‘Milli Sporculuk ve Türkiye’nin Temsili’ başlıklı söyleşiyle SUBÜ Konuşmaları’nın 49’uncu konuşmacısı olan Milli Güreşçi Taha Akgül, “2024 ile birlikte olimpiyatları sonlandıracağım. Ondan sonra yaşım yine spor yapmaya elverişli olacak. Bu nedenle içimde bir heves olan yağlı güreş havasını da solumak istiyorum” dedi.
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) tarafından düzenlenen SUBÜ Konuşmaları’nın 49’uncu konuşmacısı ‘Milli Sporculuk ve Türkiye’nin Temsili’ başlıklı söyleşiyle Olimpiyat ve Dünya Şampiyonu Milli Güreşçi Taha Akgül oldu. Moderatörlüğünü Spor Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İhsan Sarı’nın üstlendiği söyleşide; Akgül’ün kariyer yolculuğu, başarılarının arkasındaki etkenler, profesyonel sporculuk ve eğitim hayatını birlikte yürütebilmenin yolları, milli sporcu olmanın hissettirdikleri ve ülke temsili gibi konular konuşuldu. Söyleşinin tamamı üniversitenin YouTube kanalı SUBÜ Haber’den tekrar izlenebiliyor.
Türkiye’de medyanın başarılar kazanmış bazı sporculara gereken değeri vermediğini vurgulayan Milli Güreşçi Taha Akgül, “Dünya tarafından tanınmamıza rağmen medyada gerektiği kadar yer almıyoruz ve bir popülariteye sahip değiliz. Böyle olunca da mecburen yaptığımız işi anlatmak zorunda kalıyoruz. Güreşimizin efsane ismi Yaşar Doğu’nun 3 Avrupa Şampiyonluğu varken ben kısa süre önce bu rekoru 10 Avrupa Şampiyonluğuna çıkardım. Oralara gittiğimizde tamamen bayrağımızın dalgalanmasına odaklanıyoruz. Tekrar zirveye çıkmanın hazzını yaşamak istiyoruz. Avrupa Şampiyonası’nda takım halinde 3’üncü olduk. Türkiye’nin yeri burası değil. Bizim zirvede olmamız gerekiyor. Kişisel olarak ise hemen Dünya Şampiyonası için çalışmaya başladım. Orada da altın madalya alarak 2023’ü yenilgisiz kapatmak istiyorum” dedi.
Pehlivanların ve yeni cevherlerin Türkiye’den her zaman çıkacağını kaydeden Akgül, “Ancak bir kuşak sıkıntısı yaşarsak o zaman Taha Akgül’ün ve Rıza Kayaalp’in değeri anlaşılır. Şu an hayattayız, güreşiyoruz, herkesle iç içeyiz ve bunun kıymeti bilinmiyor. 10 defa, 12 defa bu başarıları yakalayabilmek gerçekten çok zor. Başarılı olmak ve zirvede kalmak tüm imkân ve koşullarda çok çalışarak mümkün oluyor. Gençler ve yıldızlar seviyesinde kazanılan başarılar sporcularımıza çok bir şey katmaz. Önemli olan büyükler, milli ve olimpik seviyeler. Gençlerimize bunu aşılamamız lazım. Örneğin ben minikler ve gençlerde yanlış yönlendirilme sebebiyle başarı elde edemedim. Bunun üzerine madalya kazanan sporcuların örnek gösterilerek geri tutulduğum için güreşi bıraktığım bir dönem de oldu. Derslerimde de başarılı olduğum için Dokuz Eylül Üniversitesi’ni kazandım” diye konuştu. “Yetenekler kaybolup gitmesin”
İzmir’deki üniversite öğrenciliği döneminde düzgün insanlarla karşılaşmasıyla yeniden güreşe döndüğünü anlatan Akgül, “Sivas’ta çalıştığım dönemlerde hiç başarım yokken İzmir’de 1 ay antrenmana giderek Türkiye 3’üncüsü oldum. Bu başarıdan sonra benim için güreşe geri dönüş başladı. Ancak bu tamamen tesadüf. Çünkü ben güreşi bırakmış da olabilirdim. Bir yetenek kaybolup gidebilirdi. Şu anda hayatıma Türkçe Öğretmeni olarak devam ediyor olabilirdim. Şu anki genç kardeşlerimiz desteklerinin az olması, yanlış yönlendirme ve gördükleri eğitim nedeniyle sıkıntılar yaşayabiliyor. Bir yandan da yıldızlarda şampiyon olup küçük dağları ben oluşturdum edasına kapılanlar oluyor. Yıldızlarda yendiğini ileride büyüklerde de yenebilirsin. Ancak ne yazık ki sporcularımızın yıldızlarda yendiği isimler dünya şampiyonluğuna oynarken biz de milli takıma bile giremeyen sporcularımız oluyor” şeklinde konuştu. “Yağlı güreşin havasını solumak istiyorum”
Kırkpınar’ın ayrı bir havası olduğunu ve çok sevdiğini dile getiren Akgül, “Yağlı güreşin çok güzel seyircisi var. Ben takdir ediyorum. Keşke minder güreşinde de bu kadar seyirci olsa. Kuralların anlaşılabilir olması yağlı güreş seyircisini tribünlerde tutabiliyor. Yağlı güreş sevenlerin de bana bir ilgisi var. Çünkü başarılı olabileceğimi düşünüyorlar. Bu benim için büyük bir gurur. Karakucak Güreşleri kökenli olduğum için de yaşayacağım zorlukları az çok tahmin edebiliyorum. 2024 ile birlikte olimpiyatları sonlandıracağım. Ondan sonra yaşım yine spor yapmaya elverişli olacak. Bu nedenle içimde bir heves olan yağlı güreş havasını da solumak istiyorum. Orada final maçında kendimi hayal edebiliyor ve bana yakışacağını düşünüyorum” ifadelerini kullandı. “Emeklerin karşılığını verdim”
Yaptıkları işteki en büyük hazzın milli sporcu olmak ve Türkiye’yi temsil etmek olduğunu söyleyen Akgül, “Bu bizim için bir görev. Uluslararası arenaya çıkarak İstiklâl Marşımızı dinletiyoruz. Diğer ülkeler ayağa kalkarak buna saygı duyuyorlar. Özellikle en çok izleyicinin olduğunu olimpiyatlarda bu zirveye ulaşıyor. Ülkem bana yatırım yaptı, emek verdi ve ben de bunun karşılığını verdim. Bunun hazzı çok farklı. Hâlâ devletimizden değer ve destek görüyoruz. Biz de bunları boşa çıkartmadan gittiğimiz yerlerde hakkını vererek ülkemizi temsil ediyoruz” dedi.