'Güvenli Yapıdan Dirençli Kentlere Doğru Mimarın Rolü ve Sorumlulukları' konulu genişletilmiş üye toplantısında Mimarlar Odası Başkanı Şirin Rodoplu Şimşek, yönetim kurulu üyeleri ve çok sayıda üye hazır bulundu.
Deprem bölgesine adli bilirkişi olarak görev yapan üyelerin izlenimlerinin aktarıldığı ve depremin yıkıcı nedenlerinin masaya yatırıldığı toplantının açılışında konuşan Başkan Şirin Rodoplu Şimşek, “İlgili Odalar olarak deprem öncesi yapılması gerekenleri ortaya koymak ve deprem sonrası olabilecek kaosları önlemek için sürekli açıklamalar yapıyor, öneriler getiriyoruz. Bu ülkede bu kadar mimar ve mühendis varken hala bu denli büyük yıkımlar ve can kayıpları oluyorsa demek ki bir şeyler epey yanlış gidiyor; plancılardan, mimarlardan ve mühendislerden sistemin her noktasında ve olması gerektiği gibi yararlanılmıyor.1999 depreminden sonra sadece kendimizi kandırmışız. Bursa’da böyle bir deprem yaşansa sanayi kenti olduğumuz da düşünülürse ne kadar büyük bir faciayla karşı karşıya kalacağımız ortadadır. Depremle birlikte Bursa Akademik Odalar Birliği olarak biz de hızlıca harekete geçtik. Yerleşkemizde kriz masası kurduk ve yardımlar toplamaya başladık. Farklı illere çokça yardım gönderdik. Bunun yansıra asli sorumluluklarımızın da farkındayız. Bu kentin Akademik Odaları olarak uzmanlıklarımız ve tecrübemizle üstümüze düşenin fazlasını yapmaya gayret ediyoruz. Bu manada bir yerden başlamak önemliydi. Kentin yapı envanterini belirlemek üzere belediyelerle protokol imzalıyoruz. Üstümüze düşeni yapıyoruz, her daim yapacağız da. Bursa olarak büyük oranda plansız ve niteliksiz yapı stoğu ile durumumuz hiç iç açıcı değil ancak geçmişe bakıp hayıflanmanın faydası yok. Çaresiz değiliz elbette, bugünü milad kabul edip harekete geçelim yeter ki. En nihayetinde bu bir süreç, beş ayda veya beş yılda tamamen güvenli bir kent elde edemeyiz ama harekete bugünden başlarsak en azından çocuklarımıza daha dirençli bir kentte yaşama şansı tanımış oluruz. Bir yandan da gözümüz, kulağımız deprem bölgesinde; oralarda hasar tespitine ve adlı bilirkişi olarak çalışmalara destek veren meslektaşlarımız var. Bu acıları bir daha yaşamamak için konuyu her daim gündemde tutmak, unutmamak ve depreme dirençli kentler için çalışmaları sürekli kılmak önemlidir” dedi.
Deprem bölgesinde adli bilirkişi olarak görev yapan mimarların görüşleri şöyle:
“ŞEHİRCİLİK VE BİTİŞİK NİZAM SORUNU VARDI”
Toplantıda gözlemlerini aktaran Mimarlar Odası Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Yedek Üyesi Mimar Bora Akin da, "Benim gördüğüm özellikle kentsel sir alanlarında Osmanlı yapılaşma kültüründen kalan dar sokaklar nedeniyle bazı mahallelere girilemiyor, bitişik nizam sorunları var. Çekic etkisiyle yapılar daha fazla zarar görmüş. Ayrık yapıda olsaydı yıkılan yapılar bir diğerine bu kadar etki etmeyebilirdi. Genel olarak temelde şehircilik yani planlama kısmında çok ciddi sorunlar var" diye konuştu.
“KALİTESİZ MALZEME VE ÖZENSİZ İŞÇİLİK”
Mimar Mustafa Karakoc ise, "Adli bilirkişi olarak gittik deprem bölgesine. 18 ekip olarak görevlendirildik. Temel sorun olan konu kalitesiz malzeme ve özensiz işçilik. Ben Bursa'da hayatımda böyle bir bina görmedim. Yıkılmış ölümlü binalardan numuneler aldık" dedi.
“BETON KALİTESİ ÇOK KÖTÜYDÜ”
Önceliğin deprem gerçekliğine verilmesi gerektiğine vurgu yapan Mimar İsmail Bülent Kızılkaya da şöyle konuştu, "Sunumda gösterdiğimiz binaların yaşı 30 ve 40 yıl üzerindekiler. Biz deprem olacağını biliyoruz. Fay hatları belli. Deprem hatıramız olmadığı için doğru dürüst sağlamlık kısmına bakılmadı. Sadece barınma ve yaşam alanları oluşturuldu, bu yanlış. Öte yandan eski bir belde olan Pazarcık’a gelirsek, en fark edilen sorunların başında yapı katlarının farklı zaman aralığında yapılmasıydı. Beton çok kötü kalitedeydi. Depreme bilimle yaklaşmamız lazım. Pazarcık'ta dere çakılı ile üretilmiş beton kullanımından dolayı binaların yıkıldığını gördük. İnsanlar binaların kötü yapıldığını kabul edemiyorlar. Bölgede halkın psikolojisi bitmiş durumda hayata tutunmaya çalışıyorlar."
“DEPREM TARİHİNDE BİR İLK”
Mimar Gün Işık ise, "Depremdeki yıkılmaları sadece demir ve betonla ilgili değil. Temelde bir anlayış sorunumuz var. Şu anda ülkemizdeki deprem tarihine baktığımızda ilk defa böylesini görüyoruz. İki büyük deprem bu kadar kısa aralıklarla peş peşe oldu. Şu ana kadar 18 yönetmelik değişikliği yaptık. Bu iş yönetmelikle olacak gibi değil. Oturma izni alınıncaya kadar 39 imza var. Yeni bir anlayışa ihtiyaç var. Deprem olunca değil deprem öncesi her şeyi konuşmalıyız. Bölge zaten hazır değildi birde deprem tarihinde bir ilk olan iki büyük depremi ardı ardına yaşadı" ifadelerini kullandı.
“MARAŞ'IN BU 9'UNCU YIKILIŞI”
Ali Kagan Atabey de, " Bilirkişi olarak hemen hemen 1600 binayı taradık. İlk defa Mimarlar Odası kurumlarla işbirliği yaparak deprem bölgesine gidiyor. Deprem incelemesi yapıyor ve yönetmelik içinde yer almaya çabalıyor, bu çok kıymetli. Maraş'ın bu 9'uncu yıkılışı. Biraz namuslu iş yapanların binasının ayakta kaldığına şahit olduk. Öte yandan bir enkaz köpeği 2,5 yılda yetişiyor. Türkiye'de ise 10 tane köpek var. Türkiye'nin en az 50 tane afet köpeğine ihtiyacı varmış ama pratikte yok ne yazık ki. Bölgede yamaçlara çıktıkça binalarda pek yıkım olmadığını gördük. Bunun yükseklere yapmak veya yüksek katlı bina yapmamakla alakası yok. Yapıları tamamen bilimsel verilere dayanarak yapmak en önemli şey. Doğru zemin etüdü, doğru projelendirme ve elbette doğru denetim şart."
“TEKNİK ADINA BİR ŞEYDEN BAHSEDEMİYORUZ”
Teknik olarak çok eksiklikler olduğunu dile getiren Barışim Günay,"Betondan başlayın da inşasına kadar teknik olarak söylenecek çok şey var. Denetleme konusunda ciddi sorunlar söz konusu. Biz bu şekilde ölümü hak etmiyoruz."
Geçmiş dönem şube başkanlarından Nizamettin Kaya da, yaptığı sunumla deprem gerçeğine dikkat çekti.