Elif Didem Danacıoğlu
Kimya sektörü çevrelerine göre, dünyada kimya sektörü ticaret hacmi, yaklaşık 4 trilyon dolar seviyesinde seyrediyor.Türkiye’nin sahip olduğu potansiyeli düşündüğümüzde, küresel kimya sektörü içinde aldığı payı çok daha yükseltebileceğini görüyoruz. Kimya sektörü ihracatı 2017 yılında 16 milyar 115 milyon dolar olarak gerçekleşti. 2016 yılına kıyasla sektör ihracatı değer bazında yüzde 15,2 artış gösterdi. Var olan ihracat artış hızını sürdürmesi halinde kimya sektörü ihracatı 2018 yılında 18 milyar dolara ulaşabileceği ifade ediliyor. 2017 yılında büyümeyi destekleyen faktörlerin 2018 yılında da etkisini göstermesi bekleniyor.
Plastik sektörü çevrelerine göre, üretim kapasitesi ile dünyada altıncı, Avrupa’da ise ikinci sırada yer alan Türkiye plastik sektörü büyüme ivmesini devam ettirdi. 2017 yılında yüzde 10 büyüyen sektörün yılı 37,1 milyar dolarlık üretim ve 4,3 milyar doların üzerinde ihracatla kapadığı söylendi. Türkiye’de sanayinin başkenti konumundaki Bursa, plastik sektöründe de büyüme ivmesini her geçen gün arttırıyor. Bursa’nın ihracat rakamları her zaman Türkiye ortalamasının üzerinde olduğu ve 2018 yılında plastik üretiminin miktarda 10 milyon tona, değerde 39 milyar dolara ulaşması bekleniyor.
Giderek büyüyen ve kat edecek daha çok yolu olan rekabet dolu bir pazar ortamında olduklarını ifade eden sektör temsilcileri, sektörlerinin geleceğini değerlendirdi.
İşte görüşler...
İsmail Kerim Sabuniş – BTSO Kimya Komitesi Başkanı
“İhracattaki artış birçok faktöre bağlı gelişmekte”
BTSO Kimya Komitesi açısından bakarak sektörel büyümeyi firma adedi açısından değerlendirdiğimde 1999 yılında ilk kez görev aldığımdan bu yana komitemizde yar alan firma sayısı itibarı ile büyük bir artış olduğunu söylemek mümkün. Şu anda sadece bizim komitemizde yeralan firma sayısı 500 civarında. Bu rakam 1999 senesinde bunun çok azıydı diyebilirim. Bursamız 2017 yılı Kimyevi Madde ve Mamulleri ihracatını 427 milyon doların üzerinde %8.27lik bir artışla kapanmış durumda. Türkiye İhracatçılar Meclisi rakamları ile ihracatçı firmaların kanuni merkezleri bazında illere göre yapılan dağılım sonuçlarına bakarsak.. Bu rakam iyi mi? Bursa’nın potansiyeli ile kıyasladığımızda, ve artık 5 sene kalmış olan 2023 ihracat hedefleri ile kıyasladığımızda daha iyi olması gerektiğini net bir şekilde görebiliyoruz. İhracattaki artış birçok faktöre bağlı gelişmekte; Yurtdışı piyasaların talebi, Türk lirasının yabancı para birimleri karşısındaki değeri, ülke riskleri.. İhracat bilincinin artık oturduğunu söylemek mümkün, eskiden yurtiçi piyasada sıkışan firmalar mecburen ihracat olanaklarını zorlarken, artık daha fazla sayıda firma bundan başka sebeplerle de ihracat arayışlarında. Yurtdışı fuar ziyaretlerine katılım ve artan yeni ihracatçı sayısı rakamları bu konuda ümit veren boyutlarda. İhracat pazarlarının çeşitlendirilmesi de özellikle son 7-8 yıldır- hakim ihracat pazarlarımızda yaşanan daralmaların etkisiyle başlayıp olumlu bir yönde gelişti. Ancak diğer sektörlerle kıyaslandığında dolar bazındaki %8’lik artış benim değerlendirmeme göre kimya sektörü için yeterli değil, ama bu rakamın artması için pazar çeşitliliğinin ötesinde katma değeri yüksek ürünlerin çeşitliliğinin artması çok daha önemli.Katma değeri yüksek ürünler ihracatının daha iyi olması için de elimizden gelen çabayı gösteriyoruz.
İlker Duran – İlkom YKB – BTSO Meclis Üyesi
“İhracat performansı yükselmeye devam ediyor”
Kimya sanayi; önümüzdeki yıllarda küresel üretim ve ticarette etkin olacak sektörlerden otomotiv, bilgi ve iletişim teknolojileri, makine, yatırım ve tüketim malları sektörlerinin tamamına girdi sağlamaktadır.Dünyada kimya sektöründe bilimsel gelişmeler nanoteknoloji, biyokimya, katalizör, genetik, organik kimya ve polimer kimyası alanlarında gözlenmektedir.Son yıllarda bu alanlarda yapılan araştırmalar meyvelerini vermeye başlamıştır. Dünya kimya sanayinde önceki yıllarda süren Avrupa Birliği hâkimiyeti, son yıllarda Uzak Doğu ve Asya ülkelerine geçmiştir.Dünya kimyasal madde ticareti 2015 yılında 3.534 milyar avro gerçekleşmiştir.2013 yılı dünya kimyasallar satışları 2015 ile karşılaştırıldığında yaklaşık 378 milyar Avro büyümüştür.Türkiye’nin en çok ihracat gerçekleştiren üçüncü sektörü konumundaki kimya sanayinin ihracat performansı yükselmeye devam ediyor. (Otomotiv ve hazır giyim ilk iki sırada)İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) verilerine göre; Ocak ayında kimya ihracatı 2017 yılı Ocak ayına göre yüzde 10,05 artarak 1 milyar 357 milyon dolar olarak gerçekleşti.Ocak ayında en çok ihracat gerçekleştirilen ülkeler sıralamasında 2017 Ocak ayına göre yüzde 67 artışla ve 93 milyon dolarlık ihracat ile İspanya ilk sırada yer aldı. İspanya’yı Almanya, Mısır, Hollanda, İtalya, Irak, Yunanistan, İran, Fransa ve ABD takip etti.Avrupa Birliği’nin toplam kimya ihracatımız içindeki payı ise yüzde 46. Alt sektörlerde plastik ve mamülleri ihracatı kimya ihracatının itici gücü olmaya devam ediyor. Ocak ayında en fazla ihracatı gerçekleştirilen plastikler ve mamülleri 428 milyon dolarlık ihracatla birinci sırada yer aldı.2017 yılında kimya sektörü yaklaşık yüzde 5.2 oranında büyüme sağladı. 2017 yılında büyümeyi destekleyen önemli faktörler arasında üretim ve ihracata yönelik sağlanan teşvikler, küresel ekonomideki düzelme ve Avrupa Birliği ekonomisindeki toparlanma sıralanabilir.Türkiye kimya sanayi genç ve dinamik yapısı ile küresel ekonomiden önemli bir pay alabilecek potansiyele sahip.Lojistik avantaj sağlayan coğrafi konumumuz, kaliteli ve esnek üretim yapabilme gücümüz sayesinde rekabet edebilme açısından önemli bir konumda bulunuyoruz.
Yalçın Ağaoğlu - Yalçın Ağaoğlu Holding YKB
“Kimya sektörümüz ithalata bağlı bir sektördür”
Mensubu bulunduğum kimya sektörü geniş bir ürün yelpazesine sahiptir. Ağırlıklı olarak petrokimya ürünleri, deterjan, ilaç, boya, soda vb. gibi çeşitli kimyasal hammadde ve tüketim ürünleri üretiminin gerçekleştirildiği tesislerden oluşmaktadır. Sektörümüzün çoğunluğu Kobilerden oluşmakta olup az sayıda olan büyük ölçekli firmalarda uluslararası boyutlarda çalışmaktadırlar. Kimya sektörümüz ithalata bağlı bir sektördür. Kullandığımız hammaddeler %85 ithal edilmektedir. Geriye kalan %15 ise yerli üretimle karşılanmaktadır. Sektörümüzün sermaye ve teknoloji birlikteliği yoğun olduğu için iş gücü yoğunluğumuz düşüktür. Bu sebeple genel istihdam içindeki payımız %9 seviyelerindedir. Bununla beraber şirketimiz AKONİ KİMYA ANONİM ŞİRKETİ son yedi yılda yapmış olduğu yatırımlarla lojistik önemi açısından ülkemizin Doğu Akdeniz Bölgesine lokalize olmuştur. Bu durum son derece memnuniyet verici olup daha rekabet edebilen sonuçları ortaya koymaktadır. Belirlediğimiz stratejik hedeflerimize göre sektörümüzün ve şirketimizin yakın gelecekte genel ihracat rakamlarının hızla artacağını öngörmekteyiz. Bu arada özellikle ülkemizin son yıllardaki savunma sanayi konusunda ki hamlelerine de şirketimiz Türkiye’de ilk defa üretilen spesiyel yağlama maddeleri ile katkı koymaktadır. Bu vesile ile tüm iş dünyasına sevgi ve saygılarımı sunarım.
Ali Uluşahin - TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Bursa Şubesi YKB
“Ar- Ge çalışmaları konusunda yolun çok başındadır”
Öncelikle hemen ilk cümlede belirtmeliyim ki ülkemizde kimya sektörü maalesef ki ithalata bağımlı haldedir. İhracatın gelişmesi için öncelik teknolojik ürünler üretebilmek yeteneğinden geçer ki, ülkemiz henüz ArGe çalışmaları konusunda yolun çok başındadır. Sektörü sağlıklı analiz etmek istiyorsak ihracat rakamları ve ithalat rakamları birlikte değerlendirilmeli, ürün nitelikleri ayrı ayrı incelenmelidir. Kimya sektörü özeline inmeden önce ülkemizin genel durumunu değerlendirdiğimizde de tablo benzerdir aslında. TÜİK verilerine göre 2017 yılı ihracatımız 157.055 milyon dolar iken ithalatımız 233.792 milyon dolar olarak karşımıza çıkmaktadır. Oran ne yazık ki %67,2 ithalat fazlalığı olarak gerçekleşmiştir. Yani ülkemiz ithalata bağımlı görünmektedir.
Kimya sektörü açısından durumu en çok ihracat yaptığımız kalemlere bakarak değerlendirecek olursak; Mineral Yakıtlar, Mineral yağlar (27) en çok ihracat yaptığımız kalemler arasında ikinci sıralarda yer almaktadır. 2017 ihracat rakamımız 2016 yılına göre %35 oranında artış göstererek 4,3 milyon dolar olarak, aynı kalemde ithalatımız ise %37 artarak 37,2 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Sadece bu kalemde dahi dış ticaret açığı 32,9 milyon dolar olarak görünmektedir. İhracat rakamlarına göre sektörün ilk sırasında yer alan Plastikler ve Mamulleri(39) için ise dış ticaret açığımız 7,8 milyon dolardır. Rakamlar böyle olunca toplam ihracatımız içerisindeki Kimyevi Maddeler ve Mamulleri ihracatımızın %10’luk pay ile üçüncü sırayı almış olması, alında mutlu olacağımız bir durum olarak görünmemektedir. 2010 yılından bu yana son 7 yılın değerleri incelendiğinde Plastikler ve Mamulleri açısından ihracat rakamlarımız 4,5 milyon dolar ile 5,5 milyon dolar arasında salınım göstermekte, düzenli bir ihracat artışı görünmemektedir. Aynı kalem için ithalatımızda da durum benzer olup, rakamlar 12,5 milyon dolar ile 13,2 milyon dolar arasında salınım göstermektedir. Mineral yakıtlar, Mineral yağlar açısından ise durum daha endişe vericidir. İhracat rakamı geçen yıla oranla artış göstermiş olarak görünse de 2010 yılında 6,5 milyon dolar olan ihracatımız 2017 yılında 4,3 milyon dolara gerilemiştir. Her ne kadar kentimiz Bursa, otomotiv sektörü sebebiyle en fazla ihracat yapan ikinci kent olarak görünse de; kimya sektöründe faaliyet gösteren firmaların birçoğu İstanbul merkezli olduğundan Bursa açısından ithalat ihracat rakamlarını değerlendirmek sağlıklı sonuçlara götürmeyecektir. Özelte kimya sektörü dışa bağımlı haldedir ve ArGe yatırımları artmadıkça, know-how ve patent çalışmaları geliştirilmedikçe bu halde kalmaya devam edecektir.
Dış ticaret açığı veren bir sektör
Bakanlık ile birlikte yönetilen Ur-Ge çalışmaları komitemizin bu hedefe doğru yaptığı çalışmaların önemli bir ayağını oluşturuyor. İlk olmaktan kaynaklanan bir çekingenlikle aramızdan sadece 18 firmanın katıldığı birinci URGE programı aldığımız geri dönüşlerden anlıyoruz ki başarılı oldu. Bakanlık uygulaması gereği yeni program açılmadan birinciye ilave firma almak mümkün olmadığı için, bu vesileyle bunu da firmalarımızın dikkatine sunmak isterim,2019’da açılması muhtemel ikinci programa katılım için firmaların mutlaka başvuruda bulunmalarını ve bu fırsatı bu sefer kaçırmamalarını şiddetle tavsiye ederim. URGE sayesinde firmalarımız kendi başlarına yapacaklarına göre çok daha hesaplı, etkin ve hızlı bir şekilde yurtdışı pazarlar yaratma konusunda yol alabiliyorlar.Kimya sektörü netice itibarı ile Türkiye geneli itibarı ile değerlendirdiğimizde dış ticaret açığı veren bir sektör. Bunun sebebi katma değeri yüksek ürünleri yurtdışından temin etmemiz. Bunun kırılması da kolay değil, ama imkansız hiç değil.. İmalatçı olan birçok firmamızın aslında karışımcı olarak faaliyet gösterdiği bilinen bir gerçek. Katma değeri yüksek ürün geliştirmenin ön şartı bilgi ve ticarileşme becerisi. Ondan sonra da ölçek ekonomisine geçerek maliyetleri minimize etmek. Daha doğrusu üretilen ürünün dünya piyasasındaki toplam talebine göre bir yerde bu ikisinin optimal dengesinin bulunması gerek. Örneğin; soda külü üretimi için dünya ölçeğinde bir boyuta gelmek rekabet için olmazsa olmaz iken, bor nitrür gibi bir ürünün imalatında çok daha ufak miktarlarda yüksek katma değeri yakalamak mümkün. Bu planlamaların doğru ve geniş perspektifli yapılması lazım. Doğrusunu söylemek gerekirse, adet olarak değerlendirmeye başlamıştık, adet olarak devam ettiğimizde özellikle Bursamız’da faaliyet gösteren kimya firmalarının pek azı bu şekilde iş planlamalarını yapabilecek durumda. Bu nedenle çoklu işbirlikleri bu menzilde kaçınılmaz bir ihtiyaç; üniversite sanayici işbirliği, odamız ve üyeleri arasındaki işbirliği, üyelerin kendi aralarındaki işbirliği.. Bu doğrultuda da özellikle son dört yıldır çok ciddi gayretlerimiz mevcut.Birlikte hareket edebilme yeteneğimiz, hem yeniliklere ulaşma açısından hem de sermaye yeterliliğinin yakalanması açısından olmazsa olmaz, ve maalesef bu bizim kültürümüzün kuvvetli bir yanı değil. Sermaye birikimini gerçekleştiren firmaların dijital dünyaya yatkın olan ikinci kuşak temsilcileri artık karar verici roller üstlenmeye başladılar. Bu önemli bir adım. Kurumsallaşmanın da yaygınlaşması kaçınılmaz olarak süregelen tek adam yönetim usullerinin terk edilecek olması bahse konu sıçramaların yapılabilmesi için önemli oluşumlar. Tabii bunların hepsi bir süreç- bütün süreçler gibi de zaman alıyor.Bakınız, büyüme yakalamış firmalarımızın ortak özellikleri nedir diye baktığımızda birkaç özellik öne çıkıyor: 1) bir üründe başarıyı yakalamış ve o ürün ve o ürüne yakın yelpazede yürümüş firmalar, 2) yabancı ortak edinip büyümüş firmalar- ki bunun için zaten genellikle birinci aşama bir önşart, 3) sermaye güçlerini ticari zekalarıyla doğru bütünleştirip rekabetçi avantajlarını bunun üzerine kuran firmalar. Bunların hepsi saygı duyulması gereken başarılar. Ancak konumuz açısından bakacak olursak ileriki dönemde gerçekleştirmemiz gereken değişim ihtiyacını anlamak durumundayız.
Dijitalleşme endeksi yüksek bilgi üreten firmalar
Kimya gibi joker bir sektörün katma değer üreten ileri firmalarına baktığımızda, dünya devlerinin hiçbirinin tek üründe veya kısıtlı bir yelpazede kalmadığını görüyoruz. İmkan olduğunda bu zaten kaçınılmaz çünkü sektör diğer bütün sektörlerle içiçe- bir ürün başka bir ürüne götürüyor- kimi? Finansal ve teknik altyapısı güçlü olanları. Çünkü bilgi bilgiyi doğuruyor, bir amaçla yaptığınız bir deney belki de alakasız bir ürünün ortaya çıkmasına sebep olabiliyor. Dolayısı ile zamanla oluşan bilgi havuzu iş fırsatlarını geometrik olarak arttırıyor. İşte bu nedenle bilginin biriktirildiği havuza erişimi olan paydaşlar olarak hareket etmek önemlidir. Bunun paydaşı olmayan, tek ürünle büyümüş firmaların gelecek başarısı muazzam bir rekabet ve değişimin o ürünün başarısına müsaade ettiği yere kadar olacaktır. Zamanında momentumu yüksek bir seviyedeyken bu hamleyi yapamayan bir firma, işlerinin düşmesi nedeniyle momentumunu kaybettiği dönemde hiç yapamayacaktır. Aynı şekilde yabancı ortaklı firma- daha avantajlı olmasına rağmen, ülke riskini taşıyacak ve bilgi akışını çeşitlendirmediği ve devamlı hale getirmediği noktada birinci kategorideki firmanın sıkıntısını yaşayacaktır. İç piyasadaki rekabetçi üstünlüğünü sermaye birikimine dayamış olanların durumu daha da zor olacaktır. Çünkü iç piyasadaki sermaye üstünlüğü dünya çapında faaliyet gösterme sözkonusu olduğunda avantajını yitirdiği gibi- çok daha büyük ölçeklere ihtiyaç duyulması nedeniyle- artık sektörler ve ülkeler arası yatay ve dikey geçişgenliğin vardığı boyut nedeniyle iç piyasadaki üstünlüğü de tehdit altındadır. Sözün özü; kimya sektöründe boy gösteren firmalarımız, dijitalleşme endeksi yüksek bilgi üreten birlikteliklerin paydaşları olarak faaliyetlerine devam etmelidirler.
Kağan Yeşil – BTSO Plastik, Kauçuk ve Ambalaj Sektörü 21. Komite Başkanı
“Negatif algı kampanyalarına rağmen plastik sektörü büyümesini sürdürüyor”
Sektörümüz negatif algı kampanyalarına rağmen istikrarlı büyümesini sürdürüyor. Üretim kapasitesi ile dünyada altıncı, Avrupa’da ise ikinci sırada yer alan Türkiye plastik sektörü büyüme ivmesini devam ettirdi. 2017 yılında yüzde 10 büyüyen sektörün yılı 37,1 milyar dolarlık üretim ve 4,3 milyar doların üzerinde ihracatla kapadığımızı söyleyebilirim. Türkiye’de sanayinin başkenti konumundaki Bursa, plastik sektöründe de büyüme ivmesini her geçen gün arttırıyor. Bursa olarak ihracat rakamlarımız her zaman Türkiye ortalamasının üzerinde olmuştur. 2018 yılında plastik üretimimizin miktarda 10 milyon tona, değerde 39 milyar dolara ulaşmasını bekliyoruz. Ekonomiye en az 15 milyar dolarlık katma değer sağlayabileceğiz. Sektörümüzün 2018’de mamul ve hammadde olarak direkt ihracatının ise en az 5,6 milyar dolara ulaşacağını, dolaylı ve dolaysız ihracat toplamının 16 milyar doları geçeceğini düşünüyoruz.
İhracatta oluşturulan katma değer açısından dünya ortalamasının gerisinde kaldıklarını, oysa plastik sektörünün potansiyelinin çok daha yüksek olduğu bir gerçek. Özellikle 2023 yılında en az 17 milyar dolar ihracat hedefleyen plastik sektörünün bu düzeyde bir ihracatı gerçekleştirmesi için büyümesine paralel olarak artan sorunlarının çözümüne yönelik adımlar atılması ve kilogram başına 3 doların altına inmiş birim ihraç fiyatlarını gelişmiş ülkeler ortalamasına çıkaracak tedbirler alınması gerekiyor.
Türk plastik sektörü olarak maruz kaldığımız en önemli sorunlardan birisi negatif algı kampanyalarıdır. Plastikler tüm dünyada cam, metal, kauçuk, ağaç, inorganik maddeler gibi malzemelerin yerine alternatif olarak veya bu malzemelerle birlikte kullanılan geleceğin vazgeçilmez malzemesidir. Plastikler gelişen teknolojiye paralel olarak her gün tıptan eczacılığa, kozmetikten ilaç sanayine, inşaattan tekstile, sportif eşyalardan otomotive kadar çok sayıda sanayi kolunda yeni uygulamalara imkân sağlıyor. Daha ekonomik ve kolay uygulanabilir olması nedeniyle de alternatif malzemelere göre tüketimi hızla artıyor. Her ne kadar plastik poşetler, damacanalar, pet şişeler gibi ürünlerimize karşı negatif algı kampanyaları yürütülse de plastik sektörü büyümeye devam ediyor. Bugün yüzde 10 gibi Türkiye ekonomisinin üzerinde büyüme başarısı göstermiş olan sektörümüzü karalamaya çalışmak yerine desteklemek ve başarısıyla övünmek gerektiğine inanıyoruz
İlker Biliktü - BURPAS YKB
“Yüzde 15’lik bir artış beklemekteyiz”
Plastik ve ambalaj sektörü 4 yıldan beri durağan geçen bir dönemi 2017 yılı ile birlikte yüzde 10’a yakın bir oranda büyümeyle geride bıraktı. Bunda ambalaj ve otomotiv sektörlerinin payının büyük olduğunu görüyoruz.Sektörümüz ekonominin barometresi durumundadır. Türkiye’nin ilk 1000 büyük sanayi kuruluşu arasında 38 firmanın, yine ilk 1000 büyük ihracatçı firma içerisinde 12 firmanın yer alıyor olması sektörün büyüklüğünün ve öneminin bir göstergesidir. Sektörde büyük bir paya sahip olan Bursa ihracatta da öncü kent durumundadır. Plastik ve ambalaj sektörünün 180’den fazla ülkeye ihracat yapıyor olmamız göz ardı edilmemesi gereken büyük bir başarıdır.2018 yılında ihracatta en az yüzde 15’lik bir artış beklemekteyiz.Plastik ve ambalaj sektörü önemli rekabet avantajlarına sahip. Bilhassa Avrupa ülkelerinde üretimin azalması imalatın bize kaymasını sağlıyor. Gerek Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri, gerekse Türki Cumhuriyetler büyük bir Pazar durumunda.
Bizler bu anlamda katıldığımız fuarlar ile çalışmalarımıza yoğun bir şekilde devam ediyoruz.
2017 yılını büyüme ile kapatmış olmakla birlikte konjonktürel etkiler büyümenin sürdürülebilirliği konu
sunda endişeleri de beraberinde getiriyor. Hammadde olarak dışa bağımlılığımız nedeniyle döviz kurumdaki artış ve dalgalanmalar nihai mamul fiyatlama ve özellikle ihracatta sıkıntılara sebep olabiliyor. Bir de yetişkin insan gücü sektörümüzün en başta gelen sorunu.
Üniversite-Sanayi işbirliği Ar-Ge çalışmalarında sıçrama yaratacaktır
Dünyada kimya sektörü ticaret hacmi, yaklaşık 4 trilyon dolar seviyesinde seyrediyor.Türkiye’nin sahip olduğu potansiyeli düşündüğümüzde, küresel kimya sektörü içinde aldığı payı çok daha yükseltebileceğini görüyoruz.Kimya sektörü ihracatı 2017 yılında 16 milyar 115 milyon dolar olarak gerçekleşti. 2016 yılına kıyasla sektör ihracatı değer bazında yüzde 15,2 artış gösterdi.Var olan ihracat artış hızını sürdürmesi halinde kimya sektörü ihracatı 2018 yılında 18 milyar dolara ulaşabilir.2017 yılında büyümeyi destekleyen faktörlerin 2018 yılında da etkisini göstermesini bekliyorum.2018 yılında kimya sektörünün büyüme oranının yine yüzde 5’in üzerinde olmasını öngörüyoruz.Özellikle artan petrol fiyatlarının da etkisiyle mineral yakıtlar sektöründe önemli ihracat artışları yaşandı.2023 yılı için kimya ihracatı hedefimiz 50 milyar dolar. Bu hedefe ulaşabilmek için ise katma değeri yüksek ürünlere odaklanmamız, Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarını artırmamız gerekiyor. İyi yetişmiş insan gücü, Ar-Ge çalışmalarının desteklendiği bir ortam ve girişimci bakış açısı ile katma değeri yüksek yenilikçi ürünler geliştirmekte zorlanmayacağımız, bu güçte olduğumuz inancındayım. Üniversite-Sanayi işbirliği modelinin doğru bir şekilde hayata geçirilmesi de Ar-Ge çalışmalarında sıçrama etkisi yapacaktır.”Bursa’nın kimyevi maddeler ve mamülleri sektöründe 2016 yılı ihracatı 395 milyon dolar iken bu rakam 2017 yılında yüzde 8,3 artışla 427,7 milyon dolara ulaşmıştır.
Sektörde ocak ayında yapılan ihracat ise 40,8 milyon dolar oldu. (geçen yılın ocak ayına göre yüzde 38 artış bulunmaktadır)Geçen yılın ocak ayında 29,5 milyon dolar ihracat yapılmıştı.Kimya sektörü 22 bini aşkın girişimcisi, 350 bine yakın çalışanı olan ve 2.600 madde ve müstahzarın üretildiği dev bir sektör haline gelmiştir.Kimya sektörü içerisinde plastik ve kauçuk ürünleri sektörü önemli bir yere sahiptir. Kimya sektöründe çalışanların %67,3’ü ve girişimcilerin %82,2’si plastik ve kauçuk ürünleri imalatı sektöründe faaliyet göstermektedir.Mevcut TÜİK kayıtlarına göre, kimya sektörü girişimcilerinin %38,6’sı İstanbul, %6,6’sı İzmir, %6,5’i Ankara, %5,4’ü Bursa’da yer almaktadır.
Kimya sektöründe bulunan girişimcilerin %83’ü Mikro Ölçekli, %14’ü Küçük Ölçekli, %2,5’i Orta Ölçekli, %0,5’i Büyük Ölçekli işletmelerdir.
Kimya ihracatındaki artış ocakta yüzde 10’u aştı
İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) verilerine göre, bu yılın ocak ayında kimya ihracatı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 10,05 artarak 1 milyar 357 milyon dolar olarak gerçekleşti. İKMİB’den yapılan açıklamaya göre, Türkiye’nin en çok ihracat gerçekleştiren üçüncü sektörü konumundaki kimya sanayinin ihracat performansı yükselmeye devam ediyor. Kimya sektörünün bu yılın ocak ayındaki ihracatı geçen yılın ocak ayına göre yüzde 10,05 artarak 1 milyar 357 milyon dolar olarak gerçekleşti.İspanya, ocak ayında en çok ihracat yapılan ülke oldu. İspanya’ya yapılan kimya ihracatı geçen yılın ocak ayında 55 milyon 943 bin dolar iken bu yıl aynı dönemde yüzde 66,71 artışla 93 milyon 262 bin dolar olarak gerçekleşti. Sektörün ihracatında İspanya’dan sonra ilk 10’da yer alan diğer ülkeler ise Almanya, Mısır, Hollanda, İtalya, Irak, Yunanistan, İran, Fransa ve ABD oldu.