Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, “KOBİ'lerimizin bu ağır finans yükü altında ezilmesini önlemek ya da en azından hafifletmek mecburiyetindeyiz. Bunun için de Türkiye’de enflasyon oranının düşmesi kadar faiz oranlarının da düşmesi en temel beklentilerimizdendir. Faizin düşük olması bizim esnafımızın kullandığı kredilerde bugün yüzde 15-18’ler seviyesine çıkmış olan bu yüksek faiz yükünden kurtulması üretim için şarttır” dedi.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, Ankara İvedik Organize Sanayi AR-GE Merkezi’nde incelemelerde bulundu. Ardından Organize Sanayi Bölgesi'nin esnaf ve yönetimiyle bir araya gelen Kurtulmuş, burada sanayicilere seslendi. Kurtulmuş, Türkiye’nin ikinci bir sıçramaya ihtiyacının olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:
“Üretim esaslı, ileri teknoloji esaslı, küresel rekabette mal ve hizmetleri üretebilir ve rekabet edebilir olma esaslı yeni bir ekonomik anlayışa ihtiyacımı var. Şimdi Türkiye bu yeni ekonomik döneme doğru geçiyor. Türkiye, ekonomi olarak eski Türkiye değil. Çok sayıda mal ve hizmet üretebiliyoruz. Türkiye ekonomisi bu anlamda play off’a çıkmıştır. Ama henüz süper lige çıkmış değildir. Dünyanın 10 büyük ekonomisinden biri olmadık ama olma yolunda ilerliyoruz. Türkiye orta gelir tuzağı ve orta teknoloji tuzağından hızla uzaklaşacaktır. Artık sanayimizin çok ciddi bir birikimi ve tecrübesi var. Artık çok ciddi şekilde insan kaynaklarımız var. Bizim istikametimiz Türkiye’yi ileri teknoloji üreten bir ülke haline getirmektir.”
SURİYE MESELESİ VE GÖÇMEN KRİZİ
Türkiye’nin önünde bir sürü kriz alanlarının olduğunu belirten Kurtulmuş, “Bunların bir kısmı yapay krizlerdir, bir kısmı da maalesef yapısal krizlerdir. Dünya ekonomisindeki krizler yapısal krizlerdir. Maalesef göçmen krizi, Suriyeli göçmenlerin üzerinden ortaya çıkan kriz ise insanların eliyle üretilmiş bir krizdir. Suriye’de 5 yıldır devam eden devlet baskısı ve devlet terörü, arkasından bu 5 yıl içerisinde dünyanın büyük güçlerinin vermiş oldukları vekalet savaşları üzerinden Suriye, terör örgütlerinin rahatça dolaşabildiği bir cennet haline gelmiştir. Suriye’de teröristlere uygun olan bu ortam sadece Suriye halkını tehdit etmemiş, sadece Türkiye ve çevre ülkeleri tehdit etmemiş, sadece göçmen krizi dolayısıyla Avrupa’yı ve dünyayı tehdit etmemiş, aynı zamanda DAEŞ’inden bir sürü örgütlerle de küresel bir tehdidin alt yapısını oluşturmuştur. Bu büyük tehdit unsurunun biran evvel ortadan kaldırılması için Türkiye üzerine düşeni yapıyor.
Birçok ülke göçmen sorunu başta olmak üzere küresel bu sorunlara maalesef bir tiyatro seyreder gibi seyrediyorlar. Ellerinde ki devasa maddi imkanlara rağmen bu sorunların çözülmesi için kıllarını kıpırdatmıyorlar. Türkiye olarak göçmen meselesinin sadece Türkiye değil, sadece AB’nin, sadece Yunanistan’ın bir meselesi olmadığını, dünyadaki bu mevcut adaletsizliğin ve haksızlığın bu şekilde devam ettiği sürece göçmen krizi ve açlık başta olmak üzere nice insani krizlerle insanlığını karşı karşıya kalacağını sürekli ifade ediyoruz. Garip Suriye, gariban Suriye halkı fillerin tepişmesi altında ezilen acı bir senaryoyla karşı karşıyadır. Bütün bunlar Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. Bütün bunların sonucu olarak Türkiye’nin ayaklarından çelme takacağını düşünenlerde yapay bir şekilde harekete geçiyor. PKK belası, terör saldırıları sadece bunun bir yansımasıdır. 20 Temmuz’dan bu yana Suruç katliamından bu yana Türkiye’nin sistematik olarak terör örgütlerinin saldırısına muhatap olması açık bir uluslar arası planın sahneye konulmasından başka bir şey değildir. Suruç katliamı, Ankara katliamı, İstanbul katliamı ve ardından tekrar Ankara katliamı, sürekli şehitlerimiz ile karşı karşıya kaldığımız bir terörle mücadele. Sanki şimdi hiçbir şey olmamış, birileri kalkıp sanki Türkiye’nin güvenlik kuvvetleri bir sabah kalktılar, biz gidelim şu şehirleri kuşatalım, buralarda asalım, keselim, basalım demişler gibi bir hava oluşturulmaya çalışılıyor. Türkiye’nin şehirleri Cizre’de, Silopi’de, Sur’da eli silahlı caniler, önce o bölgenin halkına karşı hayatı çekilmez hale getiriyorlar” diye konuştu.
Güvenlik kuvvetlerinin bu ülkenin dirliğini ve birliğini sağlamak için üzerine düşeni yerine getirdiğini söyleyen Kurtulmuş, “Kimsenin şüphesi olmasın, Allah’ın izniyle Türkiye’de terör örgütleri hareket edemeyecekleri noktaya getirilene kadar terörle mücadele sürecektir ve elinde sonunda milletimiz bu mücadeleyi kazanacaktır. Türkiye’nin ayaklarından çekilmek için harekete geçirilmiş örgütlerdir bunlar. Bu adamların elinde ki silahları kim veriyor. Hangi ülkelerin siyasi desteklerine sahipler. Hangi ülkeler lojistik destek veriyor. Hangi ülkeler istihbarat destekleri veriyor. Karşınızda 3-5 tane militan yok. Karşınızda çok sayıda bir takım desteklerle ayakta duran bir terör çetesi var. Bunun amacı; Türkiye ekonomik ve siyasi hedeflerine doğru hızla ilerlemesin, Türkiye ele güne muhtaç bir ülke olarak eskiden olduğu gibi ayakta durmaya çalışsın. Bir taraftan terör ile, bir taraftan devletin içine sinmiş olan, devletin bütün kurumlarını hareketsiz hale getirerek paralelize etmeye çalışan paralel bir suç çetesi. Merkez Bankası’ndan Türk Silahlı Kuvvetleri'ne kadar girmiş, devletin gücünü kullanarak, kendi örgütlerinin hiyerarşisi içerisinde kullanan bir örgütle karşı karşıyayız. Bunların amacı da Türkiye’nin bu gücünün azaltılması, Türkiye’nin hızının kesilmesidir. Bunların hepsi zaman zaman algı operasyonlarında yan yana geliyorlar. Sosyal medya da bakıyorsunuz, paralel çetenin adamları ile PKK’nın adamları ortaklaşa bir algı operasyonu yapıyorlar. Tek amaçları Türkiye’nin ayaklarına çelme takmaktır. Bu kirli ittifakı artık millet görmüş, deşifre etmiş ve onlara gereken cevabı 1 Kasım seçimlerinde görmüştür. Şimdi bu istikrarı hep birlikte koruyacağız. Bu milleti bir araya getiren gelip geçici hevesler değildir. Biz köklü bir milletiz” açıklamasını yaptı.
Üretimin önündeki engelleri kaldıracaklarına dikkat çeken Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Düşük bir enflasyon hedefi içerisinde olacağız. Ama sadece düşük enflasyon hedefine sahip olmak tek başına yeterli değildir. Türkiye’de hala ekonomimizin, ekonomik büyüklük olarak yüzde 65’i KOBİ'lerdir, istihdam büyüklüğü olarakta yüzde 80’i KOBİ'lerdir. KOBİ'leri destekleyeceğiz, güçlendireceğiz. KOBİ'lerimizin bu ağır finans yükü altında ezilmesini önlemek ya da en azından hafifletmek mecburiyetindeyiz. Bunun için de Türkiye’de enflasyon oranının düşmesi kadar faiz oranlarının da düşmesi en temel beklentilerimizdendir. Faizin düşük olması, bizim esnafımızın kullandığı kredilerde bugün yüzde 15-18’ler seviyesine çıkmış olan bu yüksek faiz yükünden kurtulması üretim için şarttır. Ekonomi yönetiminin bu anlamda da ciddi bir şekilde faizleri düşürme hedefi içerisinde olduğunu bir kere daha tekrarlamak istiyorum. Bunun için de özellikle faizin, politika faizinin üst bandının düşürülmesi sizin için en hayati meselelerimizden biridir. Bu anlamda da bankalarımız, üreticilerimize vermiş oldukları bu kredileri daha düşük bir noktalara çekme imkanlarına kavuşacaktır.”