Kadınlarda meme kanseri görülme sıklığının gün geçtikçe arttığını fakat bununla birlikte tedavi yöntemlerinin de çok geliştiğini belirten Genel Cerrah Prof. Dr. Can Küçük, “Her 8 kadından biri meme kanseri” dedi.
Meme kanserlerinin kadınlarda en sık görülen kanser grubu olduğuna dikkat çeken Acıbadem Kayseri Hastanesi Genel Cerrah Prof. Dr. Can Küçük, "Bu ay Meme Kanseri Farkındalık Ayı. Bu ayında vesilesiyle bütün kadınlara tekrar kontrolü aksatmamayı öneriyorum. Meme kanserinden korkmayın geç kalmaktan korkun. Yaklaşık 70-80 yıl kadar önce Batı toplumlarında her 20 kadından bir tanesinde meme kanseri görülmekteydi ama günümüzde maalesef 8 kadından birinde meme kanseri görülmekte” dedi. “Meme kanserinin görülme sıklığındaki artışta sigara çok etkili”
Günümüzde bütün kanser türlerinde az ya da çok artışlar gözlemlense de meme kanserindeki artışın daha fazla olduğunu aktaran Prof. Dr. Küçük, "Bunun birçok sebebi var. Bunlardan bir tanesi hormon kullanımı. Bundan 50-60 sene önce kadınlarda çok fazla hormon kullanımı yoktu. Fakat günümüzde hormon kullanımı artmış durumda. İkinci önemli neden olarak sigara kullanımından bahsedebiliriz. Sigaranın meme kanseri ve birçok kanserle yakın ilişkisi var. Bu yüzden hanımlara sigara içmemelerini tavsiye ediyoruz” diye konuştu.
Yine son zamanlarda yiyeceklerdeki katkı maddelerinin de kanser gelişiminde önemli bir etken olduğuna değinen Prof. Dr. Küçük, günümüzde katkı maddesi olmayan bir gıdaya ulaşmanın kolay olmadığını, bununla birlikte elimizden geldiği kadar doğal beslenmeye dikkat etmemiz gerektiğini söyledi. Yine sağlıklı yaşamak için spor, yürüyüş gibi aktivitelerin yapılmasını tavsiye etti. “Ameliyat teknikleri çok gelişti”
Meme kanseri görülme sıklığının artmasıyla birlikte meme kanserindeki tedavi seçeneklerinin de arttığını belirten Küçük, "Bundan 30-40 yıl kadar önce meme kanseri ameliyatları daha agresif ameliyatlar şeklindeydi. Bu ameliyatlarda hastanın memesi ve memenin göğüs kası çıkartılıyordu. Ayrıca koltuk altı lenf bezleri tamamen çıkartılıyordu. Meme derisi de çıkartılıyor ve oradaki deri yerine bacaktan alınan deri konuluyordu. Zamanla bu tarz ameliyatlar ortadan kalktı. Daha sonra sadece memenin alındığı, koltuk altı lenf bezlerinin çıkarıldığı ameliyatlar ortaya çıktı. Koltuk altı lenf bezlerinin çoğunun alınmasının ardından hastalarda çok fazla sayıda tedavisi çok da mümkün olmayan kol ödemi geliştiği gözlendi. Hasta konforunu ciddi şekilde etkileyen bu durumun çözümü için çeşitli çalışmalar yapıldı. Artık koltuk altı lenf bezlerini tamamen temizlemeden de bu ameliyatlar yapılabilmektedir. Hastalarımızın büyük bir kısmında memeyi tamamen çıkarmadan da bu ameliyatı yapabilmekteyiz” dedi.
Son zamanlarda meme kanseri ameliyatı yapılan 10 hastadan 2 ya da 3’ünde memeyi tamamen aldıklarını, diğer 7-8 hastada ise sadece memenin bir kısmını alarak tedaviyi sürdürdüklerini ifade eden Prof. Dr. Can Küçük; "Bu ameliyatları yapabilmek için de hastanemizde multidisipliner olarak çalışılmakta, yani radyoloji, medikal onkoloji, radyasyon onkolojisi ve genel cerrahini dâhil olduğu onkoloji konseylerimizde hastalarımızla görüşerek tedavi planları yapıyoruz. Bu sayede konsey kararına göre, hastalara bireysel tedavi planları yapıyoruz. Her hastaya ona uygun olabilecek kişiselleştirilmiş tedavi seçenekleri sunuyoruz" şeklinde konuştu. “Önce ilaç sonra ameliyat tercih edilebiliyor”
Son yıllarda tıp teknolojisinde yaşanan gelişmelerle lenf bezleriyle ilgili de çok mesafe kat edildiğini anlatan Prof. Dr. Küçük; “Yine 10 hastayı ameliyat etmişsek belki 2-3 hastanın koltuk altları temizleniyor ama 7 hastanın temizlenmiyor. Bu da bence son zamanlardaki büyük bir gelişme. Bunu şu şekilde yapıyoruz; ameliyat esnasında memeye özel bir madde enjekte ediyoruz. Bu özel madde lenf yolunu kullanarak bekçi lenf bezlerini yani tümörün ilk olarak ulaştığı lenf bezlerini tespit etmemize yardımcı oluyor. Bu lenf bezleri ameliyat esnasında çıkartılıp alanında uzman bir patolog tarafından aynı anda değerlendirilerek lenf bezinde tümör olup olmadığını ameliyat esnasında öğrenebiliyoruz. Eğer lenf bezlerinin içerisinde tümör varsa koltuk altlarındaki lenf bezlerinin bir kısmını çıkartıyoruz ama lenf bezlerinde tümör bulgusu izlenmediyse koltuk altına müdahale etmiyoruz. Bu sayede son zamanlarda hemen hemen hiç kol ödemi görmüyoruz” diye konuştu.
Bir başka büyük gelişmenin de ameliyatın zamanlamasıyla ilgili olduğuna değinen Can Küçük, "Önceden hasta hemen ameliyat edilirken son zamanlarda ileri tümörlerde ve koltuk altına yayılan tümörlerde önce kemoterapi veriyoruz. Bu sayede büyük olan tümörleri biraz küçültüp, ameliyat ediyoruz. Böylelikle meme koruyucu cerrahi yapabilme şansını arttırıyoruz ve tümörün tekrar etme ihtimalini azaltabiliyoruz" ifadelerini kullandı.