Oğhan, konuşmasına önümüzdeki dönemde gerçekleşecek seçimi hatırlatarak başladı. Cumhuriyet tarihinin en kritik seçimlerinden biri olacağını vurgulayan Oğhan, “Buraya giderken ne oluyor? Kim ne söylüyor? Nerede ne konuşuluyor? Biraz onlardan bahsetme imkanı bulacağız” dedi.
Söyleşinin başlığını Beki’nin attığını söyleyen Oğhan, sözü Beki’ye verdi.
Gemliğin sofralık zeytinin anavatanı olduğunu belirten Beki, “Türkiye zeytin üreticisi ülkeler arasında zeytin tüketiminde hak ettiği yerde değil. Yumuşatarak söyleyeyim. Zeytin konseyinin ve Euronews haberlerine, istatistiklerine, verilerine baktım buraya gelirken. Kişi başına yıllık ve günlük kaç zeytin düşüyor ve kaç liralık zeytin düşüyor?” dedi.
“Bizim enflasyon onlarınkinin yanında gökdelen gibi duruyor”
Dünyada zeytin üreticileri arasında ilk beşte yer aldığımızı dikkat çeken Beki, “Zeytinyağı ve sofralık zeytin ayrımı yaptığınızda üçüncü, dördüncü sıralarda yer alıyoruz. İşte İspanya var, Yunanistan var, İtalya var. başka Akdeniz ülkeleri, Cezayir var. Tunus var. Lübnan var. Zeytinyağı tüketiminde bu ülkelerin enflasyonuna kıyasla enflasyonumuz neredeyse oradayız. İstanbul Maslak'ta gökdelenler var.. Bir de o gökdelenler arasında kalmış gecekondular var. Avrupa'yı yakıp yıktığını söylediğimiz, Amerika'yı bitirdiğini
Batı'yı kıtlık kuyruklarına, yokluk kuyruklarına soktuğunu iktidar medyasının bize söylediği enflasyon oranı biliyorsunuz yüzde sekizler civarında.
Bizimki kaç? Resmi enflasyon yüzde seksenler civarında. On katı enflasyon var bizde. Dünyayla mukayeseli tablolara baktığınızda bizim enflasyon onlarınkinin yanında gökdelen gibi duruyor” dedi.
“Türkiye’de kişi başı 4 kilo zeytin düşüyor”
Zeytin üreten ülkeler arasında yıllık kişi başına ortalama 11 kilo zeytin düştüğünü belirten Beki, “Türkiye’de kişi başına 4 kilonun biraz üstü düşüyor. Mısır’da tüketilen sofralık zeytin ile aynı oranda. Cezayir’in de Gemlik gibi kaliteli zeytini var. Cezayir'de yedi kilonun üstünde yiyorlar” diyerek aradaki farka dikkat çekti.
Türkiye’de kişi başına düşen zeytini de hesaplayan Beki konuşmasına şöyle devam etti:
“Bir kilo orta boyda zeytin sayısı 190 diye okudum. 200’e yuvarlayalım. Dört kilo diyelim, kişi başına yenilen zeytin 800 adet yapıyor. Bunu 365’e böldüğümüzde günlük iki zeytin. Türkiye'de kişi başına aşağı yukarı günlük iki zeytin yeniyor. Oysa bunun ucuzu da var. Tanesini 10 kuruşa da bulabiliyorsunuz. Onun hesabını da yaptım. Yani ucuz zeytini 20’ye yuvarlayalım hatta. Oradan hesap ettiğimizde tanesi 10 kuruşa geliyor. Günlük 22 zeytin”
Beki, zeytin tüketimin az olmasının iki sebebi olabileceğini belirtti. Tüketimin az olmasının birinci nedeni olarak vatandaşın alım gücünü gösteren Beki, ikinci neden olarak ise yapılan ihracatı gösterdi.
“Bu kadar Zeytinyağı üretilen bir ülke olmamıza rağmen niye hala ayçiçek yağı tüketmek zorunda kalıyoruz?”
Oğhan da konuşmasına iktidarın söylemlerini eleştirerek başladı. Geçtiğimiz eylül ayında döviz kriziyle birlikte Türkiye'de insanların alım güçlerinde geriye doğru bir gidiş olduğunu belirten Oğhan, “İktidar sürekli olarak Batı'nın ne kadar zor durumda, Türkiye'nin aslında ne kadar iyi durumda olduğunu söylüyor ama bunun hemen peşine ‘Sabredin daha iyi olacağız’ biçiminde cümleleri var. 20 yılda milli gelir şuradan şuraya geldi derken sanki bütün dünya durmuş gibi, hiç ilerlememiş gibi. Şimdi Türkiye'de gerçekten son özellikle üç beş yılda iktidar medyasının da büyük katkısıyla birlikte bir gerçeklikten kopuş hali var. Siyaseti siyaset zemininde değerlendiremiyorsunuz. Ekonomiyi ekonomik zeminde değerlendiremiyorsunuz. Buna ilişkin itirazlarınızı dile getirdiğinizde farklı birtakım etiketlerle karşılaşmak zorunda kalıyorsunuz. Hatta bir bölümü bunların cezaevi bile olabiliyor. Ama bu iş gerçek zemininde tartışılabilse 2002 yılında Türkiye'yle eş değer olan Bulgaristan'ın bugün nerede olduğunu ve Bulgarların niye Türkiye'ye gelip alışveriş yaptıklarını değerlendirmemiz gerekir. Niye biz günde iki tane zeytin yiyoruz, bu kadar zeytin diyarı olmamıza rağmen bu kadar zeytin üretilen bir ülke olmamıza rağmen zeytinyağı üretilen bir ülke olmamıza rağmen niye hala ayçiçek yağı tüketmek zorunda kalıyoruz sorusunun yanıtını siyasetten talep etmemiz gerekiyor” dedi
“Niye onların iyi arabaya binip de Türkiye'de ikinci el pazarlarının bu kadar yükseldiğini konuşmamız çok fazla istenmiyor”
Oğhan iktidarın alım gücünün gerilemesi yerine kimliklerin konuşulmasını dayattığına dikkat çekti.
Dün İzmir’de yapılan Tarkan konserine de değinen Oğhan, “Çok görkemli bir tören hazırlanmış. Tunç Soyer'in de çok büyük başarısı olduğunu düşünüyorum. Tunç Soyer bir açılış konuşması yaptı. O konuşmada İzmir'in kurtuluşundan ve Kurtuluş Savaşı'ndan bahsederken Osmanlı İmparatorluğu'nun yaşadığı acziyeti dile getirdi. Türkiye işgal edildiğinde bir devlet vardı. İmparatorluk vardı. Onu yönetenler vardı. Bunları görmezden gelip ‘ecdadımıza hakaret etti’ diye büyük bir kampanyanın başladığını görüyoruz bugün.
Çünkü niye kalitelisini Batı’daki insanın tükettiğini sorgulamamız çok fazla istenmiyor. Niye onların iyi arabaya binip de Türkiye'de ikinci el pazarlarının bu kadar yükseldiğini konuşmamız çok fazla istenmiyor. Niye en iyi ürünün onlar tarafından tüketildiğini, kolayca gelip pazarlarda euroları bozdurup alışveriş yaptıklarını, bizim niye o imkanlara
sahip olmadığımızı tartışmamız çok fazla istenmiyor” diye konuştu.
“Avrupa’da enflasyon yüzde 8 bizde yüzde 80 bu benim kanıma dokunuyor”
Günlük iki zeytin yemenin yaşamak olmadığını vurgulayan Beki, “Hem de en ucuzundan on kuruşluk. İşte on kuruşluk zeytinden on tane yemeniz için bir lira harcayabilmeniz lazım. Günde sadece zeytine bir liralık bütçe ayırabilmeniz lazım.Zeytinin anavatanı sizin memleketinizken niye?” sorusunu yönlendirdi.
Beki yurt dışında çalışanların asgari ücret ile Türkiye’deki beş yıldızlı otellerde tatil yaptığını ama Türkiye’de asgari ücretle çalışanların beş yıldızlı otelin önünden geçemediğini söyledi.
Avrupa ülkeleri ile Türkiye’deki enflasyonu karşılaştıran Beki, “Avrupa'yı süründüren, bitiren, yokluk kuyruklarına sokan, boğaz derdine, can derdine düşüren enflasyonu yüzde sekizken, bizde yüzde seksen’lik enflasyonun etkilerini konuşmayacak mıyız? Deniyor ki ‘onlar alışık’.
Yüzde sekiz, bizim yüzde seksenimizden daha ağır geliyor onlara. Niye? Çünkü alışık değiller. Bu benim kanıma dokunuyor. Size dokunuyor mu bilmiyorum.
Biz niye alışmak zorundayız? Yani biz aynı yaşam kalitesini, aynı yaşam standardını hak etmiyor muyuz? Kendi insanımıza layık görmüyor muyuz?” dedi
Söyleşi vatandaşların dahil olduğu soru-cevap kısmıyla sona erdi.