İngiltere’nin 1961 yılında başvuru yaptığı, 1973’e gelindiğinde üye olduğu vetolu, tartışmalı ve bol hesaplı Avrupa Birliği üyelik süreci 31 Ocak 2020 tarihinde sona erdi.
Fransa ve Almanya 2. Dünya Savaşı’nın yıkımından çıkmalarının ardından, yeniden savaşmamak için kömür ve çelik idaresi için 1951’de anlaştı. Belçika, İtalya, Hollanda ve Lüksemburg’un da imzalarını koyduğu Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT) bugünkü Avrupa Birliği’nin ilk tuğla taşı oldu. Daha sonra, 1957 yılında aynı ülkeler iş birliğini geliştirmek amacıyla Roma Anlaşması’nı imzalayarak Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu kurdu. Bu altı ülkenin daveti İngiltere’nin reddetmesiyle ilk kez geri çevrildi. İngiltere, kendini savaşın galibi ve Avrupa ülkelerinin hamisi olarak görüyor ve Avrupalılar yerine ABD’lilerle yakın ilişkiler kurmayı tercih ediyordu.
Alternatif Ortak Pazar girişimi
İngiltere 1960’ların başında kendi ekonomik ilişkilerinin zayıflamasıyla, AET davetini geri çevirmiş ancak alternatif ihtiyacının da farkına varmıştı. Çünkü AET’yi imzalarsa kendi “Commonwealth” iş birliği ülkeleriyle yaptığı ticarete vergi gelecekti. Bu derdine çare olması niyetiyle kendi ortak pazarını ortaya koydu. AET’ye girmek istemeyen diğer Avrupa ülkelerine bir ortak Pazar önerdi. Ortak politika olmaksızın malların serbest dolaştığı bir ticari alan kurma amacıyla İsviçre, İsveç, Norveç, Danimarka, Avusturya ve Portekiz’in imzaladığı Stokholm Anlaşması’nı imzalatmayı başardı. Ancak beklenen olmazken, sonuçlar İngiltere’yi ister istemez AET’ye zorlamaya başlamıştı.
İlk veto: “İngiltere, ABD’nin Truva atı, olmaz”
İngiltere Parlamentosu 1961 Ağustos’unda bir yasa geçirerek, Muhafazakar Başbakan Harold Macmillan’ın önerisiyle ilk kez AET’ye giriş başvurusu yaptı. Ancak bu kez direnç Fransa’dan gelecekti. Fransa Cumhurbaşkanı Charles De Gaulle İngiltere’nin Roma Anlaşması’na dahil olmasına veto koydu. İngiltere’yi ABD’nin “Truva atı” olarak niteleyen Fransa Cumhurbaşkanı, İngiliz ekonomisinin de AET’ye uygun olmadığını gerekçe gösterdi. Diğer beş üyenin gönlü olsa da veto İngiltere’yi engellemeye yetmişti. İlk üyelik denemesi başarısız olmuştu.
Onlar varsa biz yokuz
İngiltere, 1967 yılında yeniden AET üyeliği için yeni bir başvuru yaptı. AET bölgesinde işler yolunda gidiyordu ancak İngiltere parası devalüasyona uğramıştı. Beş üye başvuruya onay verirken, De Gaulle yine aynı tepkiyle, “Hayır diyorsak hayır” diyerek engel olmuştu.
De Gaulle gider, İngiltere gelir
Fransa Cumhurbaşkanı De Gaulle, 1969 yılında istifa etmiş yerine George Pompidou gelmişti. AB süreci görüşmeleri 1970 başından itibaren yeniden başlarken, 1973’e gelindiğinde tüm hazırlıklar tamamlanmış ve İngiltere AET’ye üye yapılmıştı. Yanında Danimarka ve İrlanda da AET üyesi olmuşlardı.
Tartışmalı tarih, anlaşmalı ayrılıkla son buldu
İlerleyen yıllarda Birliğin kimliği değiştikçe, İngiltere’nin ses tonu da değişti. Ortak politikalar ve ortak Avrupa ordusu söylemleri yanında, beklenen ekonomik getirilerin sağlanamaması İngiltere’yi girdiği birlikten çıkma hesapları yapmaya zorladı. 2016 yılında yükselen “AB’den çıkalım” talepleri, yapılan referandumla Brexit’e dönüştü. Sancılı bir sürecin ardından 31 Ocak 2020 itibariyle vetolu, tartışmalı ve bol hesaplı AB süreci İngiltere için sona erdi.
Fransa ve Almanya 2. Dünya Savaşı’nın yıkımından çıkmalarının ardından, yeniden savaşmamak için kömür ve çelik idaresi için 1951’de anlaştı. Belçika, İtalya, Hollanda ve Lüksemburg’un da imzalarını koyduğu Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT) bugünkü Avrupa Birliği’nin ilk tuğla taşı oldu. Daha sonra, 1957 yılında aynı ülkeler iş birliğini geliştirmek amacıyla Roma Anlaşması’nı imzalayarak Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu kurdu. Bu altı ülkenin daveti İngiltere’nin reddetmesiyle ilk kez geri çevrildi. İngiltere, kendini savaşın galibi ve Avrupa ülkelerinin hamisi olarak görüyor ve Avrupalılar yerine ABD’lilerle yakın ilişkiler kurmayı tercih ediyordu.
Alternatif Ortak Pazar girişimi
İngiltere 1960’ların başında kendi ekonomik ilişkilerinin zayıflamasıyla, AET davetini geri çevirmiş ancak alternatif ihtiyacının da farkına varmıştı. Çünkü AET’yi imzalarsa kendi “Commonwealth” iş birliği ülkeleriyle yaptığı ticarete vergi gelecekti. Bu derdine çare olması niyetiyle kendi ortak pazarını ortaya koydu. AET’ye girmek istemeyen diğer Avrupa ülkelerine bir ortak Pazar önerdi. Ortak politika olmaksızın malların serbest dolaştığı bir ticari alan kurma amacıyla İsviçre, İsveç, Norveç, Danimarka, Avusturya ve Portekiz’in imzaladığı Stokholm Anlaşması’nı imzalatmayı başardı. Ancak beklenen olmazken, sonuçlar İngiltere’yi ister istemez AET’ye zorlamaya başlamıştı.
İlk veto: “İngiltere, ABD’nin Truva atı, olmaz”
İngiltere Parlamentosu 1961 Ağustos’unda bir yasa geçirerek, Muhafazakar Başbakan Harold Macmillan’ın önerisiyle ilk kez AET’ye giriş başvurusu yaptı. Ancak bu kez direnç Fransa’dan gelecekti. Fransa Cumhurbaşkanı Charles De Gaulle İngiltere’nin Roma Anlaşması’na dahil olmasına veto koydu. İngiltere’yi ABD’nin “Truva atı” olarak niteleyen Fransa Cumhurbaşkanı, İngiliz ekonomisinin de AET’ye uygun olmadığını gerekçe gösterdi. Diğer beş üyenin gönlü olsa da veto İngiltere’yi engellemeye yetmişti. İlk üyelik denemesi başarısız olmuştu.
Onlar varsa biz yokuz
İngiltere, 1967 yılında yeniden AET üyeliği için yeni bir başvuru yaptı. AET bölgesinde işler yolunda gidiyordu ancak İngiltere parası devalüasyona uğramıştı. Beş üye başvuruya onay verirken, De Gaulle yine aynı tepkiyle, “Hayır diyorsak hayır” diyerek engel olmuştu.
De Gaulle gider, İngiltere gelir
Fransa Cumhurbaşkanı De Gaulle, 1969 yılında istifa etmiş yerine George Pompidou gelmişti. AB süreci görüşmeleri 1970 başından itibaren yeniden başlarken, 1973’e gelindiğinde tüm hazırlıklar tamamlanmış ve İngiltere AET’ye üye yapılmıştı. Yanında Danimarka ve İrlanda da AET üyesi olmuşlardı.
Tartışmalı tarih, anlaşmalı ayrılıkla son buldu
İlerleyen yıllarda Birliğin kimliği değiştikçe, İngiltere’nin ses tonu da değişti. Ortak politikalar ve ortak Avrupa ordusu söylemleri yanında, beklenen ekonomik getirilerin sağlanamaması İngiltere’yi girdiği birlikten çıkma hesapları yapmaya zorladı. 2016 yılında yükselen “AB’den çıkalım” talepleri, yapılan referandumla Brexit’e dönüştü. Sancılı bir sürecin ardından 31 Ocak 2020 itibariyle vetolu, tartışmalı ve bol hesaplı AB süreci İngiltere için sona erdi.