"Sabreden derviş, muradına ermiş” denilir durulur ama aldırmamak lazım bu kıymeti kendinden menkul vecizeye. Sabır bazen işe yarar, çokça da yaramaz aslında.
Demet Akalın vakasında yaradı ama. Sabretti ve son 5-10 yılın en popüler yıldızlarından biri haline geldi.
Çoğu zaman atlanır, bilerek ya da bilmeyerek bahsedilmez ama ilk albümünü 90’ların ortasında yapmıştır Akalın. ‘Sebebim’ adlı bu albüm, hem poptan çok arabesk ve Türk müziği ekseninde aktığından,hem de acemiliklerden acemilik beğenememiş Akalın’ın titrek vokalinden dolayı ses getirmemiş, ses getirmek bir yana anında ucuzluk sepetlerini boylamıştır.
Ama işte, insan var böyle bir başarısızlığın altında kalır, insan var bilenir ve daha hızlı koşmaya başlar. Akalın ikincisini yaptı. Israrı o kadar ilginç bir yere taşıdı ki onu, büyük bir kısmımızın bunu kabullenmesi ve dillendirmesi çok zaman aldı.
Artık yüksek sesle söylemek gerekiyor: ‘Demet Akalın müziği’ diye bir tür var artık. 90’lardan bugüne ulaşabilmiş nadir isimlerden Gülşen olsun ya da bütün zamanların en büyük şarkıcısı Ajda Pekkan olsun fark etmez, çoğunluğun yaptığını böyle anar ve etiketler olduk. Şarkılarını tek tek çıkarır ve sıraya dizerken, çoğumuz burun bükmüş hatta gülmüş bile olabiliriz ama durum budur: Demet Akalın’ın adı, bir müzikal türün adı haline gelmiştir.
ONU ÇALIYOR GİTTİĞİ HER YER
Yeni albümü gösterişli bir şekilde isimlendirilmiş: ‘Pırlanta’. Bu konuda (aslında çoğu konuda) alçakgönüllü değildir. 19 şarkılık bir albümüne ‘Kusursuz 19’ demişliği dahi vardır. Bir albüme iki albümlük şarkı sığdıracaksınız ve bunların hiçbiri kusursuz olmayacak! Mümkün mü? Değil. Ama o der, yapar; yeni şarkısında dediği gibi: “Özgüveni tavan...”
Yeni albümün ismi eğer içindeki şarkıları ya da albümün tamamını işaret ediyorsa, hikâye. Aynı izlekten gidersek eğer, ‘zirkon’ diyebiliriz belki. Belki kıymetli ama yarı kıymetli.
Sinan Akçıl (‘Ders Olsun’) ve Soner Sarıkabadayı’nın (‘Şerefime Namusuma’) şarkıları, günümüz dinleyicisi ne sever, onu nasıl bir şarkı harekete geçiriri iyi bilenlerce yazıldığı için; havada, karada, plajda çalınıp durulacaktır yaz boyu, hem de gece-gündüz demeden.
Bir başka işbilir isim Fettah Can’ın ‘Seven Sever’i ise akşamdan geceye geçilecek saatlere uyacak büyük ihtimalle. “Ellerim hep böyle boş, boş mu kalacaktı” gibi eski bir şarkıya ihtiyacı olup da bunu dillendirmekten hicap duyacaklar, bu şarkıya sarılabilecekler: “Bu saatten sonra, yok ederinden fazla değer, seven sever, sevmeyen çeker gider...”
Sezen Aksu’nun anahtar teslimi (Mustafa Ceceli düzenlemiş) ‘Bekleyemedin mi’si, iyi bir şarkı ama bu isimde ağır, içerikte hafif albümde fazlasıyla tuhaf kaçmış. “Yeni moda aşklar böyle mi, hadi sıradaki yani, öyle mi, bu kadar mı değişmiş dünya, ben sevmem o zaman” cümlelerinin, “sevmeyen çeker gider” diye ortalığı ayağa kaldırmış birinin sesinde nasıl makul durabilirdi ki? Elbette sevgili Sezen Aksu, tam da böyle: Yeni aşklar böyle; yoldaş/sırdaş da umursanmıyor, keskin ya da kör bıçaklar da.
Ama sevelim, sevmeyelim fark etmez. Akalın’ın dediği gibidir durum: “Seven sever, sevmeyen çekip gider.” Keşke ortası da mümkün olabilseydi ama yok, kalmadı.
HÜRRİYET