Ordu’nun Çaybaşı ilçesi Gürcek Mahallesi’nde yaşayan şehit ailesi, evlatlarının hatıralarını yaşatmak için evlerinin bir odasında geriye kalan emanetlerini muhafaza ediyor.
27 Ağustos 2020 tarihinde Ağrı’da operasyonda şarapnel parçası isabet etmesi sonucu ağır yaralanan ve kaldırıldığı hastanede şehit olan Uzman Çavuş Çetin Ak’ın ailesi, çocuklarının şehit olmasının ardından kullandığı bütün eşyalarını evlerinin bir odasında saklamaya başladı. Giydiği üniformadan kullandığı cep telefonu, kıyafetler, elbiseleri ve birçok eşyasını evlerinin bir odasında özel muhafaza ederek hatıralarını yaşatan aile, acılarını burada dindirmeye çalışıyor.
"Oğlumun bütün eşyası bu odada"
Çocuklarının hatıralarını yaşatmak için böyle bir odayı düşündüklerini söyleyen şehit annesi Mesure Ak, "Çocuğumun anısını yaşatmak için biz ölene kadar onun eşyalarının bulunduğu bir oda yaptırdım ve orada anısını yaşatalım istedim. Oğlumun hiçbir eşyasını ziyan etmedik. Hepsi bu odanın içinde. Bu odayı çocuklarım, ben ve eşim olarak düşündük. Çocuğumun şehitlik haberini bahçede babasıyla fındık topladığımızda aldık. O sırada babasına telefon geldi. Evimize kaymakam ve komutanlar falan geldiğini söylediler. Ben bu iyi bir haber değil kesin oğlumuza bir şey oldu dedim. Babası da o an inanamadı. Oğlumuzu aradı ama telefonu kapalıydı ulaşamadık. Eve geldiğimizde ambulanslar, polisler herkes buradaydı. Bize görevdeyken yaralanmış denildiğinde biz o an bittik" dedi.
"Çocuklarımı yine vatan için feda ederim"
Şehit babası olmaktan gururlandığını ve bu acının tarifinin olmadığını ifade eden baba Ahmet Ak ise, "Benim bir parçam gitti çok üzüntülüyüm. Eşimin de dediği gibi anılarını yaşatmak için böyle bir şey yaptık. Onun için hatırasını yaşatalım. Onu özledikçe bu odaya gelip elbiselerinden, resimlerinden bakıp görelim diye bir şey yaptık. Biz burayı herkesin desteğiyle 15 gün içinde tamamladık. Buraya Çaybaşı Bölük Komutanımız, Kaymakamımız, İlçe Emniyet Müdürümüz ve Ordu il Jandarma Komutanımız ziyarete geldi. Bu odayı gören devletimiz de memnun kaldı ve gurur duydu. 2 oğlum ve 2 kızım daha var. Bu vatan için hiç düşünmeden feda ederim. Bu duygu yaşanılır. Bana da deseler sen de göreve gideceksin seve seve giderim. Askeri üniformasını, sivil kıyafetlerini, yatağı, yorganı, valizleri ona ait her şeyi bu odanın için de saklıyoruz. Tabii bu durum hem gurur verici hem de çok acı" diye konuştu.
"Ağabeyim ile çok gururluyum"
Evin en küçük kızı olan ve şehit haberinin ilk eve geldiklerinde kendisine söylendiğini ifade eden Burcu Ak, "Ağabeyim ile çok gururluyum ve her zaman da gurur duydum. Şehit oldu bunun ayrı bir gururu var fakat acısı da çok büyük. Gururum acımı örtüyor. Kapıya geldiklerinde evdeydim. Direkt Çetin ağabeyime bir şey olduğunu anladım. Annemi aradım onlara mı bir şey oldu diye. Annem hayır dedi. Sonra Çetin ağabeyime bir şey oldu diye sordum, haberleri yoktu. Ben bir şey olamaz diye ağlamaya başladım. Daha sonra Çetin ağabeyimin şehit haberini söylediler ve naaşı geldi. Ağabeyimin elbiseleri hep bir yerde olsun, hep onun kokusunu duyalım ve onu burada hissedelim diye böyle düşündük. Ağabeyimle aramız çok iyiydi, bana hiç kıyamazdı. En son şehit olmadan 1 ay önce konuşmuştuk. Son telefon konuşmamızda, ’Sana hiç kimse bir şey söyleyemez ben hep seni korurum. Ben varken asla sana kimse bir şey söyleyemez’ derdi" şeklinde konuştu.
27 Ağustos 2020 tarihinde Ağrı’da operasyonda şarapnel parçası isabet etmesi sonucu ağır yaralanan ve kaldırıldığı hastanede şehit olan Uzman Çavuş Çetin Ak’ın ailesi, çocuklarının şehit olmasının ardından kullandığı bütün eşyalarını evlerinin bir odasında saklamaya başladı. Giydiği üniformadan kullandığı cep telefonu, kıyafetler, elbiseleri ve birçok eşyasını evlerinin bir odasında özel muhafaza ederek hatıralarını yaşatan aile, acılarını burada dindirmeye çalışıyor.
"Oğlumun bütün eşyası bu odada"
Çocuklarının hatıralarını yaşatmak için böyle bir odayı düşündüklerini söyleyen şehit annesi Mesure Ak, "Çocuğumun anısını yaşatmak için biz ölene kadar onun eşyalarının bulunduğu bir oda yaptırdım ve orada anısını yaşatalım istedim. Oğlumun hiçbir eşyasını ziyan etmedik. Hepsi bu odanın içinde. Bu odayı çocuklarım, ben ve eşim olarak düşündük. Çocuğumun şehitlik haberini bahçede babasıyla fındık topladığımızda aldık. O sırada babasına telefon geldi. Evimize kaymakam ve komutanlar falan geldiğini söylediler. Ben bu iyi bir haber değil kesin oğlumuza bir şey oldu dedim. Babası da o an inanamadı. Oğlumuzu aradı ama telefonu kapalıydı ulaşamadık. Eve geldiğimizde ambulanslar, polisler herkes buradaydı. Bize görevdeyken yaralanmış denildiğinde biz o an bittik" dedi.
"Çocuklarımı yine vatan için feda ederim"
Şehit babası olmaktan gururlandığını ve bu acının tarifinin olmadığını ifade eden baba Ahmet Ak ise, "Benim bir parçam gitti çok üzüntülüyüm. Eşimin de dediği gibi anılarını yaşatmak için böyle bir şey yaptık. Onun için hatırasını yaşatalım. Onu özledikçe bu odaya gelip elbiselerinden, resimlerinden bakıp görelim diye bir şey yaptık. Biz burayı herkesin desteğiyle 15 gün içinde tamamladık. Buraya Çaybaşı Bölük Komutanımız, Kaymakamımız, İlçe Emniyet Müdürümüz ve Ordu il Jandarma Komutanımız ziyarete geldi. Bu odayı gören devletimiz de memnun kaldı ve gurur duydu. 2 oğlum ve 2 kızım daha var. Bu vatan için hiç düşünmeden feda ederim. Bu duygu yaşanılır. Bana da deseler sen de göreve gideceksin seve seve giderim. Askeri üniformasını, sivil kıyafetlerini, yatağı, yorganı, valizleri ona ait her şeyi bu odanın için de saklıyoruz. Tabii bu durum hem gurur verici hem de çok acı" diye konuştu.
"Ağabeyim ile çok gururluyum"
Evin en küçük kızı olan ve şehit haberinin ilk eve geldiklerinde kendisine söylendiğini ifade eden Burcu Ak, "Ağabeyim ile çok gururluyum ve her zaman da gurur duydum. Şehit oldu bunun ayrı bir gururu var fakat acısı da çok büyük. Gururum acımı örtüyor. Kapıya geldiklerinde evdeydim. Direkt Çetin ağabeyime bir şey olduğunu anladım. Annemi aradım onlara mı bir şey oldu diye. Annem hayır dedi. Sonra Çetin ağabeyime bir şey oldu diye sordum, haberleri yoktu. Ben bir şey olamaz diye ağlamaya başladım. Daha sonra Çetin ağabeyimin şehit haberini söylediler ve naaşı geldi. Ağabeyimin elbiseleri hep bir yerde olsun, hep onun kokusunu duyalım ve onu burada hissedelim diye böyle düşündük. Ağabeyimle aramız çok iyiydi, bana hiç kıyamazdı. En son şehit olmadan 1 ay önce konuşmuştuk. Son telefon konuşmamızda, ’Sana hiç kimse bir şey söyleyemez ben hep seni korurum. Ben varken asla sana kimse bir şey söyleyemez’ derdi" şeklinde konuştu.