Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Pendik The Green Park Otel’de Türk-Arap Yükseköğretim Kongresi kapanış oturumu ve gala yemeğine katıldı. Burada katılımcılara hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şüphesiz bir damla petrol bir damla kandan daha değerlidir diyen sömürgecilerin neden olduğu tahribi görmezden gelemeyiz. Kendi vatandaşları için hak gördükleri demokrasiyi bölge halkları için lüks görenlerin ikiyüzlülüklerini ifşa edeceğiz. Bunu yaparken özeleştiride yapacağız. Kendi özeleştirimizi yapmazsak içinde bulunduğumuz karamsar tabloyu değiştiremeyiz” dedi.
İki yıllığına İslam İşbirliği Teşkilatı’nın dönem başkanlığına Türkiye’nin geçtiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bundan sonra çok daha farklı müşterek bazı çalışmaları yapmamızın mümkün olduğuna inanıyorum. Bu zirvenin akabinde gerçekleşen bu kongrenin bilhassa eğitim öğretim konusunda işbirliğimizi gelişmesine katkıda bulunmasını diliyorum” dedi.
“BİZİM TARİHİMİZDE KALEM KILICIN ÖNÜNDEDİR”
Bu yıl ikincisi gerçekleşen kongrenin geleneksel hale gelmesini temenni eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hepimiz ortak bir coğrafya kadar ortak bir medeniyeti, ortak bir tarihi, ortak bir kültürü paylaşıyoruz. Bizim tarihimizde tüm insanlığa örnek olmaya devam eden Asrı Saadet vardır. Ortak medeniyetimizde derin izler taşıyan Endülüs var, Bağdat var. Afrika’nın, Ortadoğu ve Asya’nın muhteşem medeniyetleri var. Ortak medeniyetimizde Şam, İstanbul, Kahire, İskenderiye, Buhariye gibi merkez şehirler var. Bu şehirler sadece sınırları içerisinde yer aldıkları ülkenin değil, hepimizin tüm ortak şehirlerdir. Bu şehirlerin her biri asırlar boyu İslam aleminin kütüphaneler ve medeniyet şehri olarak dünyanın her tarafından ilim yolcularını misafir etmiştir. 11. yüzyılda Avrupa’nın Orta Çağ karanlığını yaşadığı dönemde Kahire’de 75, Şam’da 51 ve Halep’te 44 medrese bulunuyordu. Nizamiye medreseleri uzun dönem İslam medeniyetinin kalbi, zihni olmuş, Haçlı ve Moğol saldırıları karşısında Müslümanlar’ın ayakta kalmasını sağlamıştır. Döneminin en kaliteli yüksek eğitim yerleri olan bu medreselerde dünyanın çok farklı bölgelerinden öğrenciler ve alimler eğitim alıyordu. Bu medreseler bir taraftan ilmi hayatımızı yenileyip diri tutarken, medeniyet birikimimizin tüm insanlığa ulaşmasını da sağlamıştır. İlim Çin’de de olsa alınız hadisi şerifini kendilerine düstur edinen Müslümanlar, sürekli ilim ve hikmetin peşinden koşmuşlardır. Bizim tarihimizde kalem kılıcın önündedir. Bugün tarihe ve insanlığa karşı sorumluluğunu yerine getiren her tarihçi şu gerçeği kabul etmektedir; İslam medeniyeti 8. yüzyıldan itibaren çok önemli bilimsel ve kültürel çalışmalar yapmış ve bu çalışmalar 12. yüzyıldan itibaren Avrupa medeniyetini önemli ölçüde beslemiştir” diye konuştu.
“SON İKİ YÜZYILLIK TARİHİMİZ AYRIŞMANIN, BÖLÜNMENİN, İÇE KAPANMANIN TARİHİDİR”
“İslam medeniyetinin altın çağında sadece fetih, toprak kazanımı yoktur. Aynı zamanda bu çağ bilgiye yön verenlerinde Müslümanlar olduğu, İslam merkezlerinin bilginin beldeleri olduğu bir dönemdir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Malumunuz İbn-i Haldun Mukaddime adlı eserinde devletleri yaşayan bir organizmaya benzetir. Yani devlette canlı varlıklar gibi doğar, gelişir, büyür, yaşlanır ve nihayet varlığını kaybeder. İslam ülkelerinin parlak dönemleri maalesef 19. yüzyıldan itibaren zayıflamaya başlamıştır. Son iki yüzyıllık tarihimiz daha çok ayrışmanın, bölünmenin, içe kapanmanın tarihidir. Hemen yanı başımızdaki Halep varil bombaları ile harabeye dönüşmüştür. 8 yıldır açık olan mahzenlerinde Antik Yunan’dan el yazmaları bulunan Musul kütüphanesinden neredeyse hiçbir iz kalmadı. Bağdat kütüphanesi yağmalandı. Her biri hazine olan binlerce eser ya yok edildi ya da yurt dışına kaçırıldı. Kudüs, tarihine karşı yapılan saldırılar karşısında ayakta kalma mücadelesi veriyor.”
“SORUNUN KAYNAĞINI SADECE DIŞARIDA ARARSAK HİÇBİR YERE VARAMAYIZ”
Karşımızdaki karamsar tablonun ortaya çıkmasında bölgemize dışarıdan yapılan müdahalenin etkisinin çok olduğuna vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şüphesiz bir damla petrol bir damla kandan daha değerlidir diyen sömürgecilerin neden olduğu tahribi görmezden gelemeyiz. Tek kutsalı menfaat olanları çizdikleri yapay sınırlarla yapay sorunlar oluşturanları elbette eleştireceğiz. Kendi vatandaşları için hak gördükleri demokrasiyi bölge halkları için lüks görenlerin ikiyüzlülüklerini ifşa edeceğiz. Bunu yaparken özeleştiride yapacağız. Kendi özeleştirimizi yapmazsak içinde bulunduğumuz karamsar tabloyu değiştiremeyiz. Sorunun kaynağını sadece dışarıda ararsak hiçbir yere varamayız. Doğru teşhis, doğru tedavinin de ilk adımıdır. Çözülmenin temel sebebi ilim ve bilgi merkezlerinin yer ve el değiştirmesidir. Medreseler yozlaşınca sosyal hayatta yozlaştı. Üniversitelerimiz kendilerini yenilemeyince sanayimizde gelişmedi. En zeki çocuklarımız kendi vatanlarında önleri kesilince başka ülkelere göç etmek zorunda kaldı. Kimi zaman Batı başkentlerine eğitim için gönderilen evlatlarımız, ülkelerine kendi halkından, kendi değerlerinden utanç duyan yabancılar olarak döndü. Beyin göçü hayat damarlarımızın kurumasına yol açtı. Bugün kendi çocuklarımız, bırakın fen ve mühendislikler bölümlerini, kaliteli ilahiyat eğitimi için İslam ülkeleri değil Batı üniversitelerine gidiyor. Kendine özgü özgün eğitim sistemleri geliştirmeyen toplumlar geleceği inşa edemez” dedi.
“ÖZGÜVENİNİ YİTİREN MİLLETİN TEKRAR TARİH YAZMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR”
Yeni bir başlangıç yapmanın elimizde olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Yıkılan inşa edilir, kaybolanın yerine yenisi konur ancak özgüvenini yitiren milletin tekrar tarih yazması mümkün değildir. Yoksulluk, kan, gözyaşı, acı asla bu toprakların, ortak coğrafyamızın değişmez kaderi değildir. Bugün yaşadığımız hadiselerin, sıkıntıların, üzerimizde dolaşan kara bulutların geleceğimizi karartmasına, bizi yeise sevk etmesine asla izin vermeyeceğiz. Tarihimiz sadece övünç kaynağımız değil, aynı zamanda bize güç veren, ilham olması gereken çok önemli bir referanstır. Yitik kaybedildiği yerde aranır. İçinde bulunduğunuz çıkmaza çözüm sunacak anahtar eğitimdir. Eğitimin tüm aşamalarındaki iş birliğimizi arttırmamız gerekiyor. Mevlana Değişim Programı kapsamında 2013’ten bu yana 207 protokol imzalandı. Arap ülkelerinden ülkemize gelen ve giden öğrenci sayılarını yeterli bulmadığımı ifade etmek istiyorum” şeklinde konuştu.
“İSLAM DÜNYASI ŞU ANDA ŞİA VE SÜNNİLİK TEHDİDİ ALTINDADIR”
İslam İşbirliği Teşkilatı’nın dönem başkanı olarak İslam dünyasının içinde bulunduğu en önemli sıkıntıları 3 başlıkta ifade etmek istediğini anlatan Erdoğan şöyle konuştu:
"Bunlardan bir tanesi mezhepçilik. Ne yazık ki İslam dünyası şu anda Şia ve Sünnilik tehdidi altındadır. Ben bunu İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi’nde de konuştum. Bizim Şiilik diye bir dinimiz yok. Bizim Sünnilik diye de bir dinimiz yok. Bunlar birer yoldur ama bizim bunların üzerinde tek dinimiz var, o da İslam’dır. Ve bizler birer Müslüman olarak kardeşliğimize asla gölge düşürmemeliyiz. Kim ki ’Benim mezhebim senin mezhebinden daha üstündür’ diyorsa İslam’a zarar verir. İslam’a zarar vermeye kimsenin hakkı yok. İster Sünni olsun, ister Şii olsun. Biz böyle bir ayrımcılığın içerisine giremeyiz. İkincisi ırkçılıktır. Hep konuşuyoruz. Türk, Arap. Ben buna üzülüyorum. Arap Birliği. E bunun karşısında Türk Birliği mi olacak? Niye olsun ya? Şimdi bir taraftan İslam İşbirliği diyorsun, öbür taraftan Arap Birliği diyorsun. Bu ne menem iştir, nasıl bir şeydir bu? Biz İslam Birliği niye demiyoruz da Arap Birliği diyoruz? Ne Arabın Arap olmayana, ne Arap olmayanın Araba üstünlüğü yoktur, üstünlük ancak takva iledir. Biz ölçülerimizi kaybettik. Ölçülerimizi kaybettiğimiz için de sıkıntı yaşıyoruz. Bu ölçüleri bizim yeniden yakalamamız lazım. Yeniden bizim aslımıza dönmemiz lazım. Eğer bunu yakalayamazsak geçen bu sürelere yazık olur. Bakıyorsun Arap kardeşim bana farklı bakıyor. Ben Türküm. Eğer Türk de Araba farklı bakıyorsa yandık. Bizim renklerimizde herhangi bir şey olabilir mi? Ne siyahın beyaza, ne beyazın siyaha üstünlüğü yoktur. Ölçü bu. Batı dünyası bu ayrımları yaparken, İslam dünyasında bu sıkıntı yoktu. Biz onlara bu dersleri verdik. Çünkü biz yaradılanı Yaradan’dan ötürü sevdik, renginden dolayı değil, kavminden dolayı değil, ülkesinden dolayı değil, makamından dolayı değil, rütbesinden dolayı değil. Bundan dolayı sevdik. Bu yanlışı gidermemiz lazım."
“OYNANAN OYUN TAMAMEN İSLAM ÜLKELERİNİN ÜZERİNDE”
Üçüncü sıkıntının terör olduğunu aktaran Erdoğan şöyle konuştu:
“Şuan da en önemli belalardan biri de terör belasıdır. Öldürürken İslam adına öldürüyorum diye öldürüyor. Allahuekber diyerek öldürüyor. Ölen Allahuekber diyerek ölüyor. Biz bu günlere gelmeli miydik. Siz değerli bilim adamalarına bu konuda çok önemli görevler düşüyor. Gençlerimizden bu örgütlere kayanlar oluyor. Bunları oralara kaymaktan kurtarmamız gerekiyor. Suriye’de devlet terörü var. Orada bir terörist, devletin başında birisi var. 500 bin kardeşimiz öldürüldü. Bakıyorsunuz İslam’la alakası olamayanlar burada devreye giriyor. Suriye’de artık tarih, kültür, sanat kaldı mı? Suriye’yi acaba yıkanlar yeniden inşa edecekler mi? Oynanan oyun tamamen İslam ülkelerinin üzerinde. Bu oyun buralarda oynanıyor. Bunun için ilim erbabı elindeki gençleri buna göre yarınlara hazırlamalıdır."
(İHA)