Savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan 2.2 milyon Suriyelinin sadece 250 bini kamplarda kalıyor. İstanbul’da yaşayan mülteci sayısı ise 330 bin civarında. Suriye’deki savaşın ne zaman sona ereceği belirsiz. Bu nedenle gelenler geri dönmeyecekmiş gibi yerleşiyor. Artık okulları, radyoları ve kültür-sanat camiaları var. Fatih ilçesinde, İngiltere’nin başkenti Londra’daki Çin Mahallesi’ne benzer bir Suriyeli Mahallesi var. Halepli tatlıcı, Şamlı dönerci, Lazkiyeli kahveci... Kitapçı ve kafelerdeki şiir ve müzik dinletileri de kent kültürüne en büyük katkılardan.
Fatih ilçesindeki Haseki Hastanesi’ne giden caddeye girdiğinizde, özellikle de Yusufpaşa ve Fındıkzade tramvay duraklarının arasındaki bölümde yürüdüğünüzde duyduğunuz tek dil Arapça. Cadde özellikle saat 16.00’dan sonra oldukça hareketleniyor.
Kızlı erkekli Suriyeli öğrenciler, aileler, kadınlar ve erkekler caddeyi ve sokakları dolduruyor. Bu bölgede 18’e yakın restoran var. İlk durağımız bunların öncülerinden Tarbuş. Başta kalabalıktan oturacak yer bulamıyoruz. Orada bulunduğumuz süre boyunca da müşteri sirkülasyonu hiç durmuyor. Kalabalık ailelerden iş adamları ve öğrencilere çok çeşitli bir profil var. Herkes Suriyeli. Hatta bir ara içeri bir seyyar satıcı giriyor; o da Suriyeli.
Mekânın sahibi savaşın hemen başında 2011’de Türkiye’ye gelen ve küçük bir depoda humus yaparak işe başlayan Muhammed Nizar Bitar. Muhammed Nizar Bitar, Suriye ve Türkiye kültürünün birbirine ne kadar yakın olduğunu belirterek anlatıyor:
SOFRADA YENİ YAŞAM KONUŞULUYOR
“İlk açıldığımızda müşterilerimizin yüzde 90’ı Suriyeli, yüzde 10’u Arap’tı. Aradan geçen zamanda Türk müşterilerimizin oranı yüzde 35’e çıktı. Suriyeli ailelerin sofrada en çok konuştukları konu yeni yaşam. Eskiler, yenilere ‘Türkler erken yatıyor. Geceçamaşır yıkama, süpürgeyi çalıştırma’ diye tavsiyelerde bulunuyor. Türk restorancı arkadaşlar gelip tarif alıyor. Şu an diğer lokantalar Suriyeli aşçı arıyor. Malzeme bulmakta da zorlanmıyoruz. Olmadığını zannettiğimiz sebze ve baharatların çoğu var. Mesela ‘mulubiye’ arıyorduk, sizin naneymiş. Suriye’deki ‘keşke’yi burada tarhana olarak bulduk. Türkiye bizim için güzel bir rüya gibi.”
ANLAŞMANIN TEK YOLU TADIM
Bir sonraki durağımız bir tatlıcı. Halepli sahipleri ve çalışanlardan kimse Türkçe bilmiyor. Türk müşterilere isimleri söylüyor; Sütlü Halep, fıstıklı Şam... İçlerinde ne olduğunu anlamak için tatmaktan başka çare yok. Caddenin işleri iyi giden bir diğer müessesesi Anas Döner. Önünde ve içerisinde Taksim Meydanı’ndaki hamburgerciler gibi inanılmaz bir kalabalık var. Hatta, yemek için alınan fişler bile Arapça. Duvarda ‘Türk eleman arıyoruz’ ilanı asılı. İşletmecisi Muhammed Bey, “Yetişemiyoruz” diye açıklıyor bu durumu. Anas Döner de caddedeki birçok mekân gibi yaklaşık 1.5 yıl önce açılmış. Şam merkezli fast-food zincirinin Suriye ve Türkiye’yle birlikte Mısır, Ürdün ve Irak’ta toplam 12 şubesi var.
Geçen yıl Şam’daki bir şubeleri bombardımandan büyük hasar görmüş. Türkiye’de işlerinin çok iyi gittiğini söylüyorlar. Fındıkzade civarındaki Suriyeli mekânlarından bir diğeri de ‘Hacı Olabi’ kahve ve hurma dükkânı. Lazkiyeli Ahmad Kihya’nın sahibi olduğu dükkân bir nevi Suriyeli Starbucks’ı... Mönünün ilk sırasında Suriye kahvesi var. Yanında hurmayla servis ediliyor.
Bunun dışında mırra, Türk kahvesi, Dibek kahvesi gibi seçenekler de mevcut. Akşamüstünden itibaren Suriyeli erkek müşteriler çoğunlukken gündüzleri dükkâna giren meraklı Türkler de oluyor.
KİTABEVİNDEN SOKAĞA TAŞAN CAZ TINILARI
SAVAŞTAN kaçan Suriyelilerin Fatih’te açtığı, müzik ve şiir dinletilerinin düzenlendiği kitapçı ve kafe, Suriyelilerin kent kültürüne yaptıkları en büyük katkılardan biri. Eski ahşap binadan sokağa caz sesleri yükselirken, dışarıda bekleyen grup, aynı zamanda çok dilli bir kitabevi olan kafede ünlü bir yazar tarafından yapılacak kitap okuma dinletisini dinlemek üzere yavaş yavaş içeriye girmeye başlamıştı. Fatih’teki büyüleyici Kariye Müzesi’nin karşısında, Suriyeliler tarafından açılan ve işletilen bir kültür merkezinden bahsediyoruz.
Suriye’deki iç savaştan kaçtıktan sonra 2013 yılında Türkiye’ye gelen Suriyeli Ressam ve Yayıncı Samir El Kadir (42) tarafından 6 ay önce açılan ‘Pages’ (Sayfalar) adlı kitapçı ve kafe, İstanbul’daki Suriyeli sanatçılar, yazarlar ve üniversite öğrencileri için adeta sığınacak bir limana dönüşmüş. Kafede ünlü Suriyeli yazarlar gelip kitap okuma dinletileri yapıyor, kitaplarını imzalıyor, ufak çaplı sergiler düzenleniyor, ayrıca haftada iki akşam Suriyeli müzisyenler tarafından müzik dinletileri gerçekleştiriliyor
DÜNYADAKİ SURİYELİLER BURAYI BİLİYOR
El Kadir, kültür merkezindeki müzik dinletilerine son dönemde sadece Suriyelilerin değil, Türklerin, Avrupalıların ve hatta Amerikalıların da gelmeye başladığını söylüyor. Örneğin kafe, geçen hafta Dubai’de yaşayan Suriyeli şair ve Yazar Nesrin Tırabılsi’yi ağırladı. Tırabilsi, “Burası artık dünyadaki Suriyeliler tarafından bilinen bir mekân haline geldi, o yüzden burada bir kitap dinletisi yapmak istedim” diyor. Tırabilsi, ülkesinin geleceğindense hiç umutlu değil: “Suriye’de durum şu anda bir felaket. Öncelikle Esad rejimi yüzünden ülke bu hale geldi, şimdi ülkemin insanları bunun bedelini ödüyor, dünya da bunun bedelini ödeyecek çünkü artık Suriye mülteciler her yerdeler.
ARTIK KALICIYIZ
İSTANBUL’daki Suriyeli entelektüellerin bir diğer buluşma noktası da 2014’te kapılarını açan Suriye Kültür-Evi Hamiş. Kurucularından, Suriye’de uzun yıllar politik tutuklu olarak hapis yattıktan sonra 2013’te Türkiye’ye gelen Rakkalı yazar Yassin al Haj Saleh, Suriyeli kültürüne ilginin arttığını söylüyor: “Suriyeli yazar ve sanatçılar Türkiye’de kabul görmedikleri için Avrupa’ya gitmeyi tercih ediyorlardı. Ancak bu artık değişiyor. Sürgünde bir toplumun yaptığı en büyük hata ‘Yarın ya da bir yıla eve döneceğiz’ diye düşünmekti. Oysa burada belki yıllarca kalacağız. Bunu değiştirmeye çalışıyoruz. Kendimizi bir gettoda izole etmek istemiyoruz.”
SURİYE’NİN SESİ RADYOLAR
TÜRKİYE’de yaşayan Suriyeli göçmenler, bir süredir kendi medya organlarını da oluşturmaya başladı. Tirajları az da olsa farklı gazeteler çıkarıyorlar. Ancak Türkiye’deki Suriyeliler arasında en popüler iletişim aracı internetten yayın yapan radyolar. Bunlardan biri merkezi İstanbul’da olan ‘Sout Raya’ (Raya’nın Sesi). Suriye’de isyanın ardından kaçmak zorunda kalan bir grup gazeteci ve yayıncı tarafından kurulan ‘Sout Raya’nın İstanbul’daki merkezinde yaklaşık 15 kişi çalışıyor. Ayrıca Suriye’de Şam, Halep, İdlib gibi şehirlerde de yaklaşık 30 gönüllü muhabirleri bulunuyor. Radyonun Genel Müdürü Alisar Hasan yayınlarında mümkün olduğunca objektif ve tarafsız habercilik yapmaya çalıştıklarını söylüyor. Hasan, “Biz hiçbir siyasi partinin tarafında değiliz. Yayınlarımızda Suriyeli sivillerin içinde bulunduğu koşullara ve drama dikkat çekmeye çalışıyoruz. Kim yanlış yaparsa onu eleştiriyoruz, bu rejim de olabilir, muhalifler de” diyor.
HÜRRİYET