Erkeklerde meme kanserine dikkat çeken Dr. Koçer, “Erkeklerde bu kadar az görülmesinin 2 nedeni, erkeklerde meme dokusunun nispeten azlığı ve erkeklerin hormonal yapısının kadınlardan farklı olmasıdır. Erkeklerde meme kanseri daha çok 60 yaş üstünde görülür. Çok az erkek hastalığın farkına varır ve bu nedenle hastalık tanısı kadınlara göre daha geç konur. Bu nedenle kanser tanısı konduğunda hastalık genellikle ilerlemiş olur ve tedavisi de zorlaşır” dedi. Genel Cerrahi Uzmanı Doktor Hamdi Koçer, erkeklerde kanser bulgusu olarak en yaygın görülen belirtinin meme dokusunda kitle olduğunu kaydederek şu bilgileri verdi:
“Diğer bulgular, memenin boyutunda, biçiminde veya üzerindeki deride değişiklikler, meme ucunun görünümünde değişiklikler, meme ucunda akıntı, memede ülserler, meme ucu veya etrafında ürtikerdir. Meme ağrısı meme kanserinde nadiren ve hastalığın ileri evrelerinde görülebilir. Erkeklerde meme bölgesinde büyüme veya hassasiyet her zaman kanser belirtisi değildir. Jinekomasti adı verilen hormonal bir hastalık da buna neden olabilir. Jinekomastiye kandaki östrojen (kadınlık hormonu) seviyesinin artması veya androjen (erkeklik hormonu) seviyesinin azalması neden olur. Ancak, memenizde herhangi bir değişiklik veya kitle fark etmeniz halinde, derhal doktorunuza başvurmanız gerekir. Meme kanseri geçmişi olan yakın bir akrabanız varsa, meme kanserine yakalanma riskiniz daha yüksektir. Birden fazla akrabada hastalığın görülmesi, bu akrabaların hastalandığında 40 yaşının altında olması veya her iki memesinde de hastalık görülmesi hallerinde risk daha da artar. Ayrıca östrojen seviyesi yüksek veya androjen seviyesi düşük erkeklerde ya da Klinefelter sendromu gibi nadiren görülen bir genetik rahatsızlığı olanlarda da kanser riski yüksektir. Daha önce görülen radyasyon tedavileri gibi nedenlerle yüksek düzeyde radyasyona maruz kalmış olmak da meme kanseri riskini artırır.”
“NORMALİN DIŞINDA BİR ŞEY FARK EDERSENİZ DOKTORA BAŞVURUNUZ”
Genel Cerrahi Uzmanı Doktor Hamdi Koçer, hastalığın tanısı hakkında şöyle konuştu:
“Erkek meme kanseri şüphesi halinde mutlaka ilgili bir doktora başvurmalısınız. Meme kanserini jinekomastiden (memenin anormal şekilde şişmesi) ayırmak üzere ilk önce titiz bir fizik muayene yapılır ve hastanın öyküsü dinlenir. Memede şüpheli bir kitle saptanması halinde yapılması gereken kadınlardaki tetkiklere benzer: Meme ultrasonu ve veya mamografi. Bu tetkiklerden sonra gerekli görülen olgularda iğne biopsisi yapılır. Meme kanseri kesin tanısı ancak histopatolojik tetkikle ortaya konabilir. Tedavi seçenekleri teşhis edildiğinde kanserin ne kadar ilerlemiş olduğuna bağlıdır. Erkeklerde genellikle lumpektomi (sadece kitlenin alınması) yapılması mümkün olmaz çünkü memede çok az doku vardır ve kanser genellikle meme ucuna yakındır. Genelde mastektomi (tüm memenin alınması işlemi) operasyonu yapılır. Sıklıkla hastalıklı bölge yakınındaki lenf bezleri de (örneğin koltukaltındakiler) kanserin yayılmış olma ihtimaline karşı alınır. Bunun sonrasında başka tedavilere ihtiyacınız olup olmadığına uzman karar verir, bu tedaviler kapsamında radyoterapi, kemoterapi, hormon terapisi veya Herceptin sayılabilir. Meme kanserinde en sık görülen komplikasyon kanserin vücudun diğer bölgelerine de yayılmasıdır. Kanserli hücreler; akciğerler, kemikler, karaciğer, beyin ve koltukaltlarındaki lenf bezleri gibi bölgelere sıçrayabilir. Kanser tedavisi hastalık erken ve başka bölgelere sıçramadan teşhis edildiğinde daha etkilidir. Bu nedenle fark ettiğiniz kitle ve başka belirtilerin olabildiğince kısa zamanda doktora başvurmanız çok önemlidir.”
Meme kanserinden korunmanın garantili bir yolu olmamakla birlikte, erken tanının kanserin yayılmasını engelleyebildiğini ifade eden Genel Cerrahi Uzmanı Doktor Hamdi Koçer, “Özellikle ailenizde meme kanseri öyküsü varsa, memelerinizin nasıl göründüğünü ve dokunduğunuzda nasıl hissedildiklerini bilmeniz önemlidir. Normalin dışında bir şey fark ederseniz doktora başvurunuz. Sağlıklı bir yaşam tarzı benimseme kanser de dahil olmak üzere pek çok hastalığın görülme riskini azaltabilir. Bunun için sigara bırakılmalı, alkol ölçülü alınmalı, az yağlı beslenmeli ve lifli gıdalar, sebze ve meyve bol tüketilmelidir. Düzenli egzersiz de işe yarayacaktır” diye konuştu.
(İHA)