Kurtuluş TEKE / BURSA.COM
Aslında voleybolla çok ilgili biri olduğum söylenemez. Bursaspor bayan voleybol takımı ile tanışmam da henüz çok yeni. Açıkça söylemek gerekirse takımın son dönemdeki yükselişinin, bizim objektiflerimizi voleybol salonlarına çevirmemize büyük etkisi oldu.
Taraftarın voleybol takımına artan ilgisini kavrayabilmek ve voleybol salonlarında ne olup bittiğini anlayabilmek için çekim yapmaya 2 hafta kadar önce Cengiz Göllü Voleybol Salonu’na gittim. Bursaspor’umuzun rakibi Manisa Büyükşehir Belediyespor’du.
Atmosfer çok güzeldi. Salon pankartlarla bir gelin gibi süslenmiş ve tribünler yeşil-beyazlı taraftarlarla doluydu. Basın tribününe çıktım, tripotumu, kameramı kurdum, fotoğraf makinamı hazırladım ve maçtan enstantaneler çekmeye başladım. Fakat ters giden bir şeyler vardı. Takımımız maça, her karesiyle lehimize olan tüm bu ambiyansın aksine çok tutuk başlamıştı. Ben seyircisiyle beraber coşup üst üste sayılar alan bir takım izlemeyi umarken ilk iki seti kazanan Manisa Büyükşehir Belediyespor olmuştu bile.
İtiraf etmeliyim ki, 2-0 olduktan sonra maçtan umudumu kesmiştim. Çok renkli bir zafer haberi yazmayı planlayarak geldiğim salonda şimdi “acaba çektiğim bu görüntülerden nasıl bir haber çıkarabilirim” diye aklımdan geçiriyordum. Kameramı, tripotumu, fotoğraf makinamı topladım ve en azından salon çıkışındaki taraftarlarla röportaj yaparım diye düşünüp kendi kendime söylene söylene 3. set tam başlarken salon dışına çıktım.
Dışarı çıktıktan yaklaşık 10 dakika kadar sonra garip şeyler olmaya başladı. O sessizleşen salondan giderek sesler yükseliyor ve taraftarın desteği artık salon dışından bile duyuluyordu. İster istemez neler olduğunu merak ettim ve taraftar röportajları yapmaktan vazgeçerek salona döndüm. İçeride gördüğüm manzara salonu terk ettiğim anın tepetaklak tersiydi sanki. Takımımız sayı üstüne sayı alıyor ve ligin en güçlü ekiplerinden Manisa Büyükşehir Belediyespor’u adeta boğuyordu.
Tüm sporcularımızdaki hırsı ve kazanma arzusunu inanın gözlerinden okuyabilirdiniz. Derken maç 2-1 oldu ve sonrasında da 2-2. Tie-break seti oynanacaktı. Bursaspor’umuz bu sete de iyi başladı. Ve kızlarımız son seti de 15-11 kazanıp güçlü rakibini dize getirmesini bildi.
Mutluydum, harika bir zafer elde edilmişti ve “şimdi ben burdan çok güzel bir geri dönüş hikayesi yazarım” diye düşünerek salondan çıktım. Ancak kızlarımızın maça tutunma gayreti beni öylesine etkilemişti ki, kuru kuruya bir yazı ile bu hikayeyi geçiştirmek de olmazdı. Bursalılar canını dişine takarak şehrimizi temsil eden bu kızları daha yakından tanımalıydı.
Takımda kimsenin hakkını yemek istemem ama özellikle dikkatimi çeken biri olmuştu. Kazanılan her sayıdan sonra rakibini knock-out etmiş bir boksör gibi yumruklarını sıkan, kaybettikleri her sayıda veya yapılan her basit hatada kendi saçını başını yolan ve terinin son damlasına kadar savaşan o kızın adı Müge’ydi. Bursasporumuz'un liberosuydu. Zaten sahadaki agresif yapısının ve her sayı için sanki son maç sayısıymış gibi mücadele eden karakterinin dikkatlerden kaçması da imkansızdı.
Bursalılar, Bursa için çarpışan bu kızı mutlaka tanımalı diye düşündüm ve bir röportaj ayarladım. Müge Ocakçı’ya ulaştım. Müge, yoğun antrenman ve maç temposuna rağmen, sağ olsun, röportaj teklifimizi kabul etti ve tüm içtenliği ile sorularımızı yanıtladı.
Şimdi sizleri, Bursaspor Voleybol Takımı kadrosuna bu yıl katılan, 23 Şubat 1991 İstanbul doğumlu, başarılı ve güzel liberomuz Müge Ocakçı ile yaptığımız söyleşi ile baş başa bırakıyoruz.
****************************************
- Merhaba Müge, bize vakit ayırdığın için teşekkür ederiz.
Merhaba.
- Öncelikle voleybol geçmişini merak ediyorum. Voleybola ne zaman başladın?
Çok küçükken, 6 yaşında başladım. Aslında voleybola başlayışım biraz ilginç olmuştu. Annemlerle ablamı Eczacıbaşı’na kaydetmek için gitmiştik. Ablamı spor okuluna yazdırırken, okulda kayıtlarla ilgilenen Şule Akıncıbay beni de yazdırmak istedi. Sonradan öğrendiğim kadarıyla annemle babama “bu kızda gelecek var” demiş. İyi ki de demiş (gülümsüyor). Sayesinde çok erken yaşta voleybolla tanıştım. Bu sporun içinde olmaktan hiçbir zaman pişmanlık duymadım. Yaptığım işe aşığım ben.
- Epey uzun zaman olmuş o zaman, “nerdeyse ilkokuldan beri voleybolcusun” diyebiliriz sanırım. Peki okul takımlarında da mücadele ettin mi?
Evet gerçekten çok uzun zaman oldu. Zaten insanlar beni yıllardır voleybolun içinde olduğum için yaşlı sanıyor, oysaki henüz 26 yaşındayım ben. Okul takımlarında da oynamıştım. Ortaokulda Türkiye 2.si, Beyfen Koleji’yle de lisedeyken gençlerde İstanbul 1.si ve Türkiye 3.sü olmuştuk. Üniversite de bir üst lige çıkmıştık. Kulüplerde oynarken 1.lig şampiyonluğu yaşayıp bir üst lige yani Sultanlar Ligi’ne çıktık ve 2.ci yılımda da Çanakkale Belediyesi’nde kalarak Sultanlar Ligi’nde de oynadım.
- Peki ne zaman profesyonel oldun? Bursaspor’dan önce hangi kulüplerde oynadın?
Lise 3'ten itibaren A takımlarında profesyonel olarak oynamaya başladım. Bursaspor’dan önce Eczacıbaşı kulübünde 5 yıl spor okulu ve altyapı. Sonrasında FMV Işıkspor’da 4 yıl, Koçspor Kulübü’nde 5 yıl, Kocaeli Kağıtspor Büyükşehir Belediyesi’nde 1. Ligte 1 yıl, İzmir Rota Koleji Spor Kulübü’nde 1. Ligte 1 yıl, Çanakkale Belediyesi’nde toplam 2 yıl. Yalnız Çanakkale’deyken 1.lig şampiyonluğu yaşadım ve Sultanlar Ligi’nde de 1 yıl oynadım. Son olarak da Balıkesir Büyükşehir Belediyespor ile 1. Ligte 2 yıl oynadım. Bu senenin başında da Yeşilyurtspor ve bildiğiniz gibi zaten oradan da Bursaspor kulübüne transfer oldum.
- Voleybolda bir idolün var mı ya da örnek aldığın bir sporcu diyelim?
Aslında takdir ettiğim çok voleybolcu var ama mevkiim itibariyle örnek aldığım sporcular Türkiye’den Gülden Kayalar Kuzubaşoğlu, yurt dışından ise Giulia Leonardi diyebilirim.
- Yurt dışında oynamayı hiç düşündün mü?
Doğrusunu istersen düşündüm ama kısmet değilmiş olmadı. Gerçi hala vakit var. Zamanın ne göstereceğini kim bilir.
- Peki bir sporcu olarak kişisel hedeflerin neler?
Öncelikle bulunduğum takıma verebileceğimin en iyisini vermek ve Bursaspor’la beraber önümüzdeki yıl Vestel Sultanlar Ligi’nde yeniden mücadele etmek. Genel olarak soracak olursan ise, milli takımda oynayıp ülkemi Avrupa ve dünya kupalarında temsil etmeyi çok isterim.
- Bursaspor’dan ilk transfer teklifi aldığında ne düşündün Müge? Transferin nasıl gerçekleşti?
İlk duyduğumda heyecanlandım ve çok mutlu olmuştum. Zaten ertesi gün hemen Bursa’daydım. Apar topar gelip takımla ilk antrenmana çıktım ve ertesi gün maçta oynadım. Ayrıca takımın başında Emin Hocamızın olması da transferi düşünmeden kabul etmemde etkendi tabii. Çok doğru bir transfer yaptığımı şimdi daha da iyi anlıyorum. Bursaspor çok büyük bir kulüp. Bana ve voleyboluma katkısı olacağına eminim. Bir sporcunun arkasında görmek isteyeceği taraftar desteğinden tutun da camianın gücüne kadar her şey burada mevcut.
- Taraftar dedin. Bursaspor taraftarı voleybol takımını da sahip çıkıyor mu? Bursa’da taraftarın desteğini nasıl buldun?
Taraftarımız son maçlarımıza daha çok gelmeye başladı ve işin doğrusu dolu tribünler önünde oynanınca ve taraftarımız bizi destekleyince maçlar daha güzel bir hal alıyor. Tabii ki arkamızda seyircimizin takımımızı motive eden gücünü hissettiğimizde biz de bundan olumlu etkileniyoruz. Enerjileri çok güzel, farklarını her zaman ortaya koyuyorlar. Güzel yürekli abilerimizden ve kardeşlerimizden oluşan mükemmel bir seyircimiz var diyebilirim. Takımla beraber tek yürek olduklarında, bize “asla yenilmeyiz” hissi veriyorlar. Bu takımda oynadığım için gerçekten çok mutluyum.
- Takıma ve Bursa’ya uyum sağlayabildin mi? Biraz da bize Bursa’daki kişisel performansını değerlendirir misin?
Evet çok çabuk adapte oldum. Takıma ve Bursa'ya hemen uyum sağladım. Bu şehirde kendimi sanki evimde gibi hissediyorum. Kişisel performansıma gelince, her sporcu gibi bazen ben de iniş çıkışlar yaşayabiliyorum. Maç anında basit hatalar da olabiliyor. Kötü geçen maçlardan sonra gece uyuyamadığım günler oluyor. Sonra maçın tekrarını izlediğimde, kafamda abarttığım kadar hata yapmadığımı gördüğüm zaman biraz olsun kendimi rahatlatıyorum ve “bir sonraki maçta bu hataları düzeltmem gerekiyor” diyerek yeni güne başlıyorum. Aslında bence bir sporcu için önemli olan, iyi zamanlarında değil zor günlerinde ayakta kalabilmektir. Yere düştüğünde, düştüğün yerden kalkabilmektir. Yılmadan savaşmaya devam etmektir. Benim de yapmaya çalıştığım bu.
- Voleybol takımının play-off şansını nasıl görüyorsun?
Aslında Karşıyaka maçından sonra kendi işimizi biraz zora soktuk ama ben hala başarabileceğimize yürekten inanıyorum. Bu ligdeki bütün takımlar kazanmak için sahaya çıkıyor. Savaşan, mücadele eden ve ayakta kalan galip geliyor. Bizim zaten takım olarak tüm yapmaya çalıştığımız bu. İlk 4’te kendimize yer bulmamız gerekiyor. Şu ana kadar 2. devrede 2 mağlubiyet, 10 galibiyet yaşadık ve son 2 maçımızı da almak istiyoruz. Her şey düşündüğümüz gibi giderse yani maçlarımızı kazanırsak play-off’a kalacağımızı düşünüyorum. Ancak bu hafta sonu deplasmanda oynayacağımız Yeşilyurt maçı bizler için çok kritik. Umarım Bursa’ya alnımızın akıyla döneriz.
- Gördüğüm kadarıyla çok hırslı bir sporcusun. Maçlara kendini nasıl hazırlıyorsun?
(“Çok mu anlaşılıyor” der gibi gülüyor) Favori maç şarkılarım vardır. Onları dinleyerek, full konsantre olarak ve maçta yapacaklarımı beynimde oynayarak sahaya çıkarım. “Never give up” (asla pes etme) aslında bu bakış, spor içi olsun, sporun dışında olsun benim tüm hayatımı şekillendiriyor. Asla mücadeleyi bırakmam ben ve son sayı gelene, son düdük çalana kadar savaşırım. Sahaya her zaman kazanmak için çıkarım.
- Peki Müge profesyonel voleybolcu olmadan önce ilgilendiğin bir başka spor oldu mu? Bir yerde okumuştum Naz Aydemir voleyboldan önce atletmiş, yüksek atlamacı … Senin diğer spor dallarına ilgin nedir?
Yok hayır bende öyle bir durum olmadı. Çünkü zaten ben çok küçükken, 6 yaşında voleybola başladım. Ama diğer branşlarda da yetenekli olduğumu söyleyenler oldu. Basketbol, futbol, yüzme tenis, koşu, crossfit gibi spor dallarını, yapmayı da seyretmeyi de severim. Hatta dün Bursaspor basketbol takımını desteklemek için salona gittim. Ayrıca Kocaeli Üniversitesi'nde, BESYO Beden Eğitimi Bölümü’nde okurken bir süre dansla ilgilenmiştim. Modern dans, latin, salsa, tango, rumba öğrenmiştim. Bence dansın bir sporcuya disiplin açısından çok olumlu katkısı oluyor.
- Bursaspor’un futbol ve basketbol takımlarını da takip edebilme şansın oluyor mu?
Elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum. Maçlara gidemediğim zamanlar televizyondan izliyorum. Futbol ve basketbolda maçları kazandığımız zaman ben de mutlu oluyorum. Bu aralar basketbol takımımız iyi gidiyor ama futbol takımımız için maalesef ki aynı şeyi söyleyemem. Ama Bursapor gibi köklü bir camianın bu kötü günleri de aşacağına emimin. Bursasporlu bütün sporculara tüm kalbimle başarılar dilerim.
- Müge, anladığım kadarıyla hayatının merkezinde spor var. Sporcu olmak, özel hayatına ve ailene vakit ayırmana engel oluyor mu senin? Ya da şöyle sorayım, kadın sporcuların yaşamını ötelemesi, örneğin varsa anne olmak gibi bir hayali ertelemesi gerekiyor mu? Voleybolun hayatından fedakarlık yapmanı gerektirdiği durumlar oluyor mu?
“Engel olmak” demeyelim çünkü sporcuyum, işim bu benim ve sevdiğim işi yapıyorum. Aileme, özel hayatıma ve arkadaşlarıma elimden geldiğince vakit ayırmaya çalışıyorum. Zaten arkadaşlarım da alışkın bu durumuma. Ailem de, arkadaşlarım da sağ olsunlar anlayışla karşılıyorlar beni.
- Yazın neler yapıyorsun peki? Yeni sezon için hazırlıkların nasıl oluyor?
Sezonum bittiği zaman 2-3 hafta tatil yapıyorum, biraz dinleniyorum ve enerji depoluyorum. Sonra da hafif hafif koşulara başlıyorum. Bireysel koçum Şamil Kuş, televizyondan, internetten ya da sezon içerisinde canlı takip ettiği maçlarımdan eksiklerim doğrultusunda özel antrenmanlar programlıyor. 3 ay boyunca Şamil Kuş hocamla sistemli bir şekilde çalışarak yeni sezona hazırlanıyoruz. Bu arada Beach Volley de oynuyorum. Daha önce İstanbul’da bir plaj voleybolu turnuvasına da katılmıştım Kaldı ki sırf eğlencesine, arkadaş çevremle oynasam dahi beach volley, top çalışması açısından iyi geliyor.
- Peki voleybolu bıraktıktan sonrası için planların var mı? Sporun içinde kalacak mısın?
Spor artık benim tüm hayatım olmuş, tabii ki sporun içinde kalmak istiyorum ve ben de gelecek nesillere bir şeyler öğretmek, -daha önce beraber çalıştığım hocalarımın bana yaptıkları gibi- benden küçüklerin gelişimlerine katkı sağlamak, hırslı ve savaşçı gençlerle çalışmak isterim. Bunun yanında daha başka düşüncelerim de var. Sadece voleyboldaki hedeflerim daha ön planda şu anda. Aslında henüz genç bir sporcu olduğumdan, geleceğe dair keskin planlar yapmak için şu anda erken olduğunu düşünüyorum.
- Müge, Bursa.com takipçileri seni biraz daha yakından tanısınlar istiyorum. Bize biraz da ailenden, özel hayatından bahseder misin? Örneğin kaç kardeşsiniz? Ailende başka sporcu var mı?
2 kardeşiz. Bir tanecik ablam var (gözleri parıldıyor ve bir süre dalıyor). Rahmetli Erdoğan dayım gençliğinde futbol oynamıştı. Babam da gençliğinde futbol oynamış. Ablam da 5 yıl voleybol oynadı daha sonra mimar olmayı seçip bıraktı. Hatta ablamla voleybola aynı anda başlamıştık.
- Peki, Müge voleyboldan arta kalan zamanlarında neler yapmaktan hoşlanır?
Çok yoğun bir tempo içinde olduğumuzdan fazla iznimiz olamıyor. Olunca da dinlenmeyi tercih ediyorum. İzin günlerimde sakinlik ararım. Kahve içip kitap okumaktan hoşlanırım. Bazen sinemaya giderim. Tek başıma yürüyüşe çıkarım ya da müzik dinlerim. 2 gün üst üste iznim olduğunda ise ailemi görmeye İstanbul'a gidiyorum. Aslında arkadaş çevrem genellikle İstanbul'da olduğu için onları sadece yazları görebiliyorum.
- Uzun zamandır ailenden uzakta yaşıyorsun. Ev işlerinde nasılsın, örneğin yemek yapmayı bilir misin?
(Kahkaha atıyor) “Şef Müge” diyebiliriz. Şaka bir yana çok fazla dışarıyı arayan biri değilim ben. Genelde evde vakit geçiriyorum. Yaz tatilinde gezmeyi daha çok seviyorum. İyi yemek yaparım ve yemek yapmaktan da, yemekten de, yaptıklarımı yedirmekten de çok keyif alırım.
- Mesela en iyi yaptığın yemek hangisi? Ve en çok ne yemeyi seversin?
Aslında gayet sağlıklı beslendiğimi söyleyebilirim. Et ve tavukla yapılan her şeyi severim. Sık sık balık da yerim ve çok severim. Mantar soslu bonfileye bayılırım. Brokoli çorbası ve tavuk soteyi çok iyi yaparım. Arada kaçamak yapacaksam da laf aramızda, karnıyarık ve pilav yapmakta iddialıyımdır. Doğrusu çoğu yemeği güzel pişirdiğimi söyler yemeğimi tadan yakınlarım.
- Ne tarz müzik dinlersin Müge?
Latin müziğini çok seviyorum. Onun dışında sık sık R&B ve hip-hop da dinlerim.
- Televizyonda takip ettiğin bir dizi var mı?
Yabancı dizileri izliyorum. Modern Family, Lucifer, Arrow, Stronger Things ve Sleepy Hollow’un sıkı takipçisiyim.
- Oldukça evcimen olduğunu söyledin ama elbet dışarı çıkıyorsundur. Dışarda günlük hayatında nasıl giyinmeyi tercih edersin?
(Gülüyor) Yok canım o kadar da değil. Tabii ki ara sıra, deşarj olmak için ben de dışarı çıkıyorum. Aslında her genç kız gibi ben de modayı yakından takip ederim. Genellikle cool ve spor şeyler giymeyi tercih ediyorum ama arada, yerine göre sofistik, süslü ve feminen tarz kıyafetler giymeyi de seviyorum.
- Hangi parfümü kullanıyorsun?
Paco Rabanne Olympea, Victoria’s Secret Eau So Sexy ve Carolina Herrera Good Girl.
- Bursa’da en sevdiğin mekan neresi? Nerelere gitmekten hoşlanırsın?
Açıkçası çok da bir yer bilmiyorum ama daha çok gittiğim yerleri soruyorsan, Korupark, Podyumpark ve Starbucks diyebilirim.
- Seni en kızdıran, dayanamadığın şey nedir Müge?
Aslında çok çabuk kızan biri değilimdir. Sahada absürt bir şey olduğu zaman, gözüm bir an için döner ve ufak bir alevlenirim ancak o an olur ve geçer. Ama günlük hayatın akışı içinde bir insanın yalan söylemesi, insanların gözünün içine baka baka yalan söylenmesi beni ciddi anlamda sinirlendirir.
- Üzgün veya gergin olduğunda kendini nasıl rahatlatırsın?
Üzgün olduğumda sessizleşirim ve kendimle kalmak isterim ben. Ya da kulaklığı takıp sahile koşmaya giderim. Gergin olduğumda ise, annemle konuşurum. Annemle dertleşmek, beni her zaman motive eder ve rahatlatır.
- Bizlere vakit ayırdığın ve içtenlikle sorularımızı cevapladığın için teşekkür ederiz Müge. Bursalılara ve Bursa.com takipçilerine son olarak söylemek istediğin bir şey var mı?
Ben sizlere teşekkür ediyorum. Bursalılardan ve Bursa.com izleyenlerinden tek ricam, tüm takım arkadaşlarımı desteklerinden mahrum bırakmamalarıdır. Taraftarımızın desteğine bu kritik dönemeçte gerçekten çok ihtiyacımız var. Bursaspor için elimizden geleni yapacağımızdan emin olabilirler.
- Görüşmek üzere Müge. Başarılar.
Görüşmek üzere.
****************************************
Aslına bakarsanız sahada gördüğüm, benchte oturduğu anlarda bile takım arkadaşlarını ateşlemeye çalışan ve arkadaşlarına destek olmaya gayret eden sporcu profilinden, Müge Ocakçı ile tanıştığım zaman arkadaş canlısı, sıcak kanlı biriyle karşılaşacağımı ben de düşünmüştüm. Ama bu kadar sempatik ve içten bir insan olduğunu önceden kestirebilmiştim desem yalan olur.
Bugünlerde Bursaspor'umuzun uğruna savaştığı, play-off düşü gerçekleşir ya da gerçekleşmez bilemem. Ama emin olduğum tek bir şey var ki, o da; Müge ve arkadaşlarının Bursalılar'ın desteğini sonuna kadar hak ettikleridir. Çünkü bu kızlar kanlarıyla, terleriyle ve yüreklerinin en samimi haliyle Bursa’yı en iyi şekilde temsil edebilmek için her şeylerini ortaya koyuyorlar.