Bursa Bilim ve Teknoloji Merkezi'nde (BTM) görevli Astronom Dr. Bülent Yaşarsoy bu konuya açıklık getirdi.
Bu izlerin çok önemli olduğuna değinen Yaşarsoy, "İnsanoğlu olarak, 2030’lu yıllarda Mars’a gitmeyi düşünüyoruz. Sıfırın altında 23 dereceden daha sıcak ortamlarda Mars’ın kutup bölgelerindeki suyun akışkan hale geçmesi, o suyu kullanabilme imkanımızı da doğuruyor. Onun için bu bilgi çok önemli. Mars’ın yüzeyinde su bulunması eskiye dayanıyor ama o su hareket ediyor mu, etmiyor mu? Bununla ilgili çok araştırmalar yapılıyordu" diye konuştu.
Yaşarsoy, 2006’dan bu yana çevresinde dolanan uydularla Mars’ta akarsu olduğuna dair kanıt arandığını belirtti.
Söz konusu kanıtların, bilgi birikimi sayesinde ortaya çıktığını ve akan su izlerinin tuzlu suya ait bulgular olduğunun belirlendiğini aktaran Yaşarsoy, şöyle devam etti:
"Tuz sayesinde oradaki su, sıfırın altında 23 dereceden daha düşük sıcaklıklarda donuk halde duruyor. Mars’ın kutuplarındaki buzullar da sıcaklık arttığında erimeye başlıyor ve akışkan hale geçiyor. Akışkan hale geçtiği için de izler oluşturmaya başlıyor. Farklı dalga boylarında alınmış görüntülerin üst üste birleştirilmesi sonucunda da NASA tarafından Mars’ın o bölgesinde su akıntılarının oluştuğu bulundu. Suyun akışkan olması, o suyu hareket ettirebileceğiniz, toplayabileceğiniz veya taşıyabileceğiniz anlamına geliyor."
Yaşarsoy, "Oraya giden insanoğlu, suyu buradan çok fazla götürmek zorunda kalmayacak. Filtrasyon sistemleri sayesinde oradaki su, içilebilir su formuna dönüştürülebilecek. Bu da insanoğlu için Mars’ta sürdürülebilir bir yaşam imkanı sağlıyor. Gelecek yüzyıllarda Mars bizim ikinci evimiz olacak. Onun için oradaki suyun akışkan olması bizim için önemli" diye konuştu.
NASA’nın, Mars’ta su bulunabilmesi için farklı metotlar üzerinde de çalıştığı bilgisini veren Yaşarsoy, topraktaki hidrojenle havadaki karbonioksidin birleştirilerek su oluşturulması amacıyla cihazlar geliştirildiğini dile getirdi.
Birçok ülkenin, NASA ve Avrupa Uzay Ajansı (ESA) önderliğinde Mars’a gitmek için uğraş verdiğine dikkati çeken Yaşarsoy, "Mars’a gitmek bir Dünya projesi. NASA’nın önderliğinde yapılan çalışmalarda 2035’te insanların Mars’a gitmesi planlanıyordu. NASA, tarihi 5 yıl öne çekti ve 2030’da göndermek istediğini açıkladı" ifadesini kullandı.
Yaşarsoy, Mars yüzeyiyle ilgili 1964’ten bu yana araştırmalar yapıldığına işaret etti.
"Kızıl Gezegen"de sürdürülebilir yaşamın oluşturulabilmesi için NASA’nın keşfettiği akarsu izlerinin çok önemli olduğunu vurgulayan Yaşarsoy, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Mars mı, dünya mı? Bunu gelecek gösterecek. 1950’lerde Türkiye’de yolculukların çoğu otobüslerle yapılıyordu, özel araçlar bile azdı. 2000’li yıllarda insanlar artık uçakla seyahat ediyor. Bugün Amerika’ya bile 12 saatte gidebiliyoruz. Süreler kısaldıkça ’Mars-Dünya’ kıyaslaması yapılabilir ama şunu unutmamak gerekiyor: Mars’ta yapay bir yaşam oluşturulacak, Dünya’da doğal bir yaşam olacak. Onun için her zaman Dünya ağır basacak. Dünya’dan başka doğal yaşam alanımız yok, yapmamız gereken onu korumak.
Onu korurken, ’Nasıl olsa elimizde Dünya var, Mars’ı da araştırmayalım’ demiyoruz. Evreni araştırdığımız gibi en yakın komşumuz Mars’ı araştırmaya ve onunla ilgili bilgiler elde edip, yaşamı sürdürülebilir hale getirmeye çalışıyoruz. İnsanoğlu için 2030 olmasa bile 2030’dan sonraki yıllarda Mars gidilebilir, yaşanabilir bir ortam olacak."