Ruslar, tarihî dostu, en iyi silah müşterisi ve Orta Doğu'daki gözetleme kulesi Suriye'nin kendi kontrolünde şekillenmesi için satrançtaki marifetlerini sergileme niyetinde.
Suriye'de Mart 2011'de başlayan iç savaş, gittikçe derinleşiyor. İngiliz anahtarı konumundaki IŞİD'in üçüncü dünya savaşına kapı aralayan davetine en son katılan Rusya oldu.
Suriye'de çatışmaların başladığı tarihlerde ülkeye dışarıdan müdahalenin uluslararası hukuka aykırı olduğunu savunan Rusya, ülke içindeki kendi ulusal menfaatlerini koruma adına İran ile birlikte Esad rejiminin devamlılığını savundu. Ancak gittikçe derinleşen ve uzun süreye yayılan savaş, Rusya'nın SSCB dönemindeki alışkanlıklarını tekrar gün yüzüne çıkardı.
1936-39 yılları arasında İspanya ardından Çin Halk Cumhuriyeti, Kuzey Kore, Kuzey Vietnam, Cezayir, Mısır, Yemen, Angola, Mozambik, Etiyopya, Laos, Irak, Lübnan'daki iç savaşlarda fiilen yer alan Rusya, 1967, 1970, 1972-73, 1982'de Suriye'nin katıldığı savaşlarda verdiği desteği 33 yıl sonra resmen yenileme kararı aldı. Bugüne kadar silah sattığı ülkeleri savaş arenasında da yalnız bırakmayan Rusya'nın, ABD'nin desteklediği gücün karşısında yer alması ise bilindik bir durum.
İNGİLİZ ANAHTARI IŞİD
Suriye'de Mart 2011'de başlayan ve 300 binden fazla insanın ölümüne, 9 milyon Suriyelinin de mülteci durumuna düşmesine neden olan iç savaşta sahada var olduğu halde yokmuş gibi davranan Rusya nihayet fiilen savaşa katıldı. Suriye üzerinden güç devşirmeye, boy göstermeye ya da ince hesap yapmaya çalışan devletlere davetiye çıkaran, her türlü durumda kullanıcının işini kolaylaştıran İngiliz anahtarı konumundaki IŞİD, Rusya'nın da Suriye'ye müdahalesine gerekçe oluşturdu. Rusya, IŞİD ile mücadelede ABD ile ortak hareket ediyormuşçasına Suriye'de hava kuvvetleriyle boy göstermeye başladı.
Rusya'nın BM'de Suriye'ye yönelik yaptırımlar ya da diğer çözüm önerilerine yönelik veto kararlarının ardından aktif olarak savaşta yer almasının tarihsel bir derinliği bulunuyor;
Sovyetler Birliği'nin dağılmasına kadar olan süreçte Şam Moskova'ya sadakat göstermiş, Kremlin'in Putin yönetiminde gücünü tekrar kazanmasıyla da Orta Doğu'da ilk adım attığı yer yine Şam olmuştur. Moskova, Şam'ın 5. büyük ticaret ortağı. Bu sebeple Moskova'nın Şam söz konusu olduğu zaman sert bir tutum takınması ve Batı'ya güç göstermesi uzmanlar tarafından doğal bir durum olarak değerlendiriliyor. Suriye, aynı zamanda Rusya'nın silah sattığı en kayda değer pazarlardan birisi. Stockholm Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü'nün (SIPRI), dünyanın en büyük silah ihracatçılarıyla ilgili raporuna göre, Moskova, Şam'ın askeri silahlarını temin eden tek devlet olma özelliğini ise halen koruyor. Şu anda Şam'ın elindeki silahların % 90'nı SSCB üretimi. Suriye ordusunun envanterinde Rus üretimi 5 bin tank, 500'den fazla uçak, 41 gemi bulunuyor. Buna ilaveten Kremlin, Şam'a savaş gemilerine yönelik kullanılan “Yakhont” kruvazör füze sistemi de veriyor. Şam'la füze teknolojilerini, kitle imha silahlarını ve savaş uçaklarını da kapsayan kayda değer bir silah ticareti bulunan Kremlin'in Suriye'ye ihraç ettiği S-300 füzeleri ile MİG 31 askeri uçakları Tel-Aviv ve Washington'da ciddi bir rahatsızlık sebebi. Şam'ın “Arap Gaz Kemeri” projesindeki önemli durumu ve bu durumun Moskova'ya dolaylı da olsa projeye katılma olanağı sunması, Kremlin'in bölgesel enerji çıkarları çerçevesinde Şam'ın önemini bir kat daha artırıyor.
EN ÖNEMLİ HUSUS TARTUS
Suriye'nin Rusya için bir başka önemli yanı ise Tartus limanı. Suriye'nin Lazkiye'den sonraki 2. büyük limanı olan Tartus Limanı, Şam'ın kuzeybatısında 220 km uzaklıkta stratejik bir bölgede 1971'den beri Sovyet/Rus deniz üssüne ev sahipliği yapıyor. Rusya'nın toprakları dışındaki en gelişmiş donanma üssüne sahip Tartus limanı, 2009 senesinde 10 geminin bu üsse konuşlandırılması ile “ Karadeniz ve Akdeniz Komutanlığı” olarak faaliyete başlamış ve Rusya; Atlantik ve Hint okyanusları ile Akdeniz ve Kızıldeniz'deki operasyonların ana karargâhı olarak faydalanacağını duyurmuştur. Hatta Suriye'nin SSCB döneminden kalan 14 milyar dolarlık borcunun 10 milyar doları Tartus'taki deniz üssünün genişletilmesi ve Suriye'nin yeni silahlar temin edebilmesi için sildiği biliniyor.
Rusya, Esad iktidardan düşerse NATO hâkimiyetine karşılık Doğu Akdeniz gibi stratejik bir yerde şu anda 600 Rus denizcisinin görev ifa ettiği Akdeniz'de hayati derecede stratejik bir üssü kaybedeceğinin de farkında.
Rusya'nın Orta Doğu'da ABD karşıtlığı üzerinden uyguladığı başka bir politika ise Sünni yapılara karşı Çin ile birlikte, Suriye, İran ve Hizbullah'ın dahil olduğu Şii-alevi oluşumlara destek olmak şeklinde. Bu politikasından asla taviz vermeyen Rusya, İsrail ile ters düştüğü durumlarda ise kendi içinde ekonomik anlamda büyük güç sahibi olan Yahudi lobisini kızdırmamak adına âdeta satrançtaki ustalığını konuşturuyor.
Büyük güçlerin otorite savaşının yaşandığı Suriye'de ABD'nin başını çektiği koalisyon güçleri “Esad'sız Suriye” ısrarını sürdürürken, Rusya, Çin ve İran, Suriye'de Esad rejiminin çökmesi durumunda ülkenin her biri istikrarsız, birçok siyasi ve fiili bölünmelere sahne olacağını düşünüyor. Bu nedenle Rusya, Suriye'de kimilerine göre vekaleten kimilerine göre ise ikinci el olarak savaşa katılması kaçınılmaz görünüyor.