MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM’deki grup toplantısında yaptığı konuşmada, Türk Polis Teşkilatının 173’üncü yıl dönümünün hem gururla, hem de buruk bir kalple kutlandığını belirterek, "Buruk bir kalple kutluyoruz, çünkü Türk polisi milli güvenliğimizi temin amacıyla çok sayıda şehit ve gazi vermiş, onca badirelere göğüs germiştir. Polis olmak zordur, gece gündüz devlet için çalışmayı, millet için çırpınmayı gerektirir. Polis olmak; özveri ister, özgüven ister, öz değerlere bağlılık ister, yetmedi mangal gibi yürek ister. Türk Polis Teşkilatı, suç ve suçluyla mücadelede cesaret nişanesi, vatana, millete, bayrağa sevgide cevval bir sadakat timsali, masum ve mağdurları korumada asalet numunesi, Hakk’a riayet, halka hürmet, hakikate dikkat gösteren fedakarlık zirvesi olarak 173 yılı geride bırakmıştır" ifadelerini kullandı.
POLİS HAFTASI MESAJI
Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:
"10 Nisan 1845’den bugüne kadar, emniyet ve esenliğin bekçisi, asayiş ve toplum huzurunun güvencesi olmayı başaran Türk Polis Teşkilatımızla haklı olarak övünüyor, haklarını almaları, hak ettikleri mevki ve mertebelere gelmeleri için üzerimize düşen ne varsa yapacağımızın sözünü çok net bir şekilde veriyorum. Biz polislerimizin hangi zorluklar altında görevlerini icra ettiklerinin bilincindeyiz. Biz polislerimizin nelere katlanarak, neleri göze alıp, ne tür engel ve engellemeleri aşarak mesleki onurlarını muhafazaya çabaladıklarının da farkındayız. Halen görevdeki polislerimizle birlikte gönül huzuruyla emekliliğini yaşayanların sosyal ve ekonomik taleplerinin gerçekleşmesi için meşru ve yasal zeminlerde her inisiyatifi üstleneceğiz, her gayreti göstereceğiz. Ek gösterge artışından tutun da, emekli polislerimize verilen ve yıllardır hiç değişmeyen 100 liralık temsil tazminatının yükseltilmesi için lazım gelen girişim ve müracaatları derhal yapacağımızdan herkesin emin olmasını özellikle temenni ediyorum. Türk polisinin; hainlerle mücadele ederken, hiç kimseye muhtaç olmayan haysiyetli bir hayata ulaşmaları en tabii haklarıdır. Bunu onlara çok göremeyiz. Bunu onlardan esirgeyemeyiz. Türk polisi Türk milletinin beka ve güvenliğinin 173 yıllık hizmetkarıdır. Dilerim ki, Türk polisi mahşeri vicdan türbesinin inanmış türbedarı olarak her daim var olur. Şunu unutmayalım ki, asıl polis, asıl hakim ve savcı insanın kendi vicdanıdır. Vicdan ışıldıyorsa, vicdan işliyorsa; iyiyle kötünün, doğruyla yanlışın tafsilatlı tefriki mutlaka yapılacak, ne suç ne de suçlu aramızda barınmayacağı gibi başlarını kaldıracak dermanı bile bulunmayacaklardır. 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsü sırasında, teröristlerin havadan bombaladıkları Gölbaşı Polis Özel Harekat Daire Başkanlığında şehit olan 51 kahramanımız başta olmak üzere, yurt içinde ve yurt dışında terörle mücadele esnasında şehadet şerbetinden içen aziz şehitlerimize Cenab-l Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Türk Polis Teşkilatı’nın 173’üncü yıl dönümünü içtenlikle kutluyor, halen görevinin başında bulunan veya emeklilik günlerini yaşayan, hiçbir millet düşmanına baş eğmemiş, onay vermemiş polislerimizi selamlıyor, hepsine aileleriyle birlikte en iyi dileklerimi sunuyorum."
"GÖZÜ DÖNMÜŞ BİR KATİL..."
5 Nisan 2018 Perşembe günü, Eskişehir Osman Gazi Üniversitesinde duyanları şok eden, görenleri kahreden bir cinayetin vuku bulduğunu hatırlatan Bahçeli, "Gözü dönmüş bir katil, insanlığın yüz karası bir cani anılan üniversiteyi kana ve kedere boğmuş, Türkiye’yi baştan ayağa öfkeye sokmuştur. Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı kapsamında Tokat Gaziosman Paşa Üniversitesinden Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Eğitim Fakültesine akademik çalışma ve araştırma amacıyla görevlendirilen karanlık şahıs önüne kim gelirse soğukkanlı bir şekilde katletmiştir. Aralarında ülküdaşımız Fatih Özmutlu’nun da bulunduğu dört üniversite mensubu, milletimizin dört evladı maalesef hayatını kaybetmiştir. Bu hain saldırı hakikaten de sözün bittiği noktayı işaret etmiştir. Olayın önü ve arkası dikkate alındığında üzüntümüz kadar elbette kaygımız da büyümektedir. Öncelikle görevlerinin başında uğradıkları silahlı saldırı neticesinde son nefeslerini veren kardeşlerimize Cenab-l Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Ailelerinin, mesai arkadaşlarının, Eskişehirli vatandaşlarımın, aziz milletimizin, elbette hepimizin başı sağolsun diyorum" şeklinde konuştu.
"Üniversite hayatı tartışmalı, yurt dışında aldığı eğitimi şaibeli, karakter ve mizacı sorunlu, şahsiyet ve ahlakı sancılı, kavga ve şiddete meyilli, sosyal ve beşeri münasebetleri sakat ve marazi bir alçak birdenbire ülke gündemine yerleşmiştir" diyen Bahçeli, "Bu alçak, üniversitede adeta terör estirmiş, akademik özgürlük ve hoşgörünün düşmanı kesilmiştir. Önüne geleni, gözüne kestirdiğini, kafasına taktığını, hoşuna gitmeyeni, asılsız, mesnetsiz ihbar ve şikayetlerle FETÖ’cü gösteren, FETÖ’cü diye suçlayan cani, bu tavırlarıyla Osmangazi Üniversitesinde huzursuzluk ve korku odağı haline gelmiştir. Tertemiz insanlara çamur atan, üniversite ortamını karartan, çevresine huşunet ve husumetle davranan, bununla da kalmayıp dört ailenin umut ve hayallerini söndüren şerefsiz en ağır şekilde, hiçbir hafifletici sebep göstermeksizin cezalandırılmalı, bir daha da gün ışığı görmemelidir. Üniversite yönetiminin hunhar olay sonrasında katil ile ilgili ’akıl sağlığı yerinde değildi’ açıklamasına sığınması özrün kabahatten büyüklüğüne çok açık delil teşkil etmiştir" açıklamasında bulundu.
“NEDEN GEREKLİ ÖNLEMLER ALINMADI?”
Cenab Şahabeddin’in, "başkası düştü mü çürük tahtaya basmasaydı deriz. Kendimiz düşünce bastığımız tahtanın çürük çıkmasından şikayet ederiz" sözünün burada anlam bulduğunu söyleyen Bahçeli, şunları kaydetti:
"Madem akıl sağlığı yoktu, neden gerekli önlemler alınmadı? Madem bu alçağın aklından zoru vardı, niye itibar cellatlığı yapmasına sessiz ve tepkisiz kalındı? Akli dengesi yerinde olmayan birisinin uyduruk şikayetlerine ihtimam, ufunetli jurnallerine itibar edilmesi vahim bir çarpıklık, bir bakıma suç ortaklığı değil midir? Ne işi vardır aklı ve ahlakı olmayan, üstelik ar damarı çatlak bir canavarın üniversitede? Osmangazi Üniversitesinin yönetiminde bulunan şahıslar, yaşanmış bu kadar trajedi ve ağır sonuçlar karşısında, gereğini yapacak iradeyi, görevden ayrılacak basireti ne zaman, daha hangi hallerde göstereceklerdir? Sorarım sizlere, üniversitede ilim ve irfanın omuzlarda olması gerekirken, masumların içine sere serpe uzandığı tabutların omuzlara alınması nasıl izah edilmelidir? Suçlu sadece kurşunu sıkan mıdır? Kaldı ki, bu katilin kripto FETÖ’cü olduğu herkesin dilinde, herkesin ifadesindedir. Anlaşılan malum kripto FETÖ’cü suçsuz günahsız insanlara bühtanla saldırarak, suç imal ederek kendisini saklamaya, emellerini gizlemeye gayret etmiştir. Cinayet gününe kadar da bunda ne yazık ki başarılı olmuştur."
"YÖK DERHAL ACİL ÖNLEMLERİ DEVREYE ALMALI”
Geçen haftaki grup konuşmasında, "Kim ya da kimler ki, ona buna delilli, belgeli olmadan; önü-arkası tespit, teşhis ve tarif edilmeden FETÖ’cü diyorsa, dikkatinizi çekiyor ve uyarıyorum ki, onlarda bir kuyruk acısı, gizlenmeye, örtülmeye, kapatılmaya çaba gösterilen karanlık bir açık var demektir" dediğini hatırlatan Bahçeli, "İşte Osmangazi Üniversitesinde bunun acıklı bir örneği vuku bulmuştur. Keşke yanılsaydık. Keşke haklı çıkmasaydık. FETÖ’cü olduğu konusunda güçlü emareler bulunan bir namus yoksunu, mezkur üniversiteyi kana ve gözyaşına bulamış, dahası saygınlığına gölge düşürmüştür. YÖK derhal acil önlemleri devreye almalı, muhtemel saldırıların önüne geçmelidir. Suç ve suçluya göz yumanlar, ön açanlar, buyur edenler de gizlenemeyecek kadar nettir. Üstüne vazife olmadığı halde, Facebook, Twitter gibi sosyal medya zeminleri başta olmak üzere, ekranlarda, gazetelerde, aslı astarı olmadan ona buna FETÖ’cü diyen, onu bunu FETÖ’cü diye fişleyen, çeteci gösteren, dedikodu üreten, fitne yayan, değerli isimler üzerinde karalama yapan kim varsa, biliniz ki, ya lokması haram, ya da kripto damarın gizli hafiyesidir. Bu hastalıklı tiplerin kimlerle sorunu varsa kötülemeye, suçlamaya, özellikle FETÖ’cü göstermeye çalışmaları Pensilvanya’nın ekmeğine yağ sürmektedir. Bunlar, FETÖ’nün hedefleri için gizli bir şekilde faaliyet içindedirler. FETÖ’yle mücadeleyi çekemeyen sefiller bunlardır. FETÖ’nün kökünün kurumasına bir yanda destek verir gibi görünüp diğer yanda takoz koymaya, mücadeleyi sulandırıp herkesi suçlu gibi göstermeye tevessül eden çıbanbaşları da bunlardır. Diyeceğim odur ki, bunlara azami dikkat ediniz. Bunlara aldanmayınız, bunlara kanmayınız, bunların oyunlarına gelmeyiniz" açıklamasında bulundu.
"FETÖ’NÜN KRİPTO DAMARI SON DERECE FAAL VE AKTİFTİR"
"FETÖ’yle mücadele ediyorum bahanesiyle, gerçek FETÖ’cüleri arkalayan, mazlumları hızara veren, insan onuruna kara çalan namertler mücadelenin önündeki en büyük engeldirler" ifadesini kullanan Bahçeli, "Bu engelin kaldırılması hepimiz için şarttır, vatan ve millet görevidir. FETÖ’nün kripto damarı son derece faal ve aktiftir. İlaveten devletle toplumu karşı karşıya getirmek için yeni tezgahlar peşindedir. FETÖ’yle mücadelede sonuç almak için projeyi hazırlayan mihraklar kadar, kripto damarın da tam manasıyla deşifresi, ardından da imhası çok acil ve kaçınılmaz bir ihtiyaçtır" dedi.
16 Ocak 2018 tarihli grup konuşmasında, FETÖ’yle mücadelede cevabını aradıkları soruları paylaştığını belirten Bahçeli, "FETÖ’yle mücadelede devlet aklı topyekün devrede midir? Yoksa sınırlı sayıda kişinin, kısıtlı sayıda devlet ve siyaset adamının gayret ve çabasıyla mı süreç ilerlemektedir? FETÖ’yle mücadelenin bir stratejisi var mıdır? Bir konsept hazırlanmış mıdır? Siyasi ve hukuki bir eylem planı kurgulanmış mıdır? Fikri temelleri, milli hedefleri, hukuki sınırları berrak bir zihin ve siyasi kavrayışla belirlenmiş midir? Bu terör örgütüyle mücadelenin öncelikleri nedir? Neler olmalıdır? FETÖ’cülüğün standart bir tanım ve tasviri yapılmış mıdır? Biriken sosyal maliyet, devlete karşı yükselen önyargılar, toplumsal tabana yayılan mağduriyetler nasıl ve hangi tedbir zinciriyle bertaraf edilecektir? Bu sorularıma verilecek makul ve mantıklı cevaplar, inanıyorum ki mücadeleye herkesin onay vereceği, herkesin rahat bir nefes alacağı içerik katacak, istikamet çizecektir" değerlendirmesinde bulundu. Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:
"FETÖ’cülük zamanın bir anında durmuş, donmuş, beklemeye alınmış veya tesadüfen ortaya çıkmış bir halin, bir suçun, bir ihanetin özeti değildir. FETÖ’cü, bilinçli hareket eden, kasten davranan, irtibat, iltisak ve bağlantılarıyla terör örgütünün büyümesine açıktan hizmet eden, bunu hayatının her anma taşıyan, her alanında yaşayan vatan hainidir. Bize göre FETÖ’cülüğün alametleri olarak, öncelikle bylock veya benzeri bir programı indirerek kullanmış, böylesi bir haberleşmeye gereklilik duymuş olmak, Pensilvanyalı kardinale; ruhen, aklen, vicdanen iltica etmek, köleliğe tamam demek, terör örgütünün emellerine açıktan katkı vererek ve bunu süreklilik içinde yaparak hıyaneti diri tutmak, kanlı hedeflere kilitlenmek, dini kisveye bürünüp bir program dahilinde devleti ele geçirme hesaplarının merkezinde, vatanı parçalama planlarının içinde şuurla yer almak, terör örgütüne aidiyeti benimseyip kabullenmek, bunu da gerek yasa dışı yollarla gerekse de yasaların boşluklarından istifadeyle takviye etmektir. Kanunen meşru bir sendika üyeliği muhatabını terörist yapacak mıdır? Yine kanunlar çerçevesinde kurulmuş okullarda okumak, bankalara para yatırmak bir şahsın terör örgütü üyeliği için yeterli olacak mıdır? Bunlar üzerine iyi düşünmek, yarınlarımızı riske atacak sosyal maliyetlere, içten içe büyüyen devlet düşmanlığına karşı mutlaka, ama mutlaka tedbir geliştirmek lazımdır."
"OHAL’İ KALDIRMAYA TEŞEBBÜS VEYA BUNU TEŞVİK CİNAYETTİR"
FETÖ’nün, yıllar boyunca devlet ve toplumla iç içe geçtiğini bildiren Bahçeli, "Bu çok bariz bir gerçektir. Mücadelede örgütün tutunduğu zeminlerden sökülüp atılmasından ziyade yırtılarak, kazınarak, koparılarak yok edilmesi tek seçenek, tek çaredir. Başka türlüsü de mümkün değildir. İşte bu şartlar altında OHAL’in devamı, proje sahibi ülke ya da ülkelerle her düzeyde hesaplaşmaya hazırlık tarihi önemdedir. Koro halinde, OHAL kalksın diyenler, kaosa alkış tutan, kripto damara göz kırpan şuursuz ve sorumsuz zihniyetlerdir. Normal şartlarda değiliz ki OHAL’i kaldıralım. Tehdit geçmedi ki OHAL’e son verelim. CHP’sinden TÜSİAD’ına, AB’sinden BM’ne kadar OHAL’e karşı gelenler, öncelikle Türk milletinin beka meselesini kavramayan, kavramak gibi dertleri de olmayan maksatlı çevrelerdir. Kripto damar kan dökmek, can havliyle efendilerinden aldığı talimatı yerine getirmek için hazırda beklerken, OHAL’i kaldırmaya teşebbüs veya bunu teşvik cinayettir, cüretkar bir gafilliktir. Hele CHP yönetimi var ki, köprüye gelmeden geçmeye çalışacak kadar akıl fukarasıdır. Akıl bir paraşüt gibidir, ancak açıldığı zaman iş görür. CHP yönetiminin paraşütü uzun süredir kapalıdır, bunu da çakıldığı zaman bizzat anlayacaklardır. Unutmayalım ki; kötümser yalnız tüneli görür, iyimser tünelin sonundaki ışığı görür, gerçekçi tünelle birlikte hem ışığı hem de gelecek treni görür. Biz tüneli gördüğümüz gibi üzerimize gelen treni de çok net öngörüyoruz" ifadelerini kullandı.
"SÜRMESİ MİLLİ BİR ZORUNLULUKTUR"
"OHAL, halihazırda Türkiye gerçeğinin yansımasıdır. Sürmesi de milli bir zorunluluktur" diyen Bahçeli, şunları kaydetti:
"FETÖ’cüler temizlenmeden, tehdit ve tehlikeler geçmeden OHAL bitmez, bitemez, bitmemelidir. Aksini iddia edenler tek ayak üstünde kırk yalan söyleyen, müfteriklikte, iki yüzlülükte marka olan, Türkiye’nin var oluş davasına kast eden kokuşmuşlardır. Bu kokuşmalara da Allah’ın izniyle müsaade etmeyeceğiz, tuzaklarında boğacağız. Büyük kafaların büyük hedefleri vardır, küçük kafaların ise sadece arzuları. Küçük kafalar talihsizliklere boyun eğerler. Büyük kafalar ise talihsizliklerin üstünde yükselirler. Türkiye yükselecektir, yükseklerde hak ettiği doruklara ulaşacaktır. Buna hiçbir zalim, hiçbir hain, hiçbir işbirlikçi engel olamayacaktır."
KILIÇDAROĞLU’NA ÇOK SERT TEPKİ
Sınırdaki Mehmetçik’e moral ziyaretinde bulunan sanatçıları eleştiren Kemal Kılıçdaroğlu’nu da hedef alAN BahÇELİ, "CHP liderinin; sanatçıların, Afrin’de destan yazan Mehmetçiğe moral ziyaretini en hakaretamiz ifadelerle eleştirmesi akıl tutulması, ahlak kırılmasıdır. Cumhurbaşkanı kamuflaj giyip sanatçılarla birlikte sınır karakolumuza gitmişken, Sayın Kılıçdaroğlu da mekaplarını ayağına geçirip, terörist kıyafetlerini üzerine giyip doğruca PKK/PYD/YPG tünellerinde soluğu alabilir, arkadaşlarıyla çay partili, bol bol ihanet anısıyla dolu akşamlarda hasret giderebilir” dedi.
(İHA)