Haber Merkezi
Hürriyetçi Eğitim Sen üyesi öğretmenler bugün Bursa Milli Eğitim Müdürlüğü önünde, eğitim çalışanlarının yaşadığı ekonomik sıkıntılara tepki göstermek amacıyla ‘önlük değil; özlük’ temalı basın açıklaması düzenledi. 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde eğitimin sorunlarını anlatmaya gelen öğretmenlerin İl Milli Eğitim Mdürlüğü Hizmet binasının girişindeki bahçeye dahi alınmamasına Hürriyetçi Eğitim Sen 1 Nolu Şube Başkanı Sedat Gençler ile 2 Nolu Şube Başkanı Selahattin Gürses tepki göstererek; “Çiçeği burnunda Bursa’ya atanan Milli Eğitim Müdürü eğitimin kronik sorunları eğitim sendikaları yerine hergün kendisini ziyarete gelen tarikat, şeyh, cemaat ve hemşehri stklar ile çözmeye ant içmiş! Kimse derinleşen ekonomik krizin hesabını kamu çalışanlarına ve emeklilere ödetemez. Bir saat ek ders ücretiyle bir tost, altı saat ek ders ücretiyle bir kilo et alınamamaktadır. Memurların bir aylık mesai ücretiyle bir öğün yemek yenememektedir. Üniversite çalışanlarına giyim yardımı olarak verilen 48 lira ile toz bezi alınamamaktadır” dedi.
Türkiye genelinde eş zamanlı olarak Hürriyetçi Eğitim Sen Şube yöneticileri tarafından yapılan ortak açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle öncelikle Başöğretmenimiz M.Kemal ATATÜRK’ü ve görevi başında şehit olmuş öğretmenlerimizi saygıyla anar, tüm meslektaşlarımızın Öğretmenler Günü’nü en kalbi duygularla kutlarız. Bakanlığımız bugün öğretmen arkadaşlarımıza önlüklerini hediye etti. Tüm eğitim sorunlarını önlükle kapatacağını düşünmüş olacaklar ki bu güzel ve özel günde öğretmenlere önlüğü layık görmüşlerdir. Eğitimin ve öğretmenin dağ gibi sorunlarına merhem olmayı bırakın gün geçtikçe katlanarak artan sıkıntılar artık eğitim çalışanlarının canına tak etmiştir. Akşam evine giderken çocuk çocuğuyla birlikte yemekte neler yiyeceğini, çocuğuna nasıl harçlık vereceğini düşünen öğretmenlerle eğitim sisteminin sorunlarını nasıl çözeceksiniz? Ekim ayı verilerine göre 4 kişilik bir ailenin (açlık sınırı) tutarı 12.928 TL, yoksulluk sınırının da 44.573 TL olduğu göz önüne alındığında alım gücümü günden güne eriyip gitmekte, öğretmenler kredi kartlarının asgari ödeme tutarını dahi ödeyememektedir. Bu şekilde devam ettiği müddetçe (ailelerin parçalanması, intihar vakaları, borçlardan kaynaklı hukuki süreçler gibi olumsuz birçok durumla) karşı karşıya kalmamız işten bile değildir. Hala okullarımızda ücretli öğretmenler çalıştırılıp asgari ücretin altında maaşlara mahkûm edilmektedir ne kadar iyileştirme yapıyoruz dense de aldıkları maaşlar açlık sınırının dahi oldukça altındadır. Memurların vergi dilimleri yıllardır kanayan bir başka yaramız olarak tarihin derinliklerinde yerini muhafaza ediyor. Bir türlü memurların vergi dilimlerini %15 sabitlenmesini bırakın bu konuda yıllardır çalışma bile yapılmamıştır. Zaten zor şartlara yoksulluk sınırının altında maaş alan memur ve öğretmenler bu vergi dilimleriyle da mücadele etmek zorunda bırakılmıştır. Bu anlamda vergi dilimi zulmüne artık son verilmesi gerektiğini buradan bir kez daha ifade ediyoruz. Enflasyon farkına gelince devlet büyükleri fırsat buldukça ekranlarda ocak ayında memurlar şu kadar zam alacaklar deyip sürekli ileri tarihi işaret etmektedirler, halbuki enflasyon farkı zam olmayıp memurun eriyen maaşını düzeltme mantığıyla gerçekleşen bir uygulamadır. Kendi belirledikleri hedefleri tutturamayan siyasi yapı bu enflasyon farkını da zam verilecek deyip algı yapmaktadır. Lütfen artık gerçek rakamları açıklayın kamu yönetiminde her şey şeffaf olmalı tüm birimler hesap verebilir özelliğini korumalıdır. Ben yaptım oldu anlayışından tüm toplumsal kesimler bıktığı gibi memur ve öğretmenler de bıkmış, vatandaşımızın geleceğe yönelik hiçbir ümit ve beklentisi kalmamıştır. İnsan onuruna yakışır şekilde insanca yaşamak tüm vatandaşlarımızın en temel haklarından birini oluşturmaktır. Fakat hükümet ,memurları devletin sırtına yüklenmiş bir yük olarak görmekte ve bunu her fırsatta dile getirmektedir.
ATAMA BEKLEYEN ÖĞRETMENLER DERTLİ
Atama bekleyen yüzbinlerce öğretmen sürekli sosyal medyadan atama taleplerini gündeme getirirken iktidar bu talep ve isteklere karşılıksız kalmakta kulaklarının üzerine yatmaktadır. Seçim öncesi verilen hiçbir sözün eylem hali gerçekleştirilmemiştir. Gerçekleşmeyen bu sözler sırasıyla mülakat uygulaması ki-Cumhurbaşkanımızın seçimden sonra mülakat kaldırılacak sözüne rağmen Milli Eğitim Bakanı Sayın Yusuf TEKİN, artık mülakatları mülakat gibi yapacağız demiştir. Yani sayın bakan şecaat arz ederken kıbti sirkatin söyler sözünün somut halini yansıtmıştır. Seçimden sonra kaldırılacak denilip kaldırılmayan bir diğer uygulama ise okul öncesi aidatları eski bakan kaldırdık demesine rağmen birkaç ay kaldırıldıktan sonra tekrar uygulamaya konulmuştur. Aynı şekilde okul öncesi eğitim kurumlarında ücretsiz yemek uygulamasına geçileceğini söyleyen eski milli eğitim bakanı, yeni bakanın görevi devralmasıyla unutulup gitmiştir. Vatandaşlarımızla dalga geçer gibi dün söylenen bugün unutulmuş, dün yenen yemek bugün karın ağrıtır olmuştur. Dün dündür bugün bugündür anlayışının tamamen yok olduğunu düşünürken farklı versiyonu ile karşı karşıya kalınmıştır. Yeni Türkiye denilen kavramın içi boşaltılarak aslında yeni diye pazarlanan şeyin eskiden bir farkının olmadığını bizlere bizzat yaşatarak öğretmiştir.
ÖĞRETMENE YÖNELİK ŞİDDET OLAYLARI
Gün geçmiyor ki ekranlarda ve sosyal medyada eğitimcilere yönelik şiddet olaylarına şahit olmayalım daha dün bir ilimizde öğretmenler odasını basan veliler öğretmenlerimize şiddet uygulamışlardır. Eğitimcilerin yıllardır bu olaylara maruz kalmasına yüreğiniz nasıl el veriyor ve nasıl utanmıyorsunuz? Bunun için herhangi bir önlem almadığınız gibi bakan veya yetkililer ekranlarda bu konu üzerine konuşmadığı gibi yaptırımların artırılmasına yönelik bir düşüncesinin olmadığını da görebiliyoruz. Kendi personeli şiddete maruz kalırken çıkıp ekrana bundan sonra eğitim çalışanlarımıza şiddet uygulayanlar hakkında anında işlem yapılıp gereği yerine getirecektir demek çok zor olmasa gerek. Lütfen artık birileri ölmeden öğretmene yönelik yaşanan
şiddetin önüne geçin daha fazla beklemeniz , şiddet olaylarının artmasını sağlayacağını bilmemeniz mümkün değildir.
76. MADDE ATAMALARI İPTAL EDİLMELİ
Bir diğer sorum da 76. madde atamaları son yıllarda milli eğitim Bakanlığının sıklıkla kullandığı bu uygulama bile eğitim camiasında çalışma barışını bozacak şekilde bir atama şekli haline dönüşmeye başlamıştır. Bu atamalar defalarca mahkemelerden iptal edilmesine rağmen keyfi ve liyakat ilkesi ile bağdaşmayacak şekilde 76. maddeye istinaden atamalar yapılıyor olması kabul edilemez hem sınavı kazanıp atama bekleyenlerin hem de rotasyonla boş bulunan kadrolara yer değişikliği bekleyen kadrolu şube müdürlerimizin hakları gasp edilmiştir. Biz Hürriyetçi Eğitim-Sen olarak MEB’in 76.maddeden atanan yöneticilerin toplum açısından liyakatsiz atamalar olarak nitelendirilmesi neticesinde bu atamaların iptal edilmesi, bir üst kadroya geçirilecek
memurun ise objektif ve somut kriterlerle belirlenmesini talep etmekteyiz. Ayrıca bakanlığının aylar önce yaptığı görevde yükselme sınav sonuçlarını açıklamış olmasına rağmen ne tam olarak takvimi bellidir ne de sürecin nasıl ilerleyeceği, sınavı kazanmış binlerce memur, şef ve öğretmen yine bir belirsizlik girdabında çırpınıp durmaktadır. Buradan da bakanlığımızın belirsizliği ve kaosu bir politika haline getirmiş olduğunu anlıyoruz. Belirsiz, kaotik ortam ve kaos kimseye fayda vermediği gibi insanların moral ve motivasyonları düşürerek çalışma istek ve şevkini de kırmaktadır.
UZMAN VE BAŞÖĞRETMENLİK SÜRELERİNDE SÖZÜNÜZÜ TUTUNUZ
Hürriyetçi eğitim sen olarak uzman ve başöğretmenlilerin sınavsız ve yıla bağlı olarak yapılması gerektiğini defalarca söyledik hatta 2 kasım da tüm Türkiye de iş bırakarak eylemler yaptık…Bir önceki Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in seçim sürecinde uzman ve başöğretmenlikle ilgili sürelerin azaltılacağını söylemesine rağmen sürelerde herhangi bir kısıtlamaya gidilmediği görülmüştür. Buna istinaden Milli Eğitim Bakanının söylediği sürelere yeni Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in uyacağını, devlet ciddiyetinin devamının sağlanması açısından elzem görmekteyiz. En kısa süre bu sürelerin bir önceki bakanın ifade ettiği yıllara indirilmesi için yapılacak çalışmaların takipçisi olacağız. Ancak asıl talebimizden de asla vazgeçmeyeceğiz.
ALAN DEĞİŞİKLİ TAKVİMİ AÇIKLANMALI
Öğretmenlerin aylardır beklediği diğer bir haber de alan değişikliği takviminin yayınlanmasıdır. Bu uygulama yıllardır rutin bir uygulama olarak MEB’in iş ve işlemleri içerisinde yer alması gerekirken keyfi olarak bazı yıllar yapılmakta bazı yıllar ise yapılmamaktadır. Sendikamızın geçen yıldan beri bakanlığa alan değişikliği ile sorduğu sorulara yanıt vermeden ve herhangi bir açıklama yapmadan 1 yılı geçirmiş ve herhangi bir alan değişikliği takvimini de yayınlamamıştır. Hürriyetçi Eğitim-Sen olarak alan değişikliği takviminin en kısa sürede yayınlanması ve bu iş ve işlemlerin bakanlık bünyesinde her yıl düzenli bir şekilde yapılmasının öğretmenlerin vereceği eğitimin niteliğini artırması açısından dikkate değer bulduğumuzu ifade etmek isteriz.
VAKIF, CEMAATLARLA YAPILAN PROTOKOLLER İPTAL EDİLMELİ
Son yıllarda milli eğitim bakanlığı veya il müdürlükleri cemaat vakıf ya da tarikat yapılanmaları ile işbirliği protokolleri imzalayarak pedagojik formasyon eğitimi bile olmayan kişiler vasıtasıyla çocuklarımızı bu yapılanmalara teslim etmektedir. Bir konuda eğitim verilecekse milli eğitim Bakanlığına bağlı öğretmenler bu işi en iyi şekilde yapacaktır fakat amaç farklı… geçmişte yaşadığımız acı tecrübelerden hiç ders çıkarmadığımız aşikardır …paralel yapılanmalara müsaade edilmemelidir …devlet kendi işini kendisi yapabilecek kabiliyet ve beceriye sahiptir. Okullarda değerler eğitimi çalışmaları üzerine inşa edildiği söylenen ÇEDES projesiyle ilgili toplum nezdinde bir takım soru işaretleri gündeme gelmiştir. Fakat bakanlığımız var olan soru işaretlerini ne gidermenin derdinde ne de bu projenin çocuklar üzerinde yaratacağı tahribatın farkında, bu bağlamda bizler okullarımızda öğretmenlerin dışında herhangi bir görevlinin ve eğitimci olarak adlandırılan kişilerin olmaması gerektiğini üzerine basa basa söylemek istiyoruz. Hükümet politikalarını bir kenara bırakın ve eğitimde bir devlet politikası oluşturma çabasında olun. Bakandan bakana değişen politikalarla eğitim sistemimizi iyileştirmeniz mümkün değildir yapılan her girişimde samimiyetsiz görülecektir. Yıllardır onca bakan her geldiğinde farklı politikalar uygulayarak biz eğitimcileri ve velileri fazlasıyla yormuştur. Devlet politikası olursa eğer iktidardan iktidarı bırakın bakandan bakana bile politikalar değişmez. Bu konuda artık cesur ve samimi girişimleri biz Hürriyetçi Eğitim-Sendikası olarak görmek istiyoruz. Sayın bakan Yusuf TEKİN ve bürokratları gerçekten eğitimde devrim yapmak istiyorsanız ki bu bizler tarafından çok fark edilmiyor, öncelikle eğitimcilerin sorunlarına eğilin, yaptıklarınız veya yapacaklarınız sorunlarımızı daha içinden çıkılmaz bir hal aldıracaksa lütfen ellemeyin bırakın dağınık kalsın. Ama bizler bu sorunlarınızı gerçekten çözmek istiyoruz diyorsanız ki önlük olayı bu konuda çok da samimi olmadığınızı göstermektedir. Önce önlük değil önce özlük sorunlarınız diye yola çıkmanız gerekirdi. Gömleğin ilk iliğini yanlış iliklediniz sayın bakan, bundan sonraki düğmelerin hepsini de yanlış ilikleyeceğiniz aşikardır.”