USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Gündem

Sigara satışında yeni dönem

Sigara satış yapılan yerlerde vitrinde sigara olmayacak. Paketlerde marka neredeyse görünmeyecek

Sigara satışında yeni dönem
14-11-2016 16:17
Google News

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, sigara satışıyla ilgili yeni düzenleme yapacaklarını açıkladı. Akdağ, "Birincisi sigarada düz paket' uygulaması  dediğimiz uygulama.Markanın paket üzerinde hemen hemen hiç görülemediği, küçücük bir marka konularak sadece uyarılarla dolu bir paket sistemi.İkinci  olarak açıkta satılamayacak duruma getirmeyi, kapalı dolaplara konularak tütünün  satılması gerektiğini de mevzuatımıza eklemeyi düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.

Sezeryanla doğumu azaltmak için de çalışma başlattıklarını belirten Akdağ, "Sosyal güvenliğin ödeme tarifesinde normal doğum  ücretinin yüzde 30 artırılması ve gereksiz sezaryen oranı yüksek hastanelerin hak  edişlerinden kesinti yapılması konularını çalışıyoruz" dedi.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda sağlık Bakanlığının 2017 yılı  bütçesinin sunumunu yaptı.   Akdağ, konuşmasına başlamadan önce, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü  dolayısıyla farkındalığı artırmak amacıyla "Diyabete Göz Yumma" yazılı kokart  dağıtıldığını belirterek, diyabetin tüm dünya için önemli bir sağlık sorunu  olduğunu söyledi. Diyabetin geçmişte daha çok gelişmiş ülkelerin, şimdi ise  gelişmekte olan ülkelerin problemi haline geldiğini ifade eden Akdağ, Türkiye'de  bu alanda ciddi bir hastalık yükü olduğuna dikkati çekti. Türkiye'de diyabetli kişi oranının, 2010'da yapılan iki ayrı çalışmaya  göre yüzde 11 ve yüzde 13 çıktığını anımsatan Akdağ, "Diyabetli kişilerin ancak  yarısı kendi hastalığını biliyordu. Bunun azaltılabilmesi için bize düşen  görevler var. Toplumun farkındalığını artırmak, her türlü koruyucu tedbirleri  almak, hastalarımızın tedavilerine yönelik gerekenleri yapmak açısından herkese  ihtiyacımız var." diye konuştu.

Akdağ, 2016-2017 bütçelerine ilişkin karşılaştırma yaparak, "Bu sene  merkez yönetim bütçesi ve döner sermaye bütçesinden 64 milyar 43 milyon lira  ödenek tahsisi talebiyle komisyona geldik. Merkezi yönetimden 32 milyar 302  milyon, döner sermaye bütçesinden 31 milyar 741 milyon lira bütçe yaptık. Merkezi  yönetim bütçemiz yüzde 26.3 artarken döner sermaye bütçemiz 15.1 arttı. Toplamda  yüzde 20.5'lik değişimimiz var. Geçen yıllarda döner sermaye bütçesinde yer alan  yatırım ödenek kalemi bu yıl genel bütçeye aktarıldı." dedi.  Bakan Akdağ, toplam bütçe kurumlara göre dağıtıldığında Halk Sağlığı  ve Kamu Hastaneleri Kurumlarının en yüksek payı aldığını söyledi.

KORUYUCU TEMEL SAĞLIK HİZMETLERİ BÜTÇESİ ARTTI 

 "Herkes İçin Sağlık" prensibiyle 2003 yılında hayata geçirilen  Sağlıkta Dönüşüm Programı hakkında bilgi veren Akdağ, programın hükümetlerce  bugünde kadar kararlılıkla yürütüldüğünü dile getirdi. Akdağ, "Programın 13. yılı  tamamlandığında doğumda beklenen yaşam süresi 72.5 yıldan 78 yıla yükseldi. Bebek  ölüm hızı bin canlı doğumda 31.5'ten 7.6'ya geriledi. Anne ölüm oranı da yüzbin  canlı doğumda 64'ten 14.7'ye geriledi." ifadelerini kullandı. Bakan Akdağ, yıkıcı sağlık harcamalarında (katastrofik) ciddi bir  azalmanın söz konusu olduğunu da vurgulayarak, bunun yüzde 81'den 2014 yılı  itibariyle yüzde 31'e düştüğünü kaydetti. Akdağ, sağlık hizmetlerinden  memnuniyetin ise 2003 yılında yüzde 39.5 iken bunun 2015'te 72.3'e çıktığına  değindi. Koruyucu ve temel sağlık hizmetleri için ayrılan bütçenin reel olarak  4.6 kat artırıldığını aktaran Akdağ, 2017 yılında bu alana ayrılan bütçenin 12  milyar 706 milyon lira olduğunu bildirdi.

YENİ TARAMA PROGRAMI YAPILACAK 

 Aşılama hizmetleri açısından, Türkiye'nin dünyanın en ileri ülkeleri  arasında olduğunun altını çizen Akdağ, şunları kaydetti:    "13 ayrı aşı çeşidiyle çocuklarımızı ücretsiz olarak aşılıyoruz. En  geniş aşılama programını uygulayan ülkeler arasındayız ve yüzde 97 oranında  aşılamayı yakalamış durumdayız. Elektronik aşı takip ve soğuk zincir izleme  sistemimiz var. Bu sistemde, bir aşının herhangi bir aşı merkezinde soğuk zincire  uygun olarak saklanıp saklanmadığını elektronik olarak takip edebiliyoruz. Tüm  aşı saklama dolaplarında elektronik aygıtlar var ve biz bunu merkezi olarak takip  edecek durumdayız. Dünyada ikinci bir örneği de yok. Anne ve çocuk sağlığı açısından doğum öncesi bakım hizmetlerimiz,  sağlık kuruluşlarındaki doğum oranlarımız ve izlem sayılarımız gerçekten iyi. Bu  konuda kaliteyi artırmak açısından daha yapmamız gerekenler mevcut. Tarama  çalışmaları vardır. Ak Parti olarak çalıştığımızda, yeni doğan bebeklerde bir tek  hastalığa karşı tarama vardı ve yüzde 59 oranında gerçekleştirilebiliyordu.  Hamilelere verdiğimiz ücretsiz demir desteğini 2017'de biraz daha artırarak yüzde  90'lara çıkartmak istiyoruz. Yeni bir hastalık grubu için yeni bir tarama  programına 2017'de başlayacağız."  Akdağ, çocuklarda ağız ve diş sağlığı programlarında özellikle yaşamın  bir parçası olabilmesi için okullara diş macunu ve diş fırçası dağıtılacağını  dile getirerek, 2008 yılından bu yana yürütülen Misafir Anne Projesi'nin devam  edeceğini söyledi. Akdağ, bu kapsamda yatak kapasitesinin 2017'de  artırılacağını  ifade etti.

GEREKSİZ SEZERYANA ÖNLEM 

Sezaryen uygulamalarına da değinen Akdağ, gereksiz sezaryen doğumların  risk oluşturduğunu bildirdi. Akdağ, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yapılan çalışmalarla 2010 ile 2012 yılları arasında bir mesafe  katetmiştik. Özellikle ilk doğumlarda gereksiz sezaryenleri korumak lazım. Çünkü,  anne ilk doğumunu sezaryenle yapmışsa sonraki doğumlarının da sezaryenle olması  neredeyse kaçınılmaz. Sonraki doğumlar sezaryenle yapılmayabilir ama genellikle  hekimlerimiz bu riske giremiyor. Bu nedenle ilk doğumların gereksiz sezaryenden  korunması çok önemlidir. Gebelerimizi bilgilendirecek sınıflar kurarak farkındalığı  artırıyoruz. Ayrıca doğum eyleminde görev alan ebelerin hizmet içi eğitimlerini  yapıyoruz. Sosyal Güvenlik Kurumu ile bir çalışma yapıyoruz şu anda. Normal  doğumla sezaryene ödenen fiyatlar aynı. Aslında sezaryenin masrafı daha fazla  olmasına rağmen, böyle bir politika izlemiştik. Bu politikanın yeterli olmadığını  gördüğümüz için Sosyal güvenliğin ödeme tarifesinde normal doğum ücretinin yüzde  30 artırılması ve gereksiz sezaryen oranı yüksek hastanelerin hak edişlerinden  kesinti yapılması konularını çalışıyoruz.

Normal doğum oranı çok düşük özel sektör kuruluşları var. Sezaryen  oranı yüzde 80'lerin üzerine çıkmış özel sağlık kuruluşları var. Uzman hekimlerin  doğum açısından yeniden eğitime alınmasını düşünüyoruz. Buradaki gözlemimiz şu:  Normal doğum sayısı azaldıkça bir hekim uzmanlık öğrenciliğinden itibaren belli  bir tecrübeye sahip değilse daha sonra bu cesaretini de kaybediyor. Dolayısıyla,  böyle bir eğitim programına da başlamayı düşünüyoruz.

Öte yandan bilim dışı sezaryen doğumların önlenmesi için Bilim Kurulu  aracılığıyla denetim yapılmasını planlıyoruz. Bu konu, tamamen bilimsel bir  konudur. Geçtiğimiz ay Harvard Halk Sağlığı Okulunun yaptığı araştırmada,  sezaryenle doğan bebeklerin diğer bebeklere göre daha sonraki yaşlarında daha  şişman oldukları ortaya kondu. Sezaryen, anne ve bebeğin hayatı tehlikeye  girmişse, anne ya da bebeğin ihtiyacı varsa yapılması gereken bir tıbbi işlemdir.  Bunun kolaycılığa kaçıldığı için ya da maddi bir takım sebeplerle Türkiye'de  böylesine çılgınca devam etmesine müsade etmeyeceğiz. Bu hususta çok kararlıyım  ve değerli komisyonumuzu, Meclisimizin de desteğini bekliyorum."

TUZ TÜKETİMİ AZALTILACAK 

Akdağ, aile hekimliği uygulamalarına ilişkin olarak da değerlendirme  yaparak, "Aile hekimi başına düşen nüfus ortalama 3 bin 520'dir. Yıl sonuna kadar  bir hekim başına düşen ortalama nüfusu 3 bin 250'ye, 2017'de 2 bin 900'a  indirmeyi düşünüyoruz." dedi. Türkiye Sağlıklı Beslenme Hareketli Hayat Programının devam ettiğini  dile getiren Akdağ, şöyle devam etti:  "Yeni ihtiyaçları, Dünya Sağlık Örgütünün eylem planlarını dikkate  alarak 2017-2021 dönemi için güncelliyoruz. Tütünle mücadelede mesafe almak,  hareketsizlik ve şişmanlık konusunda mesafe almaktan daha kolay. Meksika'da,  ABD'nin bazı eyaletlerinde, İngiltere'de yürütülen çalışmalarda çok büyük  başarılar göremiyoruz. Toplumda yaşam biçimini değiştirmeye yönelik çalışmalar,  aslında kolay çalışmalar değil. Bunlar uzun soluklu çalışmalar ama bunu  başaracağımıza inanıyoruz. Çok ciddi bir program hazırlıyoruz, 2017'de bu  programı yürürlüğe koyacağız. İyi hazırlanmış medya kampanyalarıyla birlikte bu  programı, çok paydaşlı bir sorumluluk altında yürüteceğiz.  Bu hususta 2015 yılında bisiklet dağıtma kampanyamızda 2016'da 275 bin  bisiklet dağıttık ve yeni dönemde de buna devam edeceğiz. Belediyeleri bisiklet  yolları yapması için teşvik etmek istiyoruz.  Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat programı kapsamında, okullarda  ciddi tedbirler aldık. bugün, okul kantinlerinde zararlı maddeler içeren kola ve  gazlı içecekler, enerji içecekleri, cips ve gevrek çerezler, tüm şeker ve  şekerleme tür ve benzeri gıdaların satışını yasakladık. Kahvaltılık gevrekler, simit ve poğaça gibi unlu mamüller, buzlu  içicekler gibi besin değeri düşük ancak yüksek kalorili gıdaları artık okul  kantinlerinde sattırmıyoruz. Yeni bir beslenme rehberi hazırladık ve yayımladık.  "

Bakan Akdağ, tuz tüketimin de azaltılabilmesi için çalışma yapıldığını  belirterek, tuz tüketiminin kişi başı 15 gramdan 12 grama indirilebildiğine,  ancak bunun hala yeterli olmadığına dikkati çekti. Gıdaların içerdiği tuz  oranlarının azaltıldığının altını çizen Akdağ, "2020'ye kadar tüm kategorilerde  tuz oranlarını yüzde 20 daha azaltacağız." dedi.

SİGARA SATIŞINA YENİ DÜZEN 

Tütünle mücadele kapsamında yapılanlar hakkında da bilgi veren Akdağ,  Türkiye'nin tütünle mücadele programında dünya birincisi olduğunu anımsattı. Akdağ, Türkiye'nin Dünya Sağlık Örgütünün belirlediği kriterlerin  tamamını karşılayan ilk ülke olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:  "Dünya Sağlık Örgütünce 4 kez ödüllendirildik. Türkiye, tütünle  mücadelede bir model ülke olarak kabul edildi ancak yapmamız gereken yeni  hamleler var. Yürüyüş yolu ve çocuk parkı gibi kamuya açık alanlarda tütün  kullanımının önlenmesine yönelik bir genelge düzenledik. Burada, yeni iki alanı  önümüzdeki yıl, belki bu yıl huzurunuza getirmeyi düşünüyoruz.

Bunlardan birisi 'düz paket' uygulaması dediğimiz uygulamadır.  Avusturalya'nın başlattığı bir uygulamadır. Markanın paket üzerinde hemen hemen  hiç görülemediği, küçücük bir marka konularak sadece uyarılarla dolu bir paket  sistemi. İkinci olarak tütünle ilgili kanunumuzda tütün mamüllerinin satıldığı  yerlerin, dışarıdan görülemeyecek şekilde olması gerektiğine dair böyle bir hüküm  var. Ama oradaki cümlenin yapısından dolayı, vitrinden görülmeyecek ancak  içeriden görülebilecek şekilde satılıyor. Dolayısıyla, bunu da düzelterek, açıkta  satılamayacak duruma getirmeyi, kapalı dolaplara konularak tütünün satılması  gerektiğini de mevzuatımıza eklemeyi düşünüyoruz."

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
Bursa Gazete Manşetleri
PUAN DURUMU TÜMÜ