USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Siyaset

Sinan Oğan: "Cemaatçi değilim"

Eski MHP Iğdır Milletvekili Sinan Oğan, Paralel Devlet Yapılanması'nın partisine sızma girişiminden ilk defa 2007'de yapılan seçimler öncesinde şüphelendiklerini belirterek, "2011 seçimleri öncesinde ise kaset komploları ile şüphelerimiz kayboldu ve cemaatin MHP üzerinde ameliyat yapmaya çalıştığını kesin olarak anladık" dedi.

Sinan Oğan:
09-03-2016 18:17
Google News

 

MHP'nin olası olağanüstü kurultayında genel başkanlığa aday olacağını  açıklayan Oğan, Paralel Devlet Yapılanması'nın partisine yönelik sızma girişimlerine ilişkin, AA muhabirinin sorularını yanıtladı.

Bu konuda hem partisini hem de AK Parti’yi uyarmaya çalıştıklarını  ancak kendilerini dinletemediklerini ifade eden Oğan, şunları söyledi:

"Cemaatin MHP’ye sızma girişimleri olduğundan ilk defa 2007 seçimleri  öncesinde milletvekili adaylarının belirlenmesi sürecinde şüphelendik. Cemaate  yakın olduğunu bildiğimiz bir kısım insanın, belirli bazı kişilerin MHP’de  milletvekili olabilmesi için yerelde ve Genel Merkezde yoğun kulis faaliyetlerini  yürüttüklerini gördük. 2011 seçimleri öncesinde ise kaset komploları ile  şüphelerimiz kayboldu ve cemaatin MHP üzerinde ameliyat yapmaya çalıştığını kesin  olarak anladık.   Bunu sadece biz değil bütün kamuoyu anladı. Ancak bizim  cemaatle ilgili yaptığımız tüm uyarı ve ikazlar, AKP tarafından gözardı edildi.  2011’de milletvekili olduktan sonra gerek medya gerekse TBMM kürsüsünden cemaatin  Türk devleti için ciddi bir tehdit olduğunu, bu yapı ile mücadele edilmesi  gerektiğini sık sık vurguladım. Fakat biz hükümet değildik. Elimizde devlet gücü  yoktu. TBMM’de sözde yargı reformunun yapıldığı Anayasa Komisyonu çalışmalarında,  HSYK ile ilgili maddelerin geçmemesi için yoğun çaba sarf ettik. Genel Kurulda  bunun yanlış olduğunu, cemaatin yargıda kadrolaşmasına hizmet edeceğini ifade  ettik; ama dinletemedik.” Oğan, referandumda da anayasanın özellikle yargıyla  ilgili maddelerinin değiştirilmemesi için kampanya yürüttüklerini ancak başarılı  olamadıklarını vurguladı. Oğan, "Şimdi milletçe MHP’nin söylediği doğrulara  inanmamanın bedeli ödenmekte" dedi.

"CEMAATÇİ DEĞİLİM"

Sinan Oğan, kendisinin, geçmişte de günümüzde de cemaatle ilişkisinin  ve görüşmesinin olmadığını, geçmişte cemaati devlet için bir tehdit olarak  gördüğünü, bugün de aynı fikirde olduğunu söyledi.

İktidara yakın çevreler tarafından, kendisinin "cemaat tarafından aday  çıkarıldığına" dair iddialar ortaya atıldığını, bu durumu hem üzülerek hem de  hayretler içerisinde izlediğini belirten Oğan, "cemaatçi olduğuna yönelik  iddiaları" reddetti.

Bu konuda çok hassas olmaya çalıştıklarını vurgulayan Oğan, şöyle  devam etti:   "Biz MHP’de bir tüzük kurultayı toplamak ve daha sonra MHP Genel Başkanı olmak üzere bir yola çıktık. Bu süreçte yanımıza, yönümüze,  sağımıza, solumuza Paralel Yapı'nın yanaşmamasına özellikle dikkat ediyoruz.  Etrafımızın Paralel Yapı mensuplarıyla kuşatılmasına izin vermiyoruz.  Kadrolarımız arasına bir sızma olmaması için azami gayreti gösteriyoruz.  Arkadaşlarımla birlikte ülkücü-milliyetçi olarak kamuoyunun önüne çıkıyoruz. Hiç  kimse bize, yanında cemaatin falanca mensubu ya da cemaate müzahir falanca kişi  var diyemez.

Sonuç itibarıyla, AKP ile yollarını ayıran, HDP ve CHP’ye verdiği  dolaylı veya doğrudan desteklerden ciddi bir netice alamayan, elindeki medya kuruluşları ve şirketlerinin önemli bir kısmını yitiren cemaatin yeniden hayat  bulması için MHP gibi bir aksiyoner partiye sızmaya çalışacağı aşikardır.  Cemaatin 'stratejik' aklı, MHP’nin aksiyoner gücü ile birleşirse bu Türkiye için  büyük bir tehdide dönüşebilir. Aslolan bunu görmek ve buna müsaade etmeyecek  tedbirleri almaktır."

"DEVLETİNİ SEVEN KADROLAR İTİBARSIZLAŞTIRILDI"

Oğan,  cemaatin, kamu kurumlarındaki devletini seven milliyetçi bürokratik kadroları  itibarsızlaştırdığını söyledi. Kendi elemanları için tasfiye hareketi yapıldığını  anlatan Oğan, şu ifadeleri kullandı:  "Gülen yapılanmasının MHP ile  ilgisini iki döneme ayırarak değerlendirebiliriz. 17-25 Aralık’ı milat olarak  kabul edersek, 'Milattan önce' ve 'Milattan sonra' şeklinde iki farklı dönem ve  nitelikte tasnif edebiliriz. Milattan önce AKP ile cemaat arasında tam bir  mutabakat ve işbirliği vardı. Bu dönemde cemaat iktidarın ortağıdır ve devleti  birlikte yönetmekte ve dönüştürmektedirler.  Hem MHP yönetim kadroları hem de  MHP ve ülkücüler, dini pratikler üzerinden sürekli eleştirilerek hırpalandı.  Hükümetten aldıkları cesaretle adeta gözleri karardı, iyice pervasızlaştılar ve  nihayet 2011 seçimleri öncesi 16 kişilik MHP Başkanlık Divanı’ndan 8 genel başkan  yardımcısını kurdukları bir komplo ile tasfiye ettiler. Bu dönem AKP ile dost,  MHP ile düşman oldukları dönemdir.”

"MHP’Yİ MÜTTEFİK YAPMAYA  ÇALIŞTILAR"

Parelel Yapı'nın foyasının ortaya çıkmasının ardından, AK  Parti tarafından tasfiye edilmeye başlandığını anlatan Oğan, şu görüşleri dile  getirdi:

"Milattan sonraki dönem ise AKP ile cicim aylarının sona erdiği,  cemaatin dolaylı iktidarını tamamlayıp doğrudan iktidar için harekete geçtiği  17-25 Aralık sonrası dönemdir. O güne kadar AKP’de yolsuzluklar yapıldığına dair  iddialar karşısında susan, hatta konuşanı yakan cemaat, birden bire Erdoğan ve 4  bakanın yolsuzluk iddialarını gündeme getirdi. Ancak bu bir savaş ilanıydı.  Erdoğan geri adım atmadı ve cemaati her alanda tasfiyeye girişti. Tasfiye olan  cemaat artık MHP ile ilişkisini yeniden tanımlamaya başladı. MHP’yi kendisine  müttefik yapabilmek için aracılar vasıtasıyla Sayın Bahçeli ile görüştüler. Fakat  Sayın Bahçeli bu ilişkiye çok sıcak bakmadı. Geldiğimiz noktada Sayın Bahçeli  cemaatin belirli isimler üzerinden MHP’yi tamamen ele geçirmek üzere harekete  geçtiğini söylemektedir."

12 EYLÜL, ABD  VE GÜLEN CEMAATİ

Sinan Oğan, Gülen cemaatinin ABD’nin bir projesi olduğunu savundu.

"Ilımlı İslam" kavramının cemaat ile Türkiye’ye sokulduğunu belirten  Oğan, "12 Eylül Darbe Yönetimi ABD’nin Soğuk Savaş stratejisi çerçevesinde  geliştirdiği 'yeşil kuşak' ve 'ılımlı İslam' projesinin ilk ayağını Fethullah  Gülen ile hayata geçirmiştir" dedi. Oğan, şöyle devam etti:

"12 Eylül yönetimi, Fetullah Gülen ve taraftarlarını koruyucu  kanatları altına almış ve özellikle o günlerde yaşadığı travmanın etkisiyle  dağılan ülkücü gençler arasında popülaritesini artıracak algı operasyonları  yürütmüştür. Ülkücü gençlerin kurumsal bir yapı altında bulunma isteği,  üniversiteye yeni başlayan gençlerin başıboş ve sahipsiz bırakılması cemaate  arayıp da bulamadığı bir fırsat sunmuştur. Böylece cemaat, ülkücü gençleri yavaş  yavaş devşirmeye başlamıştır. Şimdi cemaatin yargı, ordu ve polis kadrolarına  baktığınızda önemli mevkide olan birçoğunun 50 yaşlarında yani 1980’li yıllarda  üniversitede öğrenci olduğunu görebilirsiniz.   Siyasi partilerin  kadrolarına baktığınızda da yaş ortalamasının 50 civarında olduğunu görürsünüz.  Dolayısıyla cemaatin yetiştirdiği bir kısım insan siyasetin içinde de olması  kaçınılmazdır. Bununla birlikte 90’lı yıllarda cemaati oy deposu görerek onlarla  aleni işbirliği yapan siyasi kadrolar da olmuştur. Rahmetli Kasım Gülek, Demirel  ve Tansu Çiller’le siyasete sızmıştır.” 

"BACADAN SIZIYOR"

Oğan, “Eğer hırsız içeride değilse kapıyı cemaate kim açıyor” sorusunu  yanıtlarken, “Cemaat her zaman kapıdan girmiyor ki. Kapıdan almazsanız pencereden  giriyor. Pencereyi kapatırsanız bacadan sızıyor ama her şekilde az ya da çok  sızıyor. Cemaatin AKP’ye sızmasını buna örnek gösterebiliriz. Bunu önlemek çok  kolay değil. Ancak asgaride tutabilirsiniz. Önemli olan partilerin liderlik  mekanizmalarının kapıyı, pencereyi ve bacayı tıkayacak iradeyi göstermesi ve  sızıntılara karşı uyanık olabilmesidir” görüşünü dile getirdi.

"ÜLKÜCÜ  GÖRÜNÜME BÜRÜNDÜLER"

Sinan Oğan, kendisini gizleyen cemaat mensuplarının  ülkücü görünümüne büründüğünü iddia ederek, "devlette, ticarette ve siyasetteki  rekabet ve hesaplaşmanın cemaat tehdidi üzerinden yürütülmeye başlanması halinde  bundan kripto cemaat unsurlarının yanı sıra masum insanların da tasfiye edilerek  zarar görebileceğine" işaret etti. Oğan, şunları söyledi: “Bu yükü hiçbir  sorumlu siyasetçi kaldıramaz. Adı ister PKK olsun ister cemaat olsun devlet  'ortak' kabul etmez. Bu nedenle devletin başladığı bu çevre temizliği bir an  evvel tamamlanarak sonuçlanmalı, toplumda güven yeniden tesis edilmelidir.    Bununla beraber Paralel Yapı mensuplarının çok hızlı adapte olduklarını  ve başka kılıklara girebildiklerini de görüyoruz. Cemaatin mensuplarının  özellikle sosyal medyada çok etkili olduğu, bu süreçler sonunda isim ve şekil  değiştirerek ülkücü görünüme büründüğünü görmekteyiz. Bu çevrelerin şahsımı da  hedef alır şekilde MHP kongresi sürecine müdahil olmaya çalıştıklarını ve  şahsımıza karşı da bu sahte hesaplar üzerinden bir itibarsızlaştırma kampanyası  yürüttüğünün de farkındayız.”

 

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
Bursa Gazete Manşetleri
PUAN DURUMU TÜMÜ