Kentin en eski çarşılarından Kayhan'da bir iş hanında 30 metrekarelik atölyesinde çalışan 56 yaşındaki Mehmet Muş, yaptığı açıklamada, saraçlığın dedesinden babasına, ondan da kendisine miras kaldığını söyledi.
Babasının mesleğini 60 yıl sürdürdüğünü belirten Muş, kendisinin de sanatı yaşatabilmek için atölyesinde gece gündüz uğraş verdiğini anlattı.
Meslekte 40 yılını doldurduğunu ifade eden Muş, daha çok at ve fayton takımları, gem, kırbaç, tasma, keçe, başlık, terbiye, kol kayışı, hamut, eyer ve süs eşyaları yaptığını aktardı.
Muş, eyer, hamut ve süs eşyalarının yapımı ve tamirinde kullandığı derileri tabakhaneden aldığını dile getiren Muş, bazı mesleklerde olduğu gibi saraçlığın da unutulmaya yüz tuttuğunu ifade etti.
Teknolojik gelişmeler sonucu insanların ihtiyaçlarının değişmesi, modernite, kırsaldan kentle göçün yoğunlaşması ve gençlerin bu mesleğe ilgi duymaması nedeniyle saraçlığın yok olmaya başladığını vurgulayan Muş, şöyle devam etti:
"Bundan 10-20 yıl öncesine kadar yaptığım koşum ve eyer takımları ile süs eşyalarını Edirne, Nevşehir, Erzurum, Diyarbakır gibi şehirlere de gönderirdim fakat günümüzde büyük oranda köylerde ve kentlerde binek ve yük hayvanlarına duyulan ihtiyacın ortadan kalkması nedeniyle sadece Bursa'ya yönelik üretim, tamir ve süsleme işleri yapıyorum. Bursa'nın merkez, ilçe ve kırsal yerleşim alanlarında bundan 30 sene öncesinde yüzlerce kişi saraçlık mesleğiyle uğraşırdı ancak artık at ve fayton kullanımının hemen hemen bitmesiyle bu sayı merkez Osmangazi ilçesinde bile 2 kişiye kadar düştü. Arkamdan gelen kimsem yok, yanımda çıraklarım da yok. Oğullarım bile bu işi çok sıkıcı buluyor. Türkiye'de önümüzdeki 10 yıl içinde bu mesleğin biteceğine kesin gözle bakıyorum."
Mehmet Muş, her şeye rağmen hem geçimini sağlamak hem de bu geleneği yaşatmak için gecesini gündüzüne katarak mesleğini sürdüreceğini kaydetti.
SARAÇLIK
Tarihi milattan önceye dayanan saraçlık, Orta Asya Türk toplumlarında en parlak devrini yaşadı. Fatih Sultan Mehmet döneminde İstanbul'daki saraçlar aynı yerde toplandı ve bu bölgeye Saraçhane adı verildi.
Çeki veya binek hayvanlarının koşum takımları ile araç ve gereçlerinin deri malzeme kullanılarak yapım, tamir ve süslenmesi işi olan saraçlıkta ürünler yapılırken dayanıklı olmasına ve hayvana zarar vermemesine dikkat edilmesi gerekiyor. Saraçlar, koşum takımları yanında eyer, hamut da üretiyor.
Osmanlı ve cumhuriyet döneminde saraçlık babadan oğula ya da ustadan çırağa aktarılan bilgi ile sürdürüldü. Bu nedenle saraç, birçok aileye lakap veya soyadı oldu. Bunun yanında çarşılara, sokaklara da isim olarak verildi.
Teknolojik gelişmeler ve buna bağlı olarak artan motorlu taşıtlar nedeniyle saraçlığa olan gereksinim ve saraçlıkla uğraşan kişi sayısı her geçen gün azaldı. Günümüzde varlığını sürdürebilen saraçlar, ürettiklerini tarımsal faaliyetlerini halen hayvan gücüyle sürdüren köylülere ve geçimini faytonculukla sağlayanlara satıyor.