◊ Birçok projede yer almanıza rağmen seyirci sizi yeni yeni keşfediyor. Öncelikle Almila Bağrıaçık’ı biraz tanıyalım mı?
- 10 Temmuz 1990 Ankara doğumluyum. 1995’ten beri Berlin’de yaşıyorum ve 8 senedir oyunculuk yapıyorum.
◊ Türkiye’de yaşarken babanızın işi nedeniyle Almanya’ya gitmiş, orada büyümüşsünüz. Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
- Annem ve babam, Milliyet Gazetesi’nin Berlin temsilcileri olarak Almanya’ya gitti. Ben de onlardan 3 ay sonra, 1995 kışında gittim yanlarına. Annem, Almanca’yı öğrenebilmem için bana her hafta yeni bir video kaset alırdı. Onun desteğiyle Almanca’yı aksansız konuşmaya başladım. Ama Türkçe’mi unutmama da hiç fırsat vermediler, evde hep Türkçe konuşulurdu.
◊ Oyuncu olmaya nasıl karar verdiniz?
- Ailemin mesleği nedeniyle film galalarına, tiyatro oyunlarına, konserlere ve basın toplantılarına katılma fırsatım oldu. 5 yaşında baleye başladım. Okul dışında ilk kez sahne aldığımda 13 yaşındaydım. Müzikle de ilgiliydim. 16 yaşında bir workshop’a katılarak Berlin Filarmonisi’nde konser verdim. Kendimi bildim bileli büyük sahneler mıknatıs gibi çekiyordu ama bütün bu yetenekleri oyunculukla birleştirebileceğimi hiç tahmin etmiyordum. Ta ki 17 yaşında Mor ve Ötesi’nin Berlin’deki konserinde keşfedilene kadar. Devamında Berlin’deki deneme çekimlerine katıldım. Ve Feo Aladağ’ın “Ayrılık” filminde, Derya Alabora ve Settar Tanrıöğen gibi önemli sanatçılarla aynı sette buldum kendimi.
◊ Peki “Hayat Şarkısı” ekibiyle yolunuz nasıl kesişti?
- Yönetmenimiz Cem Karcı’nın yeni bir dizi için Berlin’de oyuncu aradığını öğrendim, kendisiyle buluşup konuştuk. Gül Oğuz’la da tanıştıktan sonra bu işin çok özel olacağını anladım. Her şey çok hızlı gelişti, bir anda Berlin’de, benim büyüdüğüm semtte kurulan bir Türk dizisi setinde buldum kendimi.
5 DİL BİLİYORUM ŞİMDİ DE ARAPÇA ÖĞRENMEYE BAŞLADIM
◊ Dizide bir anneyi canlandırıyorsunuz. Siz anne olmak hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Bence dünyadaki en büyük mucize. Bir gün elbet ben de anne olmak istiyorum. Umarım çocuklarımıza güzel bir dünya bırakabiliriz.
◊ Bir oyuncu olarak özellikle oynamak istediğiniz bir karakter var mı?
- Hayatımın rolünü oynamış gibi hissediyorum kendimi. Almanya’da işlenen NSU cinayetlerini konu alan Züli Aladağ’ın “Beni Unutmayın” filminde başroldeydim, Semiya Şimşek’i canlandırdım. Rol alacağım filmin bir şeyleri değiştirmesini diliyordum. Bu iki hayal aynı projede gerçekleşti. 30 Mart’ta gala yaptık ve filmimiz Netflix’e satıldı. Yani bütün dünya izleyebilecek.
◊ Oyuncu olmasaydınız hangi mesleği yapardınız?
- Yabancı dile meraklıyım. 15 yaşında beşinci dilimi öğrenmeye başlamıştım. O zamanlar diplomat olmak istiyordum. Ama bir oyuncu için de avantaj bu, dünyaya açılmak açısından... En son Arapça öğrenmeye
başladım...
BAŞARI ŞANS ESERİ GELİŞEN BİR ŞEY DEĞİL
◊ Bu piyasada sizi en zorlayan nedir? Olmayacak deyip vazgeçmeyi düşündüğünüz anlar oldu mu?
- Aralıksız çalıştığım dönemlerde pes etmeyi düşündüğüm oldu tabii... Ama öbür yandan da karşıma çıkanları en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyorum. Çünkü başarı, şans eseri gelişen bir şey değildir.
◊ Boş zamanınızda neler yaparsınız?
- Kendimi yönetmenliğe veririm.
◊ İstanbul’da en sevdiğiniz yer desem?
- Vapurla Avrupa’dan Asya’ya geçmeyi seviyorum.
OLMAZSA OLMAZIM YOK ÇÜNKÜ HER ŞEY OLUR!
◊ Bize setin olmadığı tipik bir gününüzü anlatabilir misiniz? Almila normal hayatında neler yapar?
- Sabah uyanır uyanmaz ilk iş olarak köpeğimle dışarı çıkarım. Bazen kahvaltıdan önce birlikte koşu yaparız. Sonra ailemi görmeye giderim, arkadaşlarımla buluşurum, bavullarımı boşaltıp evimi toplarım, kimseden bir farkım yok yani. İstanbul’daki ev arkadaşım sayesinde AntiGravity yogayı keşfettim, en kısa zamanda kendisinden ders alıp onu uygulamaya başlayacağım.
◊ Hayattaki en büyük tutkunuz ne?
- Dans etmek. Dans ederken her şeyi unutmak ve sadece var olmak. Müziksiz bir dünyayı hayal edemiyorum.
◊ Olmazsa olmazlarınız var mı?
- Asla. Çünkü her şey olur.
◊ Son olarak sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?
- “Hayat Şarkısı”nı ve beni izlemeye devam edin, her salı Kanal D’deyiz...
(HÜRRİYET)