Cumhuriyet gazetesi yazarı Uğur Mumcu’nun katledilişinin üzerinden 28 yıl gibi bir süre geçmesine karşın suikast hâlâ aydınlatılamadı.
1990’lar, Türkiye’nin “en karanlık yılları” olarak da biliniyor. Bu yıllarda özellikle Türkiye birbiri ardına gelen “aydın cinayetleriyle” sarsıldı. 1990-2002 yılları arasında Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan Dursun, Prof. Dr. Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Onat Kutlar, Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Gaffar Okkan ve Necip Hablemitoğlu katledildi.
Cumhuriyet'ten Sefa Uyar'ın haberine göre, Mumcu, yazdığı yazılar nedeniyle birçok kez tehdit aldı. 1992 yılında da “Beni öldürecekler” diyerek, başına gelecekleri haber vermişti. O sözünden bir yıl sonra, 24 Ocak 1993’te, bombalı saldırıya uğradı. Mumcu’nun katledildiği yerde o dönem inceleme yapan uzmanların, “delillerde tahrifat yapması” dikkat çekerken, cinayeti İBDA-C ve Hizbullah gibi terör örgütleri üstlense de aradan yıllar geçmesine karşın Mumcu suikastının üzerindeki sır perdesi aralanmadı. Cinayetin ardından açıklama yapan dönemin bakanı İsmet Sezgin, “Bu cinayeti çözmek, devletin namus borcudur” demişti. Ancak yıllar sonra, 2010 yılında, Sezgin, bir türlü çözülemeyen suikast için “Bu borcu maalesef ödeyemedik” demek zorunda kalmıştı. Soruşturmayı yürüten ve cinayeti kimin işlediğine dair “İstihbarat örgütleri, biraz mafya ve karanlık güçler” ifadeleri ile dikkat çeken savcı Kemal Ayhan da 26 Haziran 1995’te evinde ölü bulunmuştu.
Aradan geçen yıllara karşın davada somut gelişmeler yaşanmaması üzerine 14 Ocak 1997’de, Meclis’te, Uğur Mumcu Cinayetini Araştırma Komisyonu kuruldu. 4 Haziran’da görevini tamamlayan komisyon tarafından hazırlanan raporun sonuç bölümünde, eski Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Başsavcısı Nusret Demiral ve eski DGM Savcısı Ülkü Coşkun’un soruşturmayı savsakladığı ve görev kusuru olduğu; Ankara Valisi ve her kademede görev yapan diğer ilgililerin, Mumcu’yu koruma konusunda gerekli önlemleri almadığı vurgulandı. Dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar da Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu’yu evinde ziyaret ederek, Mumcu’nun cinayete ilişkin soruları üzerine dikkat çeken “Bir tuğla çekersek, duvar yıkılır” ifadesini kullandı. Bu cümle davanın “en flaş ve somut” ifadeleri arasında yer aldı. 7 yıl sonra da davaya ilişkin kayda değer bir gelişme sağlanamadı.
KROKİLER ELE GEÇİRİLDİ
Ocak 2000’de, terör örgütü Hizbullah’a yönelik gerçekleştirilen bir operasyonda, Mumcu cinayetine ilişkin krokiler ele geçirildi. Bu ipucu ile birlikte davada yeni bir adıma geçildi: Uğur Mumcu Uzun Takip (UMUT) Operasyonu. İncelemelerin ucu ise “Tevhit-Selam/Kudüs Ordusu” adlı örgüte uzandı. Aksoy, Üçok ve Kışlalı cinayetlerinin de dahil edilmesiyle UMUT Davası açıldı.
BOMBACININ DOSYASI AYRILDI
11 Temmuz 2000’de, 15’i tutuklu 17 sanık hakkında, Ankara 2 No’lu DGM’de başlayan UMUT davasının iddianamesinde, Mumcu’nun aracına konan bombanın Ferhan Özmen tarafından hazırlandığı ve Necdet Yüksel’in gözcülüğünde, Oğuz Demir tarafından yerleştirildiği belirtildi. 2005’te sonuçlanan davada, sanıklar Yüksel, Özmen ve Rüştü Aytufan ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırıldı. “Tevhit-Selam/Kudüs Ordusu” örgütü üyesi oldukları belirtilen sanıklar Ali Akbulut, Selahattin Eş, Ahmet Cansız ve Aydın Koral ile Mumcu’nun aracına bombayı yerleştiren Demir’in dosyaları ayrıldı. Diğer sanıklara ise değişen yıllarda cezalar verildi.
Değişen yıllarda ceza alan 6 sanığın, Anayasa Mahkemesi’nin “yargılanma haklarının ihlal edilmesi” kararı vermesi nedeniyle 2017’de yeniden yargılanmasına hükmedildi.
..VE BERAAT
Dosyaları ayrılan Akbulut, Eş, Cansız ve Koral’ın yargılanmasına ise 2009 yılında başlandı. Bu 4 sanığın hakkındaki yakalama kararı, ifade vermeleri amacıyla kaldırılırken, Türkiye’ye geldiklerinde de “tutuklanmama garantisi” verildiği ortaya çıktı. Cansız dışındaki üç sanık, Türkiye’ye geldi ve savunma yaptı. Davada karar ise 8 Aralık 2020’de çıktı. Akbulut, Eş ve Koral, beraat etti. Söz konusu dava kapsamında firari durumda olan Cansız ve bombayı yerleştiren Demir’in dosyaları yeniden ayrıldı. 28 yıldır firari olan Demir’in davası ise 5 Mayıs’ta görülecek.