, "Hüseyin Durmaz, Metin Akdağ ile ismini şuan hatırlayamadığım birkaç kişi daha vardı o evde. O sıralarda cemaatin abileri arasında bir kavga olmuştu. Herkes uzaklaştırılmıştı. İlhan İşbilen de cemaatin Erzurum sorumlusu olarak gelmişti" dedi.
Mahkeme Başkanı Giray’ın İlhan İşbilen’in örgütle ilgili bağını sorması üzerine Çanakçı, "İlhan Bey’in küçüklüğünden beri hoca efendinin yanında olduğunu, onun berberliğini yaptığını biliyorum. Hoca efendinin ona göre ayrı bir iltifatı vardı. İlk baştan itibaren İzmir’e gittiğinde yanında toplanan 7 kişilik grup içerisinde kendisi. FETÖ’nün içindeki illegal işlerden sorumlu olan kişi diye biliyorum" ifadelerini kullandı.
Doktor olduğunu anlatan Çanakçı, İlhan İşbilen’in kendisine polis kolejinde ihtiyaçları olduğunu söylediğini ve bu vesileyle polis kolejinde doktor olarak çalışmaya başladığını dile getirerek, "İlk 2 yıl faaliyetim yoktu. Daha sonra doktorların sayısı artınca ve yaşça en büyükleri ben olduğum için abi olarak seçildim. Evlerde sohbet ediyorduk. Kemalettin Özdemir o zamanlar emniyetin imamıydı ve ona bağlı çalışıyorduk. Toplantılarda kim hizmet hareketinin aleyhinde konuşuyor, emniyette neler oluyor bunları konuşuyoruz. Bana söylendiği zaman benim ulaştıracağım kişi Kemalettin Bey’dir. Herkes bunları tutar" dedi.
Bir dönem FETÖ’nün emniyet imamı olan Kemalettin Özdemir’e, Gülen’e dava açan dönemin DGM Başsavcısı Nuh Mete Yüksel’e komplo kurulduğu yönündeki iddiaları sorduğunu kaydeden Çanakçı, "Kemalettin ağabey bunun üzerine 6 dakika gibi bir süre ’bizi kandırdılar’ diyerek ağladı. Kemalettin ağabey, Nuh Mete Yüksel’e komplo kurulması emrini Fetullah Gülen’in verdiğini bana söyledi" diye konuştu.
"SEÇİMLERE YAKIN CEMAATTEN ’ŞU PARTİYE OY VERİLECEK’ DİYE MESAJ GELİRDİ"
Çanakçı, cemaatin seçimlerden önce üyelerine hangi partiye oy verecekleri yönünde talimatta bulunduğunu anlattı. Çanakçı, "Cemaat ’siyasetle bir ilgimiz yok’ imajı oluşturmak için seçimlerle ilgili uzun süre bir şey demezdi. Seçimlere yakın ’şu partiye oy verilecek’ diye mesaj gelirdi. Son zamanlarda çok farklı yerler söylenmeye başlanmıştı" şeklinde konuştu.
Çanakçı, Şerif Ali Tekalan’ı tanıyıp tanımadığının sorulması üzerine, "Şerif Ali Tekalan’ın GATA’daki doktorların istişaresine katıldığını biliyorum. Şerif Ali Tekalan’ın Bülent Ecevit ile görüştüğünü de biliyorum. Arabayı ben kullanmıştım. Ama ne konuştukları hakkında bir bilgim yok" dedi.
Normal şartlar altında cemaatten ayrılmak gibi bir düşüncesinin olmadığını söyleyen Çanakçı, "2010 yılında Kemalettin Bey’in üzerinde bir sürü oyun oynadılar. ’Hoca efendiye meydan okuyor. Kendini onun yerinde görüyor’ denildi. Kemalettin Bey’in bazı CD’lerini herkese yolladılar. İçinde ne vardı bilmiyorum. Bir linç girişimi başlatıldı. Kemalettin Bey ile irtibatım iyiydi. Ben de onun yanında duracağımı söyledim. Hoca efendinin Kemalettin Bey ile ilgili birkaç sözü vardı. 2008’de yanına gittiğimde ’Suat hoca 1, Kemalettin 2. Düşünüp de gurbette ağlamadığım bir gün yok.’ Böyle diyen birinin cemaatten atmayacağını düşünüyordum. Kemalettin Bey’in yanında bulundum. Olumlu bir cevap gelmeyince de Kemalettin Bey’in yanında durmaya devam ettim. Cemaatten ayrıldığımı söylediğim an telefonumda kayıtlı binin üzerinde kişiden kimse beni aramadı. O bin küsür telefon çalmaz oldu, beni aramaz oldu. Cemaat dışında bir tanıdığımız yoktu. Ben, eşim ve çocuklarım adeta sudan çıkmış balığa döndük" ifadelerini kullandı.
Cemaatten ayrıldığını açıklamasının ardından Gülen’in firari doktoru Tuncay Delibaş’ın kendisine flash bellek gönderdiğini dile getiren Çanakçı, devlette üst düzeyde görevde bulunan bir kişinin telefon konuşmasını kaydettiklerini ve böylelikle kendisini korkutmaya çalıştıklarını anlattı. Çanakçı, Delibaş’a böyle bir şeyin Müslümanlığın kaidesinde olmadığını söylediğini kaydetti.
(İHA)