İstanbul
AA'nın iklim krizinin önüne geçmede önem taşıyan karbon ayak izini azaltacak konulara odaklandığı "sürdürülebilir yaşam" dosyasının üçüncü ve son bölümünde, moda ve tekstil sektörünün kaynak kullanımı ve karbon emisyonu ele alındı.
UNEP tarafından 2022'de yayımlanan "Sürdürülebilir Moda İletişimi 2021-2024 Stratejileri" başlıklı raporda, moda sektörünün iklim değişikliğini ve ekolojik krizi en çok etkileyen alanlardan biri olduğu, doğal kaynakları yoğun şekilde kullandığı, fosil yakıtlara bağımlı olduğu, tedarik zinciri nedeniyle kirliliğe yol açtığı ve yüksek miktarda atık ürettiği belirtildi.
Sektörün fazla üretim ve tüketimi teşvik etmesi sonucu moda endüstrisinden kaynaklı karbon emisyonunun arttığı ve küresel emisyonun yüzde 2 ila 6'sını oluşturduğu aktarılan raporda, sektörün üretim şekillerinin ciddi anlamda biyoçeşitlilik kaybına yol açtığı vurgulandı.
Raporda her yıl moda sektörüne kaynak üretmek için 159 milyon ağaç kesilirken üretim için harcanan yıllık 93 milyar metreküp suyun küresel su kullanımının yüzde 4’üne tekabül ettiğine dikkati çekildi.
Giysilerin boyanması ve işlenmesi sonucu özellikle Bangladeş, Endonezya, Özbekistan, Çin ve Kamboçya gibi ülkelerde suların yoğun şekilde kirlendiği bildirilen raporda, dünya su kaynaklarındaki mikroplastiğin yüzde 35’inin sentetik elyafın yıkanması sonucu oluştuğu kaydedildi.
Raporda moda ve tekstil sektörü kaynaklı kirliliğin son 15 yılda artış gösterdiği bilgisine yer verilirken daha fazla üretim sonucu daha fazla atığın ortaya çıkması, kirlilikteki artışın en önemli nedeni olarak gösterildi. Raporda, "Dünya üzerinde her saniyede ortalama bir kamyon kıyafet çöpe atılıyor ya da yakılıyor." ifadelerine yer verildi.
"Tekstil atıkları ciddi çevresel sorunlara yol açıyor"
İzmir Ekonomi Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şölen Kipöz, modanın kaynak kullanım süreçleri ve sürdürülebilir moda kavramı hakkında AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Endüstride, 2019 itibarıyla her yıl 100 milyardan fazla giysi üretildiğini ve bu şekilde devam etmesi halinde 2030'da bu rakamın 160 milyara ulaşacağını belirten Kipöz, bu üretim rakamlarının, gereğinden fazla tüketimle yakın ilişkisi olduğunu söyledi.
Kipöz, "Son 15 yılda giysilerin kullanım süresi yüzde 36 oranında azalmış görünüyor. Raporlara göre, biz bir giysiyi en fazla 7-8 defa kullanmak için alıyoruz halbuki onu 40-50 kez, eskitene kadar giyiyor olmamız gerek." diye konuştu.
Sektörde giysi kadar kumaş israfının da olduğunun altını çizen Kipöz, modanın çok hızlı yenilendiğini ve bir yıl moda olan bir rengin, sonraki yıl kumaşlarda kullanılmayabildiğini, sadece giysinin değil tekstil atıklarının tümünün, başta sera gazı emisyonu artışı olmak üzere ciddi çevresel sorunlara yol açtığını vurguladı.
"Küresel kuzey, güneyi hem atölye olarak kullanıyor hem de atıklarını gönderiyor"
Moda ve tekstil endüstrisinin çok uluslu bir yapıda olması dolayısıyla lojistik süreçlerinin de ciddi karbon emisyonuna yol açtığını anlatan Kipöz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bütün markalar, hemen hemen hepsi, tasarımlarını küresel kuzey bölgesi dediğimiz bölgelerde, üretimlerini ise küresel güneyde gerçekleştiriyor. Küresel kuzey, güneyi hem atölye olarak kullanıyor hem de atıklarını oraya gönderiyor. Dünyanın çeşitli yerlerinde devasa tekstil çöplükleri bulunuyor. Afrika’nın Akra bölgesine her hafta ortalama 60 konteyner giysi gönderiliyor. Akralılar her yıl 15 milyon kullanılmış giysinin göçüyle karşılaşıyor. Bunların yüzde 40'ı çok düşük, geri dönüştürülemeyecek kalitede. Oradaki insanlar bu elbiseleri 'ölü beyaz adamın yersiz yurtsuz giysileri' olarak adlandırıyor."
Sektörün, ciddi bir kaynak kullanımı gerçekleştirdiğine ve bu kaynakların çok büyük bir kısmının yenilenemez enerji kaynağı olduğuna dikkati çeken Kipöz, tekstil üretiminin üreticiler ve çevre üzerindeki bir diğer etkisinin de tekstil atıklarından kaynaklı endüstriyel su kirliliği olduğuna değindi.
Kipöz, "Denizlerin ve doğal su kaynaklarının kirlenmesinde de yine petrol türevli malzemelerin rolü çok fazla. Bazı tekstil yıkamalarında bu sulara neredeyse yarım milyon ton plastik mikrofiber salındığı biliniyor. Tahminlere göre 2050 itibarıyla denizlere karışacak mikrofiberin 22 milyon tonu bulacağı belirtiliyor." bilgisini verdi.
"Ürünler daha kuru işlemlerden geçirilmeli"
Üretim şekillerinin ve malzeme kullanımlarının yeniden düzenlenmesi gerektiği değerlendirmesinde bulunan Kipöz, şunları söyledi:
"Sürdürülebilir tekstil ürünlerinin kuru işlemlerden geçirilerek üretilmesi, yıkama süreçlerinin azaltılması anlamına geliyor. Dünyanın birçok yerinde kuraklık yaşanırken bu kadar suyun harcanması bir iklim adaletsizliği oluşturuyor. Biz bu insanların hakkını gasbetmiş oluyoruz. Çevresel etkilerin ölçülebildiği, su tüketiminin, suyun temizliğinin, toprak ve gübre kullanımının gözetildiği, biyoçeşitliliği koruyan, kuru işlemlerin benimsendiği üretim şekilleriyle birtakım çözümler belirlememiz gerek."
Bireylerin de giyinme kültürlerini geliştirerek sürdürülebilirliğe destek olabileceklerini aktaran Kipöz, tüketicilere, ikinci el ürünlere daha fazla yönelme ve doğaya saygılı markalardan alışveriş yapma tavsiyesinde bulundu.