Habertürk Gazetesi'ne konuşan Kemal Gürüz'ün açıklamalarından bazıları şöyle:
TÜRBAN İNSAN HAKKI DEĞİLDİR!
Kemal Gürüz deyince aklımıza üniversitede türban yasağı geliyor...
Eskiden türban diye bir şey yoktu. Birdenbire ortaya çıktı. Yasaklanmasının doğru olup olmaması konusunda herkesin muhasebe yapması gerekiyor. 1995'te göreve başladığımda türban meselesi kapanmıştı. Bu meselenin insan haklarıyla ilgisi yoktur. Siyasi bir meseledir. Türban konusunu başlatanlar rektörler değil, Erbakan'dır. Bunun şahidi de Köksal Toptan'dır. Beşir Atalay'a da sorabilirsiniz.
TÜRBAN REJİMİ HEDEFLİYORDU!
Kitapta bu mesele 1968'de Ali Babacan'ın halası Hatice Babacan'ın Ankara İlahiyat Fakültesi'ne türbanla girmekte ısrar etmesiyle başladı diye anlatmışsınız.
Evet, hatta Beşir Atalay'ın da etkisi var. 1985'te rektör oldum. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'di. Başbakan Turgut Özal'dı. Biri koyu türbancı, diğeri muhalif görünüyordu. İhsan Doğramacı ikisinin arasındaydı. Bir öyle bir böyleydi. Türban lafını ilk kez İhsan Doğramacı uydurdu. "Mevhibe Hanım gibi başlarını bağlasalar" dedi. Bu uluorta tar-tışılacak bir konu değildi. İlahiyatçılara, üniversitelere sorulup karar verilmesi ve devletin tüm kurumlarıyla birlikte o kararın arkasında durması gerekirdi. Bu yapılmadı. Biz rektörler olarak bu konuyu kucağımızda bulduk. Türban meselesi insan hakkından ziyade rejimi hedefleyen bir olaydı. Buna hiç şüphem yok.
TÜRBAN TOPLUMDA BÜYÜK SIKINTILARA NEDEN OLUR!
Neden insan hakkı olarak değil de rejimi tehdit eden sembol olarak görüyorsunuz?
Anayasa Mahkemesi (AYM), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Danıştay'ın bu konuda çok kesin kararları var. Dini semboller meselesi bütün dünyada tartışılıyor. 'Başını bağlayan dindardır, diğerleri dinsiz' gibi ayrımlar toplumlarda büyük sıkıntılara neden oluyor.
EVİNDE ÖRTEBİLİR OKULDA ÖRTEMEZ!
Bir kadın bireysel olarak başını örtmek istiyorsa bunun başkalarına ne zararı olabilir?
Her toplumda insanların özel çevresi vardır. Orada ne isterse yapar. Ama kamusal çevrenin kuralları vardır. Türban yasağını üniversiteler değil AYM koydu. Bakın bugün hâlâ Meclis'te serbest olduğuna dair kanun çıkaramıyorlar. Çünkü AYM'nin kararı var.
KİMSENİN HAYATINI KARATMADIM!
Onca genç kızın hayatını karartmakla suçlanıyorsunuz. Vicdan azabı hissettiğiniz oluyor mu?
Asla! Kimsenin hayatını karartmadım. Herkes hayatına devam etti.
OKULU BIRAKANLARIN ŞAHSİ KARARIYDI!
Ama onlarca öğrenci üniversiteyi bıraktı...
Şahsi kararlarıydı. AYM, diğer yargı organları ve AİHM kararlarını uyguladığım için neden vicdan azabı duyayım? Türban yüzünden okuldan atılan öğrenci sayısı yok denecek kadar azdır.
28 ŞUBAT'TA SİYASİLERE BASKI YAPILMADI!
Geri dönüp baktığınızda 28 Şubat dönemini nasıl görüyorsunuz?
28 Şubat'ın çoğu fazla konuşmaktan kaynaklandı. Ortada bir şey yoktu. "Gazetecilere bilmem ne yapıldı" deniyor. Yapıldıysa işgüzarlık olmuş. Çiller'in danışmanı Mehmet Bican "Ne darbesi? Bizimki darbe olacak diye Erbakan'a baskı yapıp başbakanlığı almaya çalışıyordu" dedi.
MESLEK LİSELERİNE KATSAYI ENGELİ DOĞRUDUR!
YÖK Başkanı olduğunuz döneme dair tartışmalardan biri de katsayı meselesi.
O çok teknik bir konuydu. İmam hatiplerle ilgisi yoktu. Mesleki eğitimde yetişenlerin gidebileceği yer bellidir. Katsayı bunun için getirildi. Anayasa'ya göre imam hatip liseleri meslek lisesidir.
Ama asıl niyetinizin imam hatiplerin önünü kesmek olduğu düşünülüyor...
Ne söylerlerse söylesinler. O kadar şey yaptılar, katsayıyı kaldırdılar ama imam hatipler yine sonuncu oluyor. Gençlere doğru şeyler söylemek gerekiyor. Her toplumda genel yetenek dağılımı vardır. Önemli olan insanları iş sahibi yapmaktır.
KATSAYI ADALETSİZLİĞİNDE ÇEVİK BİR PARMAĞI
Katsayı uygulamasını Çevik Bir istediği için yaptığınız doğru mu?
"Çevik Bir emretti, Kemal Gürüz yaptı" diye yazılar yazdılar. Bunu diyenler ahlaksızdır. Katsayı çalışmalarına YÖK başkanı olduğumun ertesi günü başladım. Her önüne gelen meslek lisesi mezunu mühendislik veya tıp veya hukuk okumanın peşindeydi. Motor tekniker mezunu mühendis olmak peşindeydi. Dünyada böyle bir sistem yok. Çalışmayı 1998 yılı Mayıs ayında bitirdik. Haziran'da 2. basamak sınavı olacağı için Ağustosta açıklamak istedik. Fakat Mayıs ayında Abbas Güçlü Milliyet'te sürmanşet haberini yaptı. Ortalık bir anda karıştı. Askerler de Milliyet'ten öğrendi. Dershaneciler askerleri doldurdu.
PİŞMAN DEĞİLİM YİNE OLSA YİNE YAPARIM!
-Hayatınızı anlattığınız bu kitap bana bir hayat muhasebesinden çok öz savunma gibi geldi...
Yazarken muhasebe ya da savunma yapmayı düşünmedim. Benim zamanımda YÖK'te çok ciddi işler yapıldı. Bunları kamuoyuna doğru düzgün anlatmak gerekiyordu. YÖK de ben de savunulması gereken bir şey yapmadık. Şimdi olsa yine yaptıklarımın aynısını yapardım.
-Hiç pişman olduğunuz bir şey yok mu?
Türk milli eğitim sistemi öyle bir halde ki şu anda da herkes bas bas bağırıyor. Bugün olsa yine aynılarını yapardım.
BİRKAÇ KEZ İNTİHARA TEŞEBBÜS ETTİM
-Hapishane günlerinde intihara teşebbüs ettiğiniz doğru mu?
Hapishane o kadar kötüydü ki buradan çıkışın tek yolu ölüm diye düşündüm. Birkaç kez denedim, başarılı olamadım. Kapatılmak feci bir duyguydu. Yemek yiyemedim. Bir türlü vakit geçmiyordu. Tanımadığım 2 kişiyle aynı koğuşta kalıyordum. Sürekli sigara içiyorlardı. Vakit geçsin diye hayatımı yazmaya başladım. Yazmasaydım oraya nasıl dayanırdım bilmiyorum.