Hastalığın cinsiyete bağımlı olarak genle geçtiğini, yani kadınların taşıyıcı olduğunu anlatan Op.Dr.Şeyda Atabay, “Kadınlar hastalığın bulgularını göstermezken erkeklerde hastalık bariz olur. Hastalık anneden oğluna geçer. Kalıtımsal renk bozukluğu olan hastaların çoğu, kendilerini normal zannederler ve hastalığı taşıdıklarının farkında olmazlar. Çünkü doğumdan beri renkleri hiçbir zaman doğru olarak algılamamışlardır. Örneğin kırmızı ve yeşil renk körlüğü olan bir kişi kendisine kırmızı-yeşil renk gösterildiğinde bunu kendine özgü bir şekilde algılar. Bu nedenle renk körlüğü ancak bir renk görme testi uygulandığında saptanabilir.
Renk körlüğü bir canlının görme merkezinde özel bir pigment molekülünün bulunmaması veya gerektiğinden az bulunmasıdır. Renk körü olan kişiler günlük hayatta birçok zorlukla karşı karşıyadır. Mesela trafik ışıklarını ayırt etmede, tekstil sektöründe çalışanların renk ayırt etmelerinde, haritaların renk kodlarını okumada, birçok cihazın çalışma durumunu gösteren renkli küçük ışıkları ayırt etmede zorlanırlar. Okul çağındaki çocuklar resim yaparken objelerin renklerini yanlış seçmekte ve bu yüzden derslerdeki başarıları düşük olabilmektedir.
Renk körlüğünün ilaçla veya ameliyatla tedavisi bulunmamakta ancak özel bir lens sistemiyle renk körü hastalarının şikayetleri artık düzeltilebilmektedir” şeklinde konuştu.
(İHA)