HAK-İŞ Konfederasyonu Genel Başkanı Mahmut Arslan, sistemin mevcut şekliyle devam etmesi halinde birkaç yıl sonra çalışanların yüzde 70’inin asgari ücretle çalışmak zorunda kalacaklarını savunarak, “Asgari ücret belirlenirken sadece asgari ücretle çalışanlar değil, asgari ücretin üzerinde çalışanların da ücretlerinin belli bir noktaya taşınması gerekiyor" dedi.
Asgari ücret görüşmelerine değinen Arslan, asgari ücret tespit komisyonunun yapısına itirazları olduğunu belirterek, “Biz her zaman şunu söyledik. Bu sorumluluğu 16 milyonun çalıştığı ve bir milyonun biraz üstünde üyesi olan bir konfederasyona tek başına veremeyiz. Bu sorumluluğu bütün örgütler paylaşsın. Sadece işçi konfederasyonları değil, başkaları da bu işe dahil olsun. Temsil etmediğimiz on dört milyon asgari ücretli bir çalışan işçinin de orada yer alabileceği bir modeli koymamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.
"İşverenin, işçinin, hükümetin uzlaşabileceği bir ortak anlayışa gelmemiz gerekiyor"
Söz konusu asgari ücret tespit komisyonu modelinin hatalar barındırdığını aktaran Arslan, “Türkiye’nin en büyük sözleşmesini yapıyoruz. 6-7 milyona yakın arkadaşımızın ücretleri asgari ücret tespit komisyonu ile belirleniyor. Türkiye’nin en büyük sözleşmesini yapıyoruz ama temsil krizi ile karşı karşıyayız. O zaman ne yapmamız gerekiyor? Bu en büyük sözleşmeyi yapacağımız kesimlerin de içinde olduğu bir modele ihtiyacımız var. Bu model çoğunluk modeli olmamalı. Bu model aslında uzlaşmaya dayalı bir model olmalı. İşverenin de işçinin de hükümetin de uzlaşabileceği bir ortak anlayışa gelmemiz gerekiyor. Bu daha zor ama daha anlamlısı. O nedenle bugünkü asgari ücret tespit komisyonundan bizim beklediğimiz bir asgari ücret çıkmayacağı açık” şeklinde konuştu.
"Maalesef tiyatro eserini seyreder gibi seyrediyoruz"
Arslan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Maalesef bir ay, bir tiyatro eserini seyreder gibi seyrediyoruz. Sonunda ocak ayının başına gelince her zaman bizim başımıza gelen Türkiye’nin de başına geliyor. Hükümet işverenle anlaşıyor ve bir asgari ücret belirleniyor. O nedenle biz içeriğinin de modelin kendisinin de komisyonun da yapısının hep birlikte tartışıldığı yeni bir tartışmayı, yeni bir bu konuda çalışmaya ihtiyacımız var. Biz o zaman asgari ücret tespit konusunun yapısını daha çok katılımcı bütün kesimleri içine alan, uzlaşmaya dayalı bir anlayışı hakim kılmazsak asgari ücreti her yıl bir ay tartışırız, sonunda da dağ fare doğurur.”
"Asgari ücretin kimleri kapsadığı konusunda düzenlemeye ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz"
Asgari ücret tespit komisyonunun ilkelerinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini vurgulayan Arslan, şu ifadelere yer verdi:
“Biz Türkiye gibi aile mefhumunun güçlü olduğu, kadınların büyük bir bölümünün ne yazık ki çalışma hayatından kopuk olduğu bir dünyada aile mefhumunu güçlendirecek ve işçileri aileleriyle beraber değerlendiren bir asgari ücret içeriğine ihtiyacımız var. Evli, iki çocuklu bir işçinin ücretinin belirlenmesi, onların aile hükümlülüklerini yerine getirebileceği bir ücretin, bir düzenlemenin yapılmasını istiyoruz. Aksi halde işçiyi tek başına değerlendiren ve onun üzerinde oluşturulan rakamların, gerçek rakamlar olmadığının da ortaya koyulması gerekiyor. O nedenle biz asgari ücret tespit komisyonunun yapısıyla beraber asgari ücretin kimleri kapsadığı konusunda da mutlaka bir düzenlemeye ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz. Aile yükümlülüklerini içine alan bir asgari ücretin mutlaka çalışanları daha çok temsil edeceğini düşünüyoruz.”
"Birkaç yıl sonra çalışanların yüzde 70’i asgari ücretle çalışmak zorunda kalacak"
Özel sektördeki beyaz yakalı çalışanları işaret eden HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, şunları kaydetti:
“Eğer sistem böyle devam ederse ve genel ücretlerdeki yüksek enflasyona bağlı olarak gerilediğimiz reel olarak ve rakamsal olarak gerilediğimiz ücretler özel sektörde başta olmak üzere birkaç yıl sonra göreceksiniz çalışanların yüzde 70’i asgari ücretle çalışmak zorunda kalacak çünkü asgari ücret belirlenirken sadece asgari ücretle çalışanlar değil, asgari ücretin üzerinde çalışanların da ücretlerinin belli bir noktaya taşınması gerekiyor. Mesela toplu sözleşmelerimizde uzun yıllar öncesinde bizim topluluk iş sözleşmelerimize şöyle bir hüküm vardı. Toplum iş sözleşmesinin yürürlük süresi içerisinde asgari ücret yeniden belirlendiği zaman asgari ücretle yeni asgari ücret arasındaki fark toplu iş sözleşmesinin tarafı olan sendikanın üyelerine ayrıca bir zam olarak uygulanıyordu. O zaman ne oluyordu asgari ücret arttığı zaman? Diğer ücretlerimiz de asgari ücret oranında artırmış oluyordu. Şimdi bunu yapamadığımız için ne oluyor? Asgari ücreti bir belli düzeyde artırsak bile özel sektördeki toplu sözleşmelerimizde aynı oranda zam yapamadığımız için bir süre sonra bakıyorsunuz asgari ücretin seviyesinde kalmışız. Bu aslında Türkiye’de gelir dağılımı adaletsizliğini olumsuz yönde etkileyen bir tabloyla karşı karşıyayız. Onun için sadece biz asgari ücreti değil bütün ücretleri belli bir düzeye taşıyacak bir modeli bizim gerçekleştirmemiz gerekiyor.”