USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Ekonomi

Sanayi Dijital’e dönüşüyor

Mimar ve Mühendisler Grubu (MMG) Bursa Şubesi, dünyanın gündemindeki sanayinin dijital dönüşümü, yapay zeka ve robotlar konularını içeren I. Sanayinin Dijital Dönüşümü Çalıştayı’nı Bursa’da düzenledi.

Sanayi Dijital’e dönüşüyor
27-03-2018 12:36
Google News

Elif Didem Danacıoğlu

Türkiye’nin sanayide dijital dönüşüm olgusunu anlamak, ihtiyaçlarını belirlemek amacıyla gerçekleştirilen çalıştayda; Ar-Ge ve tasarım merkezleri, teknoloji geliştirme bölgeleri ve organize sanayi bölgeleriyle Türkiye’nin bütün imkanlarını seferber ederek bu defa bu yarışın gerisinde kalınmayacağının altı çizildi.

Geçen yıl 323 olan Ar-Ge ve 6 olan tasarım merkezi sayısının 900’ün üzerine çıktığı vurgulanırken, bu yıl Ar-Ge merkezi sayısının ilk altı ayda bin 150’ye, daha sonra bin 300’e çıkması bekleniyor. Türkiye’nin son yıllarda sergilediği performansla ekonomik olarak önemli bir aşamaya geldiği belirtilirken, sanayinin dijital dönüşümünü merkeze alarak teknolojiyi sadece kullanan değil aynı zamanda üreten bir ülke konumuna gelmesi, yeni bir kalkınma hamlesiyle birlikte sanayide yüksek teknolojiye hızla geçmek mecburiyetine vurgu yapıldı.
İşte, Sanayinin Dijital Dönüşümü Çalıştayı ve değerlendirmeler...

Veysel Yayan - Bilim, Sanayi ve  Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı
“Rakip ülkelerin gerisinde kalmayacak  performansı hedefliyoruz”

Geçen yıl 323 olan Ar-Ge ve 6 olan tasarım merkezi sayımız 900’ün üzerine çıktı. Bu yıl Ar-Ge merkezi sayımızın ilk altı ayda bin 150’ye, daha sonra bin 300’e çıkmasını bekliyoruz.Dünya yakın geçmişe kadar Çin ve Hindistan gibi ülkelerin düşük emeğe dayalı rekabetiyle karşı karşıya oldu, Almanya başta olmak üzere batı ülkeleri buna karşı dijital ekonomiye geçme gayreti içine girdi.

Ucuz iş gücüyle söz konusu ülkelerle rekabet edemeyeceğini anlayan Çin, bu alana çok ciddi kaynak ayırdı.
Bizim sıkıntımız da burada. Biz ucuz iş gücüyle rekabet edelim diye tedbirler alırken karşımıza ucuz ve aynı zamanda robot kullanan bir yapı çıkmaya başladı. Dolayısıyla bununla rekabet edebilmek için onlardan daha hızlı hareket etmek mecburiyetindeyiz. Yavaş olmayı sistem kaldırmıyor, buna izin vermiyor.Türkiye’nin ve bakanlığın bu noktada çok ciddi gayretleri var. Geçen yıl 323 olan Ar-Ge ve 6 olan tasarım merkezi sayımız 900’ün üzerine çıktı.
Bu yıl Ar-Ge merkezi sayımızın ilk altı ayda bin 150’ye, daha sonra bin 300’e çıkmasını bekliyoruz. Tasarım merkezi sayısını da 150’nin üzerine çıkarmayı hedefliyoruz. Geçen yıl ki artış oranları Ar-Ge merkezlerinde 2,5 misli tasarım merkezlerinde ise yaklaşık 15 misli civarındadır. Bu olağanüstü bir artıştır. Bu konudaki artış eğilimi devam etmekle beraber bunu sadece artışa dayalı olarak sürdürmek istemiyoruz. Bu yıl içinde TÜBİTAK bünyesinde sanayiye yönelik doktora çalışmaları başlatacağız.
ASELSAN’da, ASELSAN Akademi’de yüksek lisans ve doktora programlarını kendi ihtiyaçlarına özgün bir çerçevede gerçekleştirmek için bir program başlatıldı. Dolayısıyla üniversitelerimizi giderek daha fazla sanayinin içine çekme arzusu içindeyiz. Şu anda teknoloji geliştirme merkezlerinin sayısı 71’e ulaşmış durumda. Bu sayıyı önümüzdeki yıllarda artırmayı planlıyoruz. İzmir Yüksek Teknoloji Üssü’nü kurmayı planlıyoruz. Dolayısıyla tüm imkanlarımızla hem Ar-Ge, tasarım ve teknoloji geliştirme merkezlerimiz hem de organize sanayi bölgelerimizle Türkiye’nin bütün imkanlarını seferber ederek bu yarışın gerisinde kalmamak için azami gayret sarf ediyoruz. Türkiye’nin dijital ekonomiye geçişi konusunda azami süratle rakip ülkelerin gerisinde kalmayacak şekilde bir performansı hedefliyoruz.

Prof. Dr. Yusuf Ulcay Uludağ Üniversitesi Rektörü
“Sanayi potansiyelini stratejik alanlara dönüştürmeliyiz”

Türkiye’nin 2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girebilmesi için teknolojiye uyum sağlayan değil, teknolojiye yön veren ülkelerden birisi olması gerekiyor. Nesnelerin interneti olarak tanımlanan devrimle tamamen bağlantılı ve akıllı bir dünyaya doğru ilerleniyor. Küresel büyümenin yüzde 90’ını Avrupa dışındaki ekonomilerden oluşuyor. Türkiye’nin yaşadığı tüm olumsuzluklara rağmen dünyada en hızlı büyüyen ülkelerden birisi.2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girebilmemiz, nitelikli bilgi üretmek ve bilgiyi ekonomik değerlere dönüştürmekle mümkündür. Maharet, teknolojiye uyum sağlamakta değil teknolojiye yön vermektedir. Bu anlamda yaşanan hızlı ve köklü değişim, kurum ve kuruluşlara yenilikçi olmaktan başka seçenek bırakmamaktadır.Yüksek teknolojili ürünlerin imalat sanayii ve ihracatımız içindeki yüzde 4’lük payını yüzde 20’lere çıkarmamız gerekiyor. Bunun için de geleneksel sanayi alanlarımızın potansiyelini savunma ve uzay-havacılık sanayi, raylı sistemler, mekatronik, bioteknoloji ve yazılım gibi stratejik alanlarda da katma değere dönüştürebilmeliyiz. Uludağ Üniversitesi olarak içinde bulunduğumuz değişim sürecini iyi okuyarak, ülkemizin ve kentimizin kalkınmasında daha etkin rol almak üzere kendimizi bugünün ve geleceğin ihtiyaçlarına göre konumlandırdık. Türkiye’deki 20 teknoloji transfer ofisinden birisine sahibiz. Öğretim üyelerinin araştırma projeleri için bugüne kadar 40 milyon TL’lik kaynak aktardık. Üniversite sınırları içerisinde büyük bir araştırma vadisi kurmak için de çalışmalara başladık.Yapılan tüm uygulamalar sayesinde YÖK tarafından seçilen 15 araştırma üniversitesinden birisi olmayı başardık. Batı dünyasında robotların hukukunun tartışıldığını ve şirketlerin her geçen gün değişen endüstriyel üretim gereksinimlerine uyum sağlamak için yeni üretim araçları ortaya koymaları gerektiğini söyledi.

Alinur Aktaş -Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı
“Vizyonel bakan bir bakış açımız var”

Bursa’nın rekabet gücünün artması için sanayinin dijital dönüşümü önemli. Değişim ve dönüşüme ayak uydurmak lazım. Ancak insan unsurunu unutmadan icatların ve yeniliklerin ortaya konmasının daha iyi olacağını düşünüyorum. Ülke olarak artık güzel şeyler konuşuyoruz. Ufka daha vizyonel bakan bir bakış açımız var.

Prof. Dr. Zehra ÇataltepeİTÜ Bilgisayar Mühendisliği Öğretim Üyesi
“Nesnelerin interneti ve yapay zeka”

Beni düşündüren, çok data toplayan insanların tekelleşmesi. Mesela Google ve Facebook şu anda dünya devleri. Türkiye’nin gayri safi milli hasılası, Google’ın reklam gelirlerinin 3 ya da 4 katı. Bir ülke kadar gelir üretiminden bahsediyoruz. Artık verinin para gibi değiştirildiği ortamlara geleceğimizi düşünüyorum.

Hakan AltınayAltınay Robotik YKB
“Sanayide dijital dönüşüm”

Önümüzdeki 10-15 yıl içerisinde ön tarafta savaşan artık gerçek insanlar görmeyeceğiz, insana benzeyen robotlar konusunda ciddi askerler oluşacak. İnsansız hava araçları, insansız kara araçları, insansız deniz araçları... Gelecekte robotlar, robotların montajını yapacak.

Osman Balta - MMG Genel Başkanı
“Yüksek teknoloji ürünlerinin payı az”

MMG 24 ilde teşkilatlanması olan 4 bine yakın üyesiyle 20 yılı aşkın süredir Türkiye’de birçok hizmete imza atmış önemli bir sivil toplum kuruluşudur. Türkiye’nin orta gelir düzeyini aşmak için yüksek teknolojili üretime yönelmesi gerekiyor.Sivil toplum kuruluşları ve çeşitli kurumlar inovatif çalışmaları özendirecek yarışmalar düzenliyor. Hükümetimiz bu çalışmaları teşvik edici mekanizmalar kuruyor. Bütün bu girişimlere ve çabalara karşı yüksek teknoloji ürünlerin genel sanayi üretimi ve ihracat içindeki payı ne yazık ki yeteri kadar iyi sayılamaz. Türkiye son yıllarda sergilediği performansla ekonomik olarak önemli bir aşamaya geldi. Geldiğimiz bu kritik aşamada sanayinin dijital dönüşümünü merkeze alarak teknolojiyi sadece kullanan değil aynı zamanda üreten bir ülke konumuna gelmesi, yeni bir kalkınma hamlesiyle birlikte sanayide yüksek teknolojiye hızla geçmek mecburiyetimiz bulunmaktadır.Türkiye mutlaka yüksek teknolojili ürünler üretebilecek sanayide dijital dönüşümü tamamlaması gerekiyor.Bilindiği üzere ülkemizin 2023 yılında dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında yer alması hedefi bulunmaktadır. Hali hazırda ürettiğimiz ürünlerin sadece yüzde 3,5’i ve ihraç ettiğimiz ürünlerin ise yüzde 3,7’si yüksek teknoloji ürünüdür. Gelişmiş ülkelerde ise bu oran yüzde 20 ve yukarısıdır. İleri teknolojili ve yüksek katma değerli ürünler üretebilmemiz için iyi eğitim almış yeterli deneyimli insanlara ihtiyaç var.

Rasim Serim:- MMG Bursa Şube Başkanı
“Dünya ekonomi merkezlerinin üst sıralarında yer aldı”

Küresel bir güç olmanın koşulunun hızla kendi teknolojimizle üretime başlamak.2017 yılında dünya en çok sanayinin dijital dönüşümünü konuştu. Ülkelerin büyüme stratejilerinden biri olan sanayinin dijital dönüşümü, dünya ekonomi merkezlerinin üst sıralarında yer aldı. 4. Sanayi devrimi ile üretim maliyetlerinde yüzde 30’a yakın düşüş, satışlarda yüzde 30’a yakın artış beklenmektedir. Sanayide dijital dönüşümü gerçekleştirmek; üretim hatlarına, tedarik zincirine ve değer hatlarının bütününe entegre etmekle ilgilidir.

Dr. Ayhan Etyemez-MÜSİAD Makine Sektör Kurulu Başkanı
“Dünyada bir yarış var”

Geçen 25 yılda çok değişiklikler oldu. Yapay zeka tüm dünyanın konusu oldu. Herzaman katma değeri yüksek ürünler üretemiyoruz. Dünyada bir yarış var. Endüstri 4.0’ı KOBİ’lerin anlaması ve hayata geçirmesi gerekiyor. Sanayi 4.0’ı Türkiye’ye alırken iyi bir temelden geçirmemiz gerekiyor. KOBİ’lerin faydasına ve yararına çalışmalıyız.

“Dijital ve Girişimci Dünyada Markalaşmak”

Marka Danışmanı Güven Borça ve Bursalı girişimci - melek yatırımcı Hasan Aslanoba’nın konuşmacı olduğu programda; markalaşma, klasik ekonomi modelinden dijital dünyanın şekillendirdiği yeni nesil ekonomi modeline geçiş ve bu süreçte girişimcilerin dikkat etmesi gerekenler ele alındı. Bursalı girişimci ve melek yatırımcı Hasan Aslanoba, 2010’lu yıllarda Türkiye’de bir şeylerin değişmeye başladığını ve dijital devrimle internet devriminin ilk izlerinin hissedilmeye başlandığını belirtti. Söz konusu dalgayı yakalamak ve bu dalganın içinde var olmak istediğini ayrıca 23 yıldır sürdürdüğü işinden de sıkıldığı için bir arayış içinde olduğunu ifade eden Aslanoba, 2012 yılı haziran ayında mevcut işinden ayrılarak teknoloji dünyasına adım attığını kaydetti. 2013 yılından başlamak üzere 2014 ve 2015’de Türkiye’de pazar derinliği olmaması nedeniyle melek yatırımcılığa damga vurduğuna değinen Aslanoba, “Türkiye’de o 3 yıl içinde start up’lara 160 milyon dolar gibi bir yatırım yapıldı. Bunun yüzde 38’ini tek başıma karşıladım. Bugün toplam 90 farklı şirkete 80 milyon dolara yakın yatırım yapmış durumdayım. Bu beni açık ara Türkiye’deki en büyük melek yatırımcı konumuna getiriyor ancak Türkiye’nin şartları beni öne çıkardı. Dünya çapında 200 - 300 yatırım yapan melek yatırımcılar da var ve onlar dünya çapındaki tüm iş fırsatlarını kovalıyorlar” diye konuştu. Aslanoba, eski tip ekonomi modelinden çıkarak daha çok teknoloji odaklı projelere yatırım yaptığının altını çizerek, geleceği teknolojide gördüğüne vurgu yaptı. Aslanoba şöyle devam etti: “Gelecekte teknoloji devi ve start up firmalarının yanı sıra katma değeri daha düşük olan kas gücü firmaları da var olmaya devam edecek. Varlıkları da son derece fazla olacak olan bu firmaların müşterileri arasında bu teknoloji firmaları görev yapacak. Start up firmaları çok farklı ve çok dinamikler ve bu firmaların ortasında data var. Bu firmalar ne kadar yalın olurlarsa o kadar başarılı olurlar. Start up’lar çoğu zaman bir şeyi icat etmiyor, var olan teknolojiyi kullanıyorlar. Fikirlerin değeri sadece 1 dolar. Önemli olan o iş fikrini hayata geçirebilmek ve ölçeklendirebilmek. Büyük bir pazarda büyük bir soruna çözüm getirmeleri gerek. Kullanıcı deneyimi çok önemli. Kullanıcı deneyimi iyi ise iyi bir marka haline geliyorsunuz. Günümüzde Türkiye’de dijital ekonomi yanlış anlaşıldığı için cehaletin kabulü yok ve bu en büyük sorun. Bu oyunun eski ekonomi oyunu olduğu sanılıyor. Bu bilinen bir oyun değil dinamikleri farklı. Türkiye’nin ekonomik karar vericileri, inovasyon tiyatrosu oynuyor ve kendilerini kandırıyorlar. Büyük holdinglerin yapmaları gereken tek şey, kurumsal girişim sermaye fonları oluşturarak start up’lara yatırım yapmak. Kurumlar dönüşmez, insanlar dönüşür. Türkiye’nin kendine has şartları var ve buraya özel yatırımcı gelmiyor. Türkiye bir yetenek merkezi olabilir. Yetenekleri çekebilmemiz ve onları sermaye ile buluşturmamız lazım. Tekno vadiler, teknoparklar kurarak gelişim olacak sanılıyor. Bu eski tip ekonomi modeline uygun. Eskiden firmaların yan yana olmaları bir sinerji sağlıyordu. Artık her bir yazılım firması dünyanın bir tarafında.”“Girişimlerde ve Dijital Sektörde Markalaşma” isimli bir sunum yapan Güven Borça da, marka kavramının dünü ve geleceği ile ilgili değerli bilgiler paylaştı. Markalaşma anlamında Bursa’da önemli bir kültürel alt yapı olduğuna işaret eden Borça, “Bursa ulusal marka çıkarmış az sayıda illerimizden biri ancak dijitalleşme konusu kaçınılmaz. Dijitalleşme hayatımızı son derece değiştirecek ve bu değişimin hızı son derece yıkıcı. Markalaşma yolunda fikirleri koruma altına almamız şart. Bu da tescilleme ile başlar. Tek kanallı dönemde bir reklam kuşağında yer aldığınızda herkes sizi tanırdı ve böylesi yoğun bir rekabet yoktu. Birkaç markette yerinizi aldığınızda marka olurdunuz. Artık devir değişti ve süreçler çok karmaşıklaştı. Değişen onca şeye rağmen günümüzde marka hala önemini koruyor ve katma değere işaret ediyor” diye konuştu. Borça sözlerini şöyle sürdürdü: “Gelinen noktada kurumsal ezberlerin sonunu yaşıyoruz. O açıdan Türk girişimcisi için yeni alanlarda yeni fırsatlar söz konusu. Her üründe yeni fırsatlar gündeme gelebilir. Sadece yeni bir bakış açısı gerekiyor. Onu da start up firmaları yeterince sağlıyor. Doğru bir yönlendirme ile Türkiye’den güzel işler çıkacağına inanıyorum. Ama Türkiye’de destek mekanizması göremiyorum. Uzun soluklu yeni teşvik mekanizmalarına ihtiyaç var. Umut veren projeler daha iyi desteklenirse daha iyi sonuç alınır. Günümüzde marka şehir kavramı var örneğin ve biz bu kavramı 30 yıldır duyuyoruz. Bu kavramı hala yeterince vurgulayabilmiş değiliz. İnovasyon adına yapılanların çoğu da şovdan öteye geçemiyor. Türk girişimcisi görmediği şeye yatırım yapma konusunda hala çok tutucu.”

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
Bursa Gazete Manşetleri
PUAN DURUMU TÜMÜ