Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Anadolu Yayıncılar Derneği’nin düzenlediği “Kurumlar Kurullar ve Yeni Medya Düzeni” çalıştayına katıldı. ATO, Meclis Salonu’nda gerçekleşen çalıştaya RTÜK Başkanı İlhan Yerlikaya, Anadolu Yayıncılar Derneği Başkanı Sinan Burhan ve medya kurum ve kuruluşlarının temsilcileri katıldı.
Türkiye’de demokrasinin gelişmesinin ve kalkınmanın gelişmesinin en önemli göstergelerinden birinin yayıncılık alanı olduğunu kaydeden Kurtulmuş, “Türkiye’de bu anlamda önceden bir zamanlar sadece devlet tekeli, daha sonraki dönemlerde ise birkaç tane büyük sermaye grubu tekelinin olduğu bir medya sektöründen geliyoruz. Çok şükür bugün bunlar kırılmıştır. Ama hala Türkiye’de daha ileri gitmemizi gerektiren adımlar var. Bu sadece devletin yapacağı bir şey değildir. Türkiye’de eş zamanlı olarak olmazsa olmaz ana temel üzerinde medya yükselmelidir. Bunlardan bir tanesi; basın özgürlüğüdür. Basın özgür olsun bunun için her türlü imkanımızı seferber edelim. Basın hangi seviyede olursa olsun ikinci temel sütun ise insan hak ve onurunu koruyacak bir perspektife sahip olmasıdır. Medya özgürlüğü hiçbir medya organına insan hak ve özgürlüklerini çiğneme hakkı vermez. Bir medya kuruluşunun değeri eşittir. Eğer bir medya kuruluşu insana değer vermiyorsa aslında kendisi değersiz bir medya kuruluşudur. Bunları uygulayacak olan da her medya kuruluşunun kendi otokontrolüdür. Üçüncü temel unsur ise; mutlaka medya kuruluşumuz, ulusal ortak değerlere, milletimizin mille değerlerine ve milli çıkarlarına ortak bir şekilde hizmet etmelidir. Bugünün sorunları karşısında medyanın oldukça duyarlı olması gerekir” diye konuştu.
Türkiye’nin, teröre karşı kararlı bir mücadele verdiğine dikkat çeken Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Bu teröre karşı verilen bu büyük mücadele sadece hükümetin mücadelesi değildir. Ama hükümete zarar vereceğim, iktidarda ki partiyi iktidardan indireceğim diye hiçbir medya kuruluşunun terör gruplarına direk ya da dolaylı olarak destek verme hakkı olamaz. Hükümetin nasıl iş başından gideceği bellidir. Sandık ortaya çıkar, millet oylarını değiştirir. Amenna, başımızın üstünde yeri var. Ama bu hükümeti iş başından uzaklaştıracağım diye basın özgürlüğünü kullanarak bu hükümete karşı, terör örgütlerini direkt veya dolaylı olarak desteklemek hiçbir şekilde basın özgürlüğü değildir. Bu kuruluşlar, bu vazifeyi kendi vicdanlarıyla yapacaklardır. Suruç saldırılarından sonra, Ankara’daki gar katliamından sonra, İstanbul Sultanahmet’teki bombalamadan sonra veya Ankara Merasim Sokak’taki bombalı saldırıdan sonra şunu taktirle ifade etmek isterim ki anaakım medya büyük oranda bu hassasiyete dikkat etmiştir. Ancak buralarda daha ortada cesetler dururken, kaç kişinin hayatını kaybettiği belli değilken, bunun hangi örgütler tarafından hangi amaçla yapıldığına dair en ufak bir bilgi yokken, yanlış bir takım bilgilendirme ve yönlendirmelerle bu işi hükümet yaptı, hükümet aciz kaldı diyerek en kötü olmadık görüntüleri yayınlamaya kalkmak basın özgürlüğü değildir. Fransa’da bu kadar saldırı oldu, bu saldırıya ilişkin bir tane detay görüntü gördünüz mü? Bu basının önemli bir şekilde kendi kendisine yapması gereken bir otokontroldür.”
“SEÇİM ZAMANLARINDA, HER PARTİYE EŞİT BİR ŞEKİLDE YER VERİN BEKLENTİSİ DOĞRU BİR BEKLENTİ DEĞİLDİR”
RTÜK’ün, anayasal bir sorumluluk olarak ortaya çıktığını ve şimdiye kadar çok değişiklik yapıldığını kaydeden Kurtulmuş, “Bundan sonra da değişiklikler yapılır. RTÜK yasası değişmez diye bir şey yok. RTÜK yasası da değişir. Basın İlan Kurumu’nun yasası da değişir. TRT’nin yasası da değişir. Yasalar, toplumların ihtiyaçları çerçevesinde yenilenmek mecburiyetindedir. Bütün bunları değiştirebilmek tabii ki parlamentonun iradesidir. RTÜK ile ilgili çok yoğun eleştiriler var. Bu eleştirilerden bir tanesi; RTÜK’ün özellikle seçim zamanında vermiş olduğu cezalardır. Bunlar çok sık gündeme geliyor. Bu konuda değişiklik yapılması için siyasi olarak burada çok net üzerimize düşeni yapacağımızı söylüyorum. TRT’nin tek yayıncı olduğu, kamu yayıncılığının dışında hiçbir yayının yapılmadığı dönemlere ilişkin bir uygulamadır bu. Herhangi bir televizyon kanalı, televizyon yayınlarını seçim zamanı yaparken eşit davranmak durumunda olsun. O televizyon kuruluşunun parasını devlet vermedi ki. Seçim zamanlarında, her partiye eşit bir şekilde yer verin beklentisi doğru bir beklenti değildir. A partisine yakın olan medya kuruluşunun, illa sen A patisi kadar B partisine de yer vereceksin demek doğru değildir. Bu özellikle 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde çok fazla dile getirilen, her gittiğimiz yerde karşımıza çıkan bir eleştiriydi. Basın özgürlüğü diyenlerin, aynı zamanda televizyon yayıncılarının seçim dönemlerinde yayınlarının kapatılmasının, ekranlarının karartılmasının basın özgürlüğüne karşı ihlal olduğunu dile getirmeleri gerekir. Hükümet olarak RTÜK yasasının değiştirilmesi ile ilgili görüşmelerimiz bu yöndedir ” ifadelerini kullandı.
“HİÇ KİMSE KIRMIZI ÇİZGİLERİMİZ BUDUR DİYE ORTAYA ÇIKMASIN”
Türkiye’nin çok önemli meselelerinden birisinin yeni Anayasa meselesi olduğunu kaydeden Kurtulmuş, şunları söyledi:
“Uzun yıllardır Türkiye, yeni bir anayasayı tartışıyor. Sivil, demokratik, katılımcı bir Anayasa. Bu Anayasanın yapılması için bütün siyasi partilere bir çağrıda bulunuyoruz. Herkes sepetinde ne pamuk varsa, eteklerinde ne taş varsa onları ortaya çıkarsın ve masanın üstüne koysun. Hiç kimse kırmızı çizgilerimiz budur diye ortaya çıkmasın. Bu milletin anayasa konusunda bir tane kırmızı çizgisi vardır. Anayasa bundan böyle silahların gölgeleri altında yapılmasın, artık sivil bir anayasa olsun. Sivil anayasa istiyorsanız hodri meydan. Millet bu parlamentoda ki 4 partiye de, kendi seçmenleri sivil bir anayasa talebi dolayısıyla oy vermiştir. Biz iktidar partisi olarak, milletin çizmiş olduğu bu kırmızı çizgiden başka hiçbir kırmızı çizgi çekmeden kendi hazırlığımızı yapıyoruz. Bu memlekette gerçekten sivil, gerçekten katılımcı, gerçekten demokratik bir Anayasa yapmak bu parlamentonun boynunun borcudur. Bu parlamento ne kadar çalışırsa çalışsın, hangi yasayı çıkartırsa çıkarsın eğer bu parlamento da yeni bir anayasa yapamazsak aslında hiçbir şey yapmamış olacağız. Hiç topu çevirmeden, lafı eğip bükmeden çok net bir şekilde söylüyorum; yeni anayasa bu parlamentoda yapılmak mecburiyetindedir. Başkanlık sistemi olursa olur olmazsa olmaz ya da olursa biz olmayız demek asla kabul edilebilir bir tavır değildir. Kim neyi bahane ederek masadan kalkarsa halkın gözünde onun adı anayasa kaçkını olur. Bu Anayasa Komisyonu çalışmalarını yerine getirir. Eğer bir sonuç elde edilemezse o zaman biz bu arada olgunlaştırdığımız anayasa teklifimizi TBMM’ye sunarız. TBMM’de çıkarsa ne ala. 367’yi bulamazsak, 337’yi bulursak gideriz millete. Millet ne istiyorsa olur.”