Başkan Altun, 16 genç avukatın ruhsat töreninde konuştu. Genç meslektaşlarına başarı dileyen Altun, 4 Ekim tarihinin Medeni Kanun'un yürürlüğe girmesinin 91. yıldönümü olduğunu hatırlatarak, "Bu gün önemsenmedi belki ama biz hukukçular unutmayız. Özellikle kadınlar unutamaz. Unutmamalılar" dedi.
Medeni Kanun'la Türk toplumunun neler kazandığını görmek gerektiğini belirten Altun, şöyle devam etti:
"Her şeyden önce ailede kadının ve erkeğin konumu yeniden değerlendirildi. Kadın ve erkek eşit hale geldi. Resmi nikah zorunluluk oldu. Erkekler için tek eşli evlilik esası getirildi. Kadınlarımız istedikleri meslekleri seçebilir oldular. Kadınlarımız tanıklık, miras ve evliliklerde erkekle eşit şekilde boşanma hakkına sahip oldular. Siyasi haklara da kavuştular. Geçen 91 yılda bu değişmedi. Medeni Kanunu eleştirenler o gün de vardı, bugün de var. İsviçre'den aldınız diye dalga geçenler de oldu. Oysa 2001 yılına kadar en ufak bir değişiklik yapılamadı bu kanunda. Medeni Kanun hala yürürlükte, olmaya da devam edecek."
Bursa Barosu Başkanı Gürkan Altun, geçtiğimiz aylarda rafa kaldırılan ve doğrudan Medeni Kanun'u ilgilendiren tasarının yeniden komisyonda görüşülmeye başlandığını ifade ederek, şöyle konuştu:
"Öncelikle müftülere nikah yetkisi verilmesi ve resmi nikah dışı doğan çocukların bildirim yükümlülüğünün kalkması... Yani, hastanelerde yapılan doğumlarda doğumun resmi makamlara bildirim zorunluluğu varken, bildirilmediğinde adli ve idari para cezaları uygulanıyor halen. Bildirim zorunluluğu kaldırılıyor. Nedir bunun sakıncası?
Eğer evlenme yaşının altındaki genç kızımız bir sağlık kuruluşunda doğum yapar ve bildirim yapılmazsa, küçük yaşta evliliklere siz zımnen rıza göstermiş olursunuz. 14-15 yaşında çocuklar doğum yapmaya başlar, bunlar bildirilmez, reşit olana kadar da kimsenin haberi olmaz. Bugün 3-4 milyon Suriyelinin ülkemizde olduğu düşünülürse, adına başlık parası ya da ne derseniz deyin, kızlarımızın, kadınlarımızın alınabilme-satılabilme imkanı ortaya çıkar. O yüzden bizim mevcut kurallara, Medeni Kanun'a sımsıkı sahip çıkmamız gerekiyor.
Müftülere nikah kıyma yetkisi verilmesi için denilebilir ki, 'müftü de devletin memuru, kıysa ne fark eder?'
Çok şey fark eder! Çünkü siz müftüyü tercih edeceksiniz, öteki alevi dedesini isteyecek. Bir diğeri haham, başkası rahip isteyecek. En temel hakkı olacak haliyle.
Birinci zararı, çok hukukluluğa doğrudan geçiş olur. Bu evlilikleri sonlandırırken hangi hukuka göre sonlandıracaksınız? Taraflardan biri Alevi, biri Sünni ise ne olacak?
Her şeyi bir tarafa bırakın. İki Sünni gitti müftüde nikah kıydı, diğer ikisi nüfus müdürlüğünde kıydı. Nüfusta kıydıranın fişlenmeyeceğinin garantisini kim verecek? 'Sen müftü önünde bile nikah kıydırmamışsın arkadaş' demeyecek mi birileri? Biz niye birbirimizi ötekileştirmeye, ayrıştırmaya çalışıyoruz? Niye bu tohumları ekiyoruz?
Zaten bu ülkede dini nikah yasak değil ki. Resmi nikahın ardından herkes kendi inancına göre dini nikah kıyıyor. Hal böyleyken sanki ülkede her gün binlerce insan evleniyor ve nüfus müdürlükleri, belediyeler yetmiyormuşçasına bu düzenlemede ısrar niye? Amaç ne?
Bunu herkesin sorgulaması lazım. Sempatik görünen, bize hitap ettiğini düşündüğümüz şey bizi bölen, bizi parçalayan, bizi ayrıştıran unsur, yeni bir fişleme mekanizması olur. Oysa laik bir ülkede devlet vatandaşının hangi dine, hangi mezhebe mensup olduğunu, hangi usullerle dünya evine gireceğini belirlemez. Bu anlamda kazanılmış bu haklardan geri adım atılmaması gerekiyor."
Bursa
Gürkan Altun: Bu yasa, kızlarımızın alınıp satılmasına olanak sağlar
Bursa Barosu Başkanı Av. Gürkan Altun, bir süre önce tepkiler üzerine geri çekilen ve yeniden TBMM'de komisyonda görüşülmeye başlanan tasarının yasalaşması halinde, çocuk yaştaki kızlarımızın, kadınlarımızın alınıp-satılabilmesine olanak yaratacağını öne sürdü.