Bursa İnternet Gazetecileri Derneği Başkanı Mesut Demir, yazılı açıklamasında, tüm meslektaşlarının 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı’nı kutladı.
internet yasasının bir an önce çıkmasının önemine ve basın özgürlüğüne değinen Demir, “Günümüzde gazeteciliğin tamamen dijitale kaydığını düşündüğümüzde, internet yasasının halen ülkemizde bulunmaması büyük sorunları da beraberinde getirmektedir. Seneler önce başlayan ancak çeşitli aksaklıklarla rafa kalkan basın internet yasası, yeni yasama döneminde ivedilikle ele alınarak, tüm paydaşların ortak katılımıyla hazırlanıp kanunlaştırılmalıdır” diye konuştu.
“İNTERNET YASASI ARTIK ÜLKEMİZİN SIRTINDA KAMBUR OLMUŞTUR”
İnternet yasasının çıkması ile ülkenin basın ve medya konusunda rahat bir nefes alacağının altını çizen Demir, “Sosyal medyada bilgi kirliliği ve merdiven altı gazeteciliğin türediği günümüzde, sorunlar da beraberinde çoğalarak ülkemizin sırtında kambur olmuştur. Bugün çoğu baskılı gazetede 10 kişi çalışırken, internet haber sitelerinde çalışan sayısı ortalama 15 civarındadır. Ancak maalesef, internet haber sitelerinde çalışan gazetecilerin resmi gazeteci sayılamaması, sigortalarının 212 sayılı basın sigortası dalında yatırılamaması üzücüdür. Avrupa’da ve dünyanın çeşitli ülkelerinde internet yasası bundan 10 yıl önce yasalaşmışken, ülkemiz bu konuda çok geri kalmış ve halen nedense yasanın çıkmaması konusunda bir direnç görülmektedir. Artık çoğu ulusal gazeteler de bu yasanın çıkmasını arzu etmektedir. Bu konuda gerekli adımların ivedi bir şekilde atılması artık kaçınılmazdır” dedi.
“GAZETECİLER BASKI ALTINDA KALMADAN MESLEĞİNİ İCRA ETMELİDİR”
Basın özgürlüğünün halk ile bürokrasi açısından önemli olduğuna vurgu yapan Demir, “Gazetecilik ya da habercilik, halk ile bürokrasi ve yöneticiler arasında bir köprüdür. Bugün bir belediye başkanı, her sokağı, her mahalleyi, her ilçeyi denetleyemez, takip edemez. Medya, yaşanan olumsuz bir durumu haber yaparak bir bakıma denetim mekanizması görevini üstlenmiştir. Belediye başkanının göremediği, duyamadığı sorunları görmesini sağlar. Bu olumsuzlukların haber yapılması başarısızlığı değil, sorunların çözülmesi için basamak olarak görülmelidir. Gazetecilerin, herhangi bir baskı altında kalmadan mesleklerini icra etmesi, kamuoyunun tarafsız haber alma hakkının vazgeçilmez koşuludur. Gazeteciler de, sosyal medyanın bilgi kirliliğine teslim olmayarak, haberleri evrensel basın ilkeleri çerçevesinde süzgeçten geçirmeli, halkı doğru şekilde aydınlatmalıdır. Sosyal medyanın etki alanının büyüklüğü göz önüne alındığında, gerçeklere dayanmayan itibar zedeleyici içeriklerin yayınlanmasının onarılması güç kişisel zararlara yol açtığı açıktır. Herkes istediğini özgürce sorabilmeli, yazabilmeli ancak manipülasyona da yer vermemelidir. Türkiye’nin basın özgürlüğünde örnek ülkeler arasında gösterilmesi iktidar sahipleri kadar basın emekçilerinin de sorumluluk bilinciyle davranmasından geçmektedir” ifadelerini kullandı.
24 Temmuz’un bir bayram değil, dayanışma günü olarak kutlandığının altını çizen Demir, sözlerini şöyle sürdürdü; “Hepinizin bildiği gibi Osmanlı'nın son zamanlarında çıkan gazeteler sansür memurlarının kontrol ve denetiminden geçtikten sonra yayınlanıyordu. 24 Temmuz 1908 tarihinde İkinci Meşrutiyet'in ilanından sonra bu uygulamaya son verilmesi günümüzde ‘sansürün kaldırılması’ olarak adlandırılmaktadır. Bunun için de 24 Temmuz tarihi, Gazeteciler ve Basın Bayramı olarak kutlanmaktadır. Ancak bizler bugünü bir dayanışma tarihi olarak kabul ediyoruz. Sansür, gazetecilerin 24 Temmuz 1908 tarihinde gerçekleştirdiği onurlu direniş sonucu kalkmıştı. Ancak ilerleyen süreç içinde sansür konusu ülkelerin yeniden bir numaralı gündem maddesi oldu. 24 Temmuz’ları dayanışma değil, bayram olarak kutlayacağımız günlere en kısa zamanda ulaşmamız, aslında toplumsal gelişmemizin de istenilen düzeye beklenenden erken çıkmasını sağlayacaktır.”