Ergenekon Davasında, DHKP-C militanları tarafından, Silivri’de toplanan sivil vatandaşlar ve mahkeme heyetine yapılması planlanan terör saldırısını ’Uçak’ kod adıyla verdiği ifadeyle önlediğini, MİT TIR’ları davasında da ’Harput’ kod adıyla verdiği ifadede davanın seyrini değiştirdiğini iddia eden gizli tanık, davanın ilk duruşmasının ardından tanık koruma programından çıkarıldığını öne sürdü. DHKP-C ve yabancı gizli servislerin hedefinde olduğunu ifade eden gizli tanık, devletten yeniden koruma talebinde bulundu.
İHA’ya özel açıklamalarda bulunan gizli tanığın ifadelerine göre; 2013 yılında, Ergenekon davasının görüldüğü Silivri Cezaevine, DHKP-C’li militanlarca saldırı planlandı. Yine iddiaya göre, saldırının hedefinde ise mahkeme heyeti değil, bazı çevrelerce yapılan çağrılarca cezaevi önünde toplanacak sivil vatandaşlar vardı. Ancak olaydan yaklaşık 1 ay önce, güvenlik birimlerine, bir ihbar mektubu ulaştı. Ardından ihbar mektubunu yazan kişi, savcılığa çağırılarak ’Uçak’ kod adıyla ifade verdi. Gizli tanık ’Uçak’ ardından da tanık koruma programına alındı. Gizli tanığın verdiği bilgiler ışığında, Sakız adasından yola çıkarak Türkiye’ye getirilmesi planlandığı öne sürülen mühimmatları taşıyan bota, Sakız adası açıklarında operasyon düzenlendi. Operasyonlarda çok sayıda kişi göz altına alındı. Yapılan sorgulamalarda, DHKP-C’nin Türkiye’de başta Başbakanlık binaları olmak üzere bir çok noktada eylem hazırlığında olduğu ortaya çıktı. Ergenekon Davası’nın görüldüğü Silivri Cezaevi Yerleşkesi çevresinde güvenlik önlemleri artırıldı.
“Uçak” kod adıyla verdiği bilgilerle bu olayı ortaya çıkaran gizli tanık, tanık koruma programından çıkarıldıktan sonra, o günleri anlattı. 7 ay kadar, istemeden, uluslararası istihbarat örgütleriyle yakın çevrelerin içerisinde bulunduğunu anlatan gizli tanık, "Fakat anladım ki, bunlar devlet düşmanı, devlete karşı projeler üreten bir ekip, ayrıldım aralarından. Sakız adasında yakalanan DHKP-C’nin botunu 26 Haziran 2013’te ihbar mektubunu yazan benim. 16 Temmuz 2013’te de bu konuyla ilgili ifade verdim" dedi.
"SİLİVRİ’DE İÇ SAVAŞ FİTİLİ ATEŞLENECEKTİ"
Silivri Cezaevi önünde, Türkiye’de bir iç savaşın fitilinin ateşlenmeye çalışıldığını öne süren gizli tanık, "Gezici süreci, bir iç savaş başlangıcı değildi. O bir süreçti. Asıl süreci Silivri’de başlatacaklardı. Sakız adasında yakalanan botla getirilen mühimmatlar, 3 tane DHKP-C militanını, beli çevrelerce Silivri’ye davet edilen binlerce insanın içerisine sokacaklardı. 3 tane DHKP-C Militanını. Bu militanların görevi orada, kolluk kuvvetlerine ellerindeki mühimmatlarla saldırmak. Tabi kolluk kuvvetlerinin de orada asli görevi, mahkemeyi, binayı ve içindekilerle birlikte kendi can güvenliklerini korumak. Bu militanlar ateş açtıklarında, kolluk kuvvetleri karşılık verecekti doğal olarak, kalabalığa doğru. Karşılık verildiğinde de yüzlerce insan ölecekti. Ve şöyle bir iç savaş fitili ateşlenecekti; ’Devlet milletini öldürdü, devlet vatandaşlarını öldürdü.’ Böyle bir operasyondu o aslında. Hükümeti iç savaş yoluyla indirmek için bu operasyonu yapmak istediler. ODTÜ olayları, Reyhanlı saldırısı. Aslında hepsi birbiriyle bağlantılı bunların" diye konuştu.
Ulaştığı bilgileri devlete aktaran gizli tanık, bu süreçte bir çok ihanete şahit olduğunu da söyledi. Sadece devlet yapılanmasında değil, Partinin içerisinde bile ’Hainler’ olduğunu öne süren gizli tanık, "AK Parti içinde bile hain çok. Yani kendini gizlemiş o kadar çok hain var ki bu ülkede. Güç ve paraya tamah etmiş. Bunun uğruna satamayacağı şey olmayan bürokratlar, yargı mensupları, milletvekilleri. Ve bakıyorum şu anda onların bir çoğu iyi konumdalar. Çünkü kendilerini çok güzel gizliyorlar. Türkiye’nin karşısındaki güç, Papa’yı koltuğundan indiren güçlerdir. Yani Türkiye’nin mücadele verdiği güçler bunlar" dedi.
"CEMAAT, GİZLİ DEVLET GÖREVLİLERİNİ MOSSAD’A SERVİS ETTİ"
Hala devam eden MİT TIR’ları davasında da ’Harput’ kod adıyla gizli tanık olarak ifade veren ve verdiği bilgilerle davanın seyrini değiştiren gizli tanık, "Özetle şunu söyleyeyim; Ben o davayı İstanbul’a taşıyan gizli tanığım. Adana’dan İstanbul’a taşıyan gizli tanığım. O davada ben şunu ispat ettim savcıya; Cemaatin, çok sayıda gizli devlet görevlisini, MOSSAD’a servis ettiğini ispatladım. Bakın altını çiziyorum, ’İspatladım’ diyorum. Aslında Adana’da vermiştim ilk ifadeyi. Orada bana verilen, daha doğrusu benim tercih ettiğim kod ad; Harput" dedi.
Verdiği bütün bilgilere rağmen Aralık ayında tanık koruma programından çıkarıldığı ve kendisinin ve ailesinin can güvenliğinin olmadığını öne süren gizli tanık, "Hakkımda 3 tane koruma kararı var benim. Şu anda, maalesef Aralık başı itibariyle, hemen MİT TIR’ları davasının görülmesinin arifesinde, benim ve ailemin koruma programından çıkarıldığım bilgisini aldım. Ben DHKP-C’nin de, uluslararası gizli servislerinde hedefi konumundayım. Ben ve ailem namlunun ucundayız şu anda. Devlete sesimi duyurmak, bizimle ilgili bir koruma tedbiri alınmasını istiyorum. Hadi ben neyse de benim evladımın ne suçu var? Biri kolumuza girse alıp götürecek birisi. Beni, mutlaka çağıracaklarıdır o davaya. MİT TIR’ları davasında çağırdıklarında gideceğim, aslan gibi. Bir vatandaş olarak, devletini seven bir vatandaş olarak ifademi vereceğim. Yine risk alacağım. Benim burada bu konuşmayı yapmamın tek amacı, ben bunları yaparken devletin de koruma kalkanını bizim üzerimizde tutması" diye konuştu.