Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Türkiye Eğitim Meclisi Toplantısı’na katıldı. Programda yaptığı konuşmada Selçuk, yabancı dil konusunda yaptığı açıklamalara açıklık getirerek, “Bir problem söz konusu olduğunda genelde şöyle bir yaklaşımımız var. Ders koyalım, ders saatini arttıralım, müfredatı değiştirelim gibi bakış açısını yıllardır yapıyoruz biz. Bunu yaptık müfredatı değiştirdik yabancı dilde, ders saati sayısını arttırdık, öğretmen sayısını arttırdık, sonuçta ne elde ettik. Burada bir sebep sonuç ilişkisi var. Eğer sebep sonuç ilişkileri sağlıklı olarak ifade edilmezse isterse haftada 10 saat ders verelim, bununla bir yere varmamız mümkün değil. Bizim bir problem çözeceğimiz zaman problem çözmenin tabiatına hürmet etmemiz lazım. Yabancı dil öğretimiyle ilgili bir şey söylediğimizde bunun aktörleri kimlerdir? Bir defa bir sistemden söz ediyoruz. Yabancı dil eğitim öğretim sistemi. Ne diyor bize bu sistem? Diyor ki bir ortak müfredat yap, aynı ders saati sayısındaki aynı müfredatı bütün Türkiye’ye uygula diyor. Peki biz niye herkese aynı şeyi uyguluyoruz” ifadelerini kullandı.
HERKESİN İHTİYACINI GÖZETEN BİR YABANCI DİL BAKIŞ AÇISI
Geçenlerde ’bazı kademe ve okul türlerinde yabancı dil dersi zorunlu olmayabilir’ dediğini hatırlatan Selçuk, konuşmasına şöyle devam etti:
"Gerçekten bazen şunu düşünüyorum, okuduğumuzu anlamakla ya da işittiğimizi anlamakla ilgili bir sıkıntımız mı var. Mesela bir çocuk diyelim ki ortaokul sona kadar yabancı dil dersini aldı ama sonrada gitti bir meslek lisesinde belli bir alanda liseyi bitirdi ve hayatı boyunca da bir yabancı dil ihtiyacı olmayabilir. Turizm lisesinin yabancı dil ihtiyacı farklı olabilir ya da sosyal bilimlerde çok farklı bir yabancı stratejisi gerekebilir. Niye sosyal bilimler lisesinde yoğun olarak belli çocuklarımız açısından İbranice dersi vermiyoruz. Bizim günlük sorunlarımızın İbranice ile ilişkisi var mı? Elbette var. O zaman biz bunu da verebilmeliyiz. Yani herkese tek tip zorunlu bir eğitim yerine herkesin ihtiyacını gözeten bir yabancı dil bakış açısından söz etmeye çalışıyorum. Bunun için öğretmen niteliğimizi sorgulamadan müfredatı dönüştürmenin doğru bir yaptırım olmadığından bahsetmek istiyorum. Yabancı dil öğretme sistematiğinin dönüşümünü sağlamadan bunun üzerine sadece ders saatini konuşmanın çok faydalı olmayacağını anlatmaya çalışıyorum. Bu bir atmosfer, bu bir öğrenme ekolojisi. Bu ekolojide çocukların yabancı dile maruz kalma atmosferi nedir, bu çocukların yabancı dille ilişkisinde kişiliklerin mizaçlarının bir ilişkisi var mıdır, kim yabancı dili niye öğrenir, bir ilişkisel gayesi mi vardır, bir mesleki amacı mı vardır? Bütün bu bireysel, kişiye dönük amacı gözetmeksizin herkese tek tip bir yabancı dil eğitim öğretiminin sıkıntısından bahsetmeye çalışıyorum.”
BÜTÜN ÖĞRETMENLERE YÜKSEK LİSANS
Selçuk, öğretmen yetiştirme konusunda Yükseköğretim Kurulu Başkanı Saraç ile verimli bir görüşme yaptıklarını hatırlattı. Dünyada bazı eğitim fakültelerinin uygulama ağırlıklı, bazı eğitim fakültelerinin araştırma ağırlıklı olduğunu söyleyen Selçuk, “Bizde bazı eğitim fakültelerini acaba öğrenme öğretme ağırlıklı, uygulama ağırlıklı, eski öğretmen okullarının yeni versiyonu gibi kurabilir miyiz bununla ilgili bir mutabakatımız var. Öğretmen yetiştirmenin kaynağına da bir şey yapmak söz konusu olacak. Formasyon dediğimiz şeyin sistemi nasıl sıkıntıya soktuğunun sizler şahidisiniz. Bununla ilgili bir takım çalışmalar olacak. Bütün öğretmenlerin hizmet içi eğitiminin tümüyle yeniden modellenmesi söz konusu olacak. 4 sene içerisinde bütün öğretmenlerimizin ulaşabildiğimiz kadarıyla yüksek lisans sahibi olması konusunda bir hedef var. Meseleye niye öğretmenden başlıyoruz? Çünkü bu çocuklarımız dünyanın neresine gitseler çok başarılı dediğimiz gelişmiş denilen ülkelere gitseler başarılı olurlar mı? Bence hepsi olurlar. Peki bu çocuklar niye burada kısmen başarısız? Çünkü sistemde sıkıntımız var. Çünkü öğretmen yetiştirmede sıkıntımız var. Çünkü öğretmenimizin desteklenmesinde sıkıntımız var. İşin esasına yönelmemiz lazım. İşin esası sistem tasarımı veriye dayalı bir yönetim ve bunun altyapısı öğretmen yetiştirme, mevcut öğretmen kaynağımızın dönüştürülmesi ve bununla beraber eş zamanlı olarak müfredattır, diğer dijital altyapıdır bu hususların da birlikte götürülmesidir” şeklinde konuştu.
(İHA)