Kanal İstanbul Projesi Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Raporu ile ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum basın toplantısı düzenledi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun iddialarına da yanıt veren Kurum, projenin ÇED raporuna dair, "ÇED başvuru dosyası 20 Şubat 2018 tarihinde, yaklaşık 2 yıl önce bakanlığımıza sunuldu. Ardından bu rapor bütün kurum kuruluşların ve halkın görüşlerine açıldı. Gelen görüşler doğrultusunda alınacak çevreyle ilgili muhtemel tedbirlerin tamamı rapora taahhütler zinciri olarak işlendi” dedi.
“ÇED SÜRECİMİZ TÜRKİYE’NİN EN GENİŞ KATILIMLI, EN ŞEFFAF SÜREÇLERİNDEN BİRİ”
Son şekli verilen ÇED Raporu’nun Bakanlığa sunulduğunu belirten Bakan Kurum, “Ve bu ayın 23’ünde ÇED Raporunu tamamladık. Bu aşamadan sonra Bakanlığımız ve İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından askıda ilan ve internet aracılığıyla 10 gün boyunca kurum, kuruluş ve vatandaşlarımızın görüşüne açılmıştır. Nihai ÇED Raporu; ilan süresi sonunda, itirazları değerlendireceğiz ve eksiklerimizi tamamlayıp ÇED raporumuza son halini vereceğiz. Şunun altını özellikle çizmek istiyorum. ÇED sürecimiz Türkiye’nin en geniş katılımlı, en şeffaf süreçlerinden biri olmuştur" diye konuştu.
“BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİNİN TEMSİLCİSİ ÇED RAPORU’NUN ALTINA İMZASINI ATMIŞTIR”
İnceleme Değerlendirme Toplantı tutanağına yönelik konuşan Bakan Kurum, "Kanal İstanbul projesi için hazırlanan ÇED Raporu’nun ve eklerinin yeterli olduğunun; yapılan inceleme, hesaplama ve değerlendirmelerin yeterli düzeyde veri ve bilgiye dayandığının; ÇED Raporu’nun çevreye olabilecek olumsuz etkilerin giderilmesi için gerekli önlemlerin alındığının; İnceleme Değerlendirme Komisyonu üyelerince tespit edildiği ve ÇED raporuna son şeklinin verilmesine karar verildiği nihai karar tutanağıdır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi de bu toplantıya katılmış ve herhangi bir şerh veya itiraz kaydı düşmeden, görüş bildirmiştir; Büyükşehir belediyesinin temsilcisi de ÇED Raporu’nun altına imzasını atmıştır" ifadelerini kullandı.
ÇED 16 BİN SAYFAYA ULAŞTI
ÇED Raporu’nun bin 595 sayfa olduğunu ekleriyle birlikte 16 bin sayfaya ulaştığını belirten Bakan Kurum, "ÇED raporumuzun hazırlanması sürecinde; görüşleri, ön açıcı fikirleri ve destekleri için 56 kurum ve kuruluşumuza, belediyelerimize, üniversitelerimize, 200 bilim adamımıza, medyamıza ve vatandaşlarımıza ayrı ayrı teşekkür ediyorum. İstanbul Boğazı bugün; gemi sayılarına baktığımızda; Panama Kanalı’nın dört katı, Süveyş Kanalı’nın üç katı yoğunluğunda deniz trafiğine sahiptir 1930’lu yıllarda Boğazlardan günde 2 gemi geçiyordu, şu anda İstanbul Boğazı’ndan günlük ortalama 150 gemi geçiyor. Yılda ortalama 50 bin gemi geçiyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak; Marmara Denizini 91 istasyonla izliyoruz. Boğazımızdaki tüm trafiği ve su kalitesini izliyoruz. Bu izlemeler sonucunda, mevcut gemi trafiğinin Marmara’nın su kalitesini ne denli olumsuz yönde etkilediğini müşahede ediyoruz" dedi.
"BOĞAZDA YILDA ORTALAMA 8 KAZA MEYDANA GELİYOR"
İstanbul Boğazı’ndan geçen gemilerin tonajlarına ilişkin bilgilendirme yapan Kurum, " Yıllara göre sürekli bir artış yaşanıyor. Örneğin Boğazlardan 2010 yılında 672 milyon gross ton yük geçmişken 2018 yılında bu miktar 849 milyon gross tona yükselmiştir. Bu tabloya göre rakam her yıl katlanarak artacak. Yani gemi azalsa bile, geminin hacmi büyüyor, gemilerin boyları 1930’lu yıllardaki 50 metreden, bugün 350 metreye ulaşmış durumda. Bu da gemilerin hem manevra kabiliyetini azaltıyor, hem de kaza riskini ciddi oranda arttırıyor. Özellikle akaryakıt ve tehlikeli madde taşıyan gemiler; geçmişten bu yana İstanbul için çok büyük bir tehdit olmuştur. Bildiğiniz gibi; İstanbul Boğazı’nda 1960’lardan bu yana gerçekleşen 6 büyük kazada; toplam 108 bin ton petrol boğaza aktı, 100 kişi yaşamını yitirdi. Bugün İstanbul Boğazı’nda yılda ortalama 8 kaza meydana geliyor" bilgilerini paylaştı.
KÜÇÜKÇEKMECE EN UYGUN GÜZERGAH OLDU
Kanal İstanbul projesi için 5 adet alternatif güzergah belirlendiğini hatırlatan Bakan Kurum, "Güzergahlar birbirleriyle kıyaslandı. Alternatif güzergahlara ait koridorlar mevcut veriler ışığında genel, ekonomik, teknik ve çevresel etkileri açılarından mukayese edildi. Yapılan çalışmalar sonucunda; Küçükçekmece Gölü’nden başlayarak Karadeniz’e ulaşan alternatif güzergahın, Kanal İstanbul projesi için en uygun güzergâh olduğu belirlenmiştir" şeklinde konuştu.
"ÜLKENİN GELECEĞİNE DAMGA VURACAK"
Kanal İstanbul projesinin, ülkenin geleceğine damga vuracak, çocuklar için son derece kıymetli olacak istiklal ve istikbal projesi oluğu yorumunda bulunan Kurum, "Projenin özellikle son haftalarda; mimarımızdan mühendisimize, esnafımızdan gazetecilerimize, işçimizden memurumuza, kurumlarımızdan belediyelerimize ülkemizin tüm kesimleri tarafından konuşuluyor, tartışılıyor olması; bizleri son derece mutlu ediyor. Meselenin çevre, şehircilik, trafik, tüm varlıklarımız, ekosistemimiz açısından tartışılması da milletimizin konuya dair ilgisini ortaya koyması bizim açımızdan son derece mühimdir. Fakat bu süreçte; meselenin 82 Milyon vatandaşımızın, 16 milyon İstanbullu kardeşimizin geleceği açısından değil de; siyasi spekülasyon ve polemik malzemesi yapılmaya çalışıldığını da maalesef üzülerek görüyoruz. Kanal İstanbul Projesi boğazımızı koruma kurtarma ve özgürlük projesidir. Örnek bir şehircilik projesidir" açıklamasında bulundu.
"SUSUZLUK İDDİALARI BİLİM DIŞI"
Kanal İstanbul projesine ilişkin iddialara yanıt veren Bakan Kurum, "Maalesef son günlerde, Kanal İstanbul’un; İstanbul’a susuzluk getireceğini iddia edenleri; ’İstanbul, sonsuza kadar yeraltı ve yerüstü su kaynaklarını kaybedecek’ diyenleri görüyoruz. İstanbul’un su kaybı yaşayacağı iddiası kesinlikle bilimsel değildir, tamamıyla gerçek dışıdır" ifadelerini kullandı.
"YER ALTI VE YER ÜSTÜ ZENGİNLİKLERİ KORUNACAK"
Kanal inşaatı ve işletme döneminde yeraltı ve yerüstü kaynaklarını koruyacak tüm özel önlemlerin ÇED Raporu’nda kurgulandığını söyleyen Bakan Kurum, "Kot farkından dolayı Terkos’a dair bir sızıntı veya yeraltı suyu şişmesi beklemiyoruz. Fakat yine de; yer altı su rezervlerimizin ve Terkos’un deniz suyundan etkilenmemesi için; kanalın yüzeyini geçirimsiz özel bir malzemeyle kaplayacak, yan yüzeylerde de özel perdeler, bariyerler, elastik duvarlar yaparak kot farkından dolayı yer altı suyu kalitesi ve açılan kuyularla takip edilecektir. Dahası, mevcut yeraltı suyu kalitesi; açılacak gözlem kuyularıyla ortaya koyulacak. Bu analizler aylık periyotlar halinde yapılacak. Dolayısıyla yeraltı sularına ve Terkos’a dair iddialar da gerçek dışıdır. Ayrıca; biz Terkos’un bırakın suyunun gitmesini, Karadeniz kıyısına yapacağımız dolgu alanıyla, Karadeniz’le Terkos arasına adeta bir koruyucu hat yapıyoruz. İstanbul’un su ihtiyacı 1 milyar metreküptür. Biz çok daha fazlasını da ekleyerek; su ihtiyacını tamamen güvence altına alıyoruz" diye konuştu.
“KANAL İSTANBUL GÜZERGAHI BOYUNCA HERHANGİ BİR DEPREME NEDEN OLACAK DİRİ FAY BULUNMAMAKTADIR”
Kanal İstanbul depremi tetikleyeceğine ilişkin de konuşan Kurum, "Kanal İstanbul’a 11 kilometre mesafeden Kuzey Anadolu fay hattı, 30 kilometre mesafeden Çınarcık fay hattı geçiyor. İstanbul’da bilim adamlarının araştırmalarına göre bugün yerin 20 kilometre derinliğinde ve 7’nin üzerinde büyüklükte bir deprem bekliyoruz.
21 metre derinliğinde bir kanalın; 20 ve 7 km derinlikteki bir fay hattını tetiklemesini iddia etmek, hakikaten bilimsellikten uzak bir söylemdir. Kanalın bir depremden nasıl etkileneceğini görmek için; normalde 145 ve 475 yıl geriye gidilerek yapılan similasyonlar yerine, tam 2475 yıl önce tekrarlanan depremleri baz alarak testler gerçekleştirdik. Yani 2475 yıl önceki yer hareketleri incelenmiştir. Kanal İstanbul güzergahı boyunca herhangi bir depreme neden olacak diri fay bulunmamaktadır. Bahse konu yapılacak kanal çalışmalarının fayları tetiklemesi ile ilgili tartışmaların bilimsel bir dayanağı kesinlikle yoktur asılsızdır" şeklinde konuştu.
“ISI ADASI OLACAĞI İDDİALARI ÇÜRÜTÜLMEKTE”
Kanal çevresindeki yapılaşma, kısa zamanda sıcaklık-nem-rüzgar rejimini değiştirerek İstanbul’u bir ısı adasına çevirecek iddialarını da yanıtlayan Kurum, "Bu konudaki otorite Meteoroloji Genel Müdürlüğümüzdür. Çok özetle söylemek gerekirse Meteoroloji Genel Müdürlüğü’müz İstanbul’un ısı adası olacağına dair iddiaları çürütmektedir" ifadelerini kullandı.
“YARIMBURGAZ’I YUTMASI SÖZ KONUSU DEĞİL”
Küçükçekmece Gölü kıyısında yer alan Bathenoa Antik Kenti, Yarımburgaz Mağaraları proje tarafından yutulacağı iddialarına ilişkin Bakan Kurum, "Bu iddia da tamamen asılsızdır. Kanal İstanbul’un, Bathenoa Antik Kenti ve Yarımburgaz Mağaraları ile herhangi bir ilgisi yoktur. Bathenoa Antik Kenti, Kanal çalışma alanının dışındadır. Yarımburgaz Mağaraları, Kanal inşaat çalışma alanının yine dışındadır. Kanal Projesi’nin, Yarımburgaz Mağarası’nı yutması söz konusu değildir" dedi.
“GEMİLER 14 YA DA 15 SAAT BEKLİYOR”
“Gemiler, İstanbul Boğazı’ndan bedavaya geçmek varken, neden para vererek Kanal İstanbul’dan geçsin?” sorusuna "Abesle iştigaldir" diyen Bakan Kurum, "Halihazırda; İstanbul Boğazı’ndan geçen gemiler fener, tahlisiye ve sağlık rüsumları ile römorkör ve kılavuzluk hizmetleri için belirli ücretleri ödemektedir. Ücretsiz geçiş hali hazırda söz konusu değildir. Gemilerin, İstanbul Boğazı’ndaki bekleme süreleri dikkate alındığında İstanbul Boğazı yerine Kanal İstanbul’un tercih edilmesi gemiler için önemli bir avantaj sağlayacaktır.
Gemiler, İstanbul Boğazı’nda bu yılın verileri ortalamasında, her bir geçiş için yaklaşık 14-15 saat bekliyor. Tanker gibi tehlikeli yük taşıyan gemilerde ortalama bekleme süresi 30 saate ulaşıyor. 2017 yılı verilerine göre, tankerlerin maruz kaldıkları beklemelerden kaynaklanan ekonomik kayıp milyonlarca doları buluyor. Boyu 200 metre üstü tankerlerin günlük kiralama kaybı ortalama 120 bin dolara ulaşıyor. İstanbul Boğazı’ndan 200 metre üzerinde uzunluğa sahip gemi, uygun şartlarda yaklaşık 1,5 saatte geçiyor. Bekleme süreleri de göz önüne alındığında toplam geçiş maliyetlerinde son derece ciddi bir artış söz konusu oluyor. Bu da gemilerin Kanal İstanbul’u tercih etmesini sağlayacak" diye konuştu.
“TEM VE E-5, SIK SIK TRAFİĞE KAPATILACAK’ İDDİASI DA YERSİZ BİR İDDİADIR”
Kanal inşaatı nedeniyle çıkacak hafriyat miktarı 1,15 milyar metreküp civarında olacağını bildiren Kurum, "Bu hafriyatın depolanacağı yerler İstanbul’un mevcut hafriyat döküm sahaları değildir. Kent içinde yapılacak diğer hafriyat alanları ile herhangi bir ilişkisi bulunmayacaktır. Konveyörler, araçlar, iş makinaları ve hafriyat kamyonları ise kanalın iki yanından yüklerini alacak ve Karadeniz kıyısında belirlediğimiz alana dökümlerini yapacaklar. İstanbul’a giriş çıkış yapmayacaklar. Dolayısıyla ‘inşaatın başlamasıyla TEM ve E-5, sık sık trafiğe kapatılacak’ iddiası da yersiz bir iddiadır. Bir kez daha söylüyorum. Kanal İstanbul Projesi kapsamındaki kazıdan çıkan malzemeler depolama alanlarına çalışma alanı içerisinde teşkil edilecek yollar kullanılarak nakledilecektir. Şehir içi yollar ve çevre yolları kullanılmayacaktır" ifadelerine yer verdi.
KARADENİZ’İN TUZLU SU MİKTARI ARTACAK MI?
Karadeniz’in tuzlu su miktarının artacağı ve doğal dengesinin bozulacağı iddialarına ilişkin de Bakan Kurum, "Hem Marmara’da hem de Karadeniz’de balık da yok olacak balıkçılık da bitecek. gibi cümleler tamamen uydurmadır. Yaptığımız bilimsel çalışmalar ve modellemeler sonucunda; yaz ve kış ayları için, simülasyonlar ve hesaplamalar yapılmıştır. Bu analizler sonucunda; yılın hiçbir döneminde kanal sebebiyle çözünmüş oksijenin iddia edildiği gibi canlı yaşam için gerekli sınırın altına düşmediği görülmüştür. Yani Marmara ve Karadeniz’de doğal yaşam koşulları sürekliliğini muhafaza edecektir" şeklinde konuştu.
“MONTRÖ AYRI KANAL İSTANBUL AYRI”
Bakan Kurum bir gazetecinin yeni açılacak kanalın Montrö Boğazlar Sözleşmesi çerçevesinde bu hukuki dayanağı olacağı soruya, "Montrö ile ilgili bir sıkıntımız yok ki kanal İstanbul projesi Montrö’nün dışında bir projedir. Montrö ayrıdır Kanal İstanbul ayrıdır. Sonuçta biz kendi projemizi yapıyoruz kendi kararlarımızı da alıp süreci işleteceğiz" cevabını verdi.
(İHA)