<div>İşte o yazı:</div> <div>Son bir hafta içerisinde Kilis’in karşısına denk gelen Cerablus bölgesine bir kara harekâtının hazırlıklarının yapıldığından, özel kuvvetlerin keşif amaçlı olarak sınır ötesine geçtiğine kadar birçok iddia kamuoyuna yansıdı. Son olarak PYD’ye de özel bir angajman uygulanarak, Türkiye’ye yönelen terör saldırılarından sonra Suriye’deki kantonların vurulacağı iddiası da gündeme geldi.Sorular belli. Türkiye, Kuzey Suriye’de güvenliğini ciddi biçimde tehdit eden bu kritik bölgeye askerini sokar mı? Rusya ve İran buna ne der? Karar alıcılar, bu seçeneğin artılarını ve eksilerini nasıl sıralıyorlar? <b>Kilis baskısı</b> Kilis’e IŞİD tarafından atılan, bugüne kadar 21 kişinin ölümüne yol açan roketler nedeniyle hem hükümet hem de TSK, “Artık bir şey yapılmalı” baskısı altında.Bu çerçevede, edindiğim bilgiler ışığında manzarayı şöyle özetleyebilirim:Önce kamuoyunun gündemine gelen iddialar... Türkiye’nin Suriye’ye yönelik, “angajman kurallarını işletme” kararı, buradaki örgütleri, rejimi ayrı ayrı değerlendiren bir nitelik taşıyor. Silahlı kuvvetler, rejim güçleri, IŞİD ya da PYD ayırımı yapmadan, Türkiye’ye yönelen bir saldırı olduğunda karşılığı hemen misliyle veriyor. Kuzey Suriye’de ayrı bir devlet oluşumu bulunmadığı ya da PYD de bir devlet olmadığına göre angajmanın kantonlara özel işletilmesi söz konusu değil. Nitekim daha önce PYD bölgesinden yapılan havan topu atışına misliyle karşılık verildi. <b>Keşif unsurları aktif</b> Özel kuvvetlerin keşif amaçlı olarak Kilis bölgesinden sınırı geçtiği bilgisi de resmi bir açıklama yapılmamakla birlikte doğrulanmıyor. Özel kuvvetlerin vurucu tim olduğunun, tespit ettiği hedefi gidip vurup geri döndüğünün, daimi muharebe, keşif gibi görevlerinin bulunmadığına dikkat çekiliyor. Belirtilen tipte bir operasyonun özel kuvvetlerle yapılmayacağının, olası bir sınır ötesi operasyonun mekanize tank kuvvetleriyle yapılabileceğinin de altı çiziliyor. Keşif ve istihbarat için özel kuvvetlerin sınırı geçmesine gerek olmadığı, Türkiye’nin bölgede görevli unsurlar, istihbarat unsurları ve yerel kaynaklardan gerekli bilgileri alabilme kabiliyetinin bulunduğu belirtiliyor. Kilis’e atılan Katyuşaların, sınır ötesinden gelen tehdidin engellenmesi için ne yapıldığına gelince...TSK, insansız hava araçlarını kullanarak 10-12 km’lik bir alanda, sınırı geçmeden tespit yapabiliyor. İHA’ların sınırı geçmesi ise söz konusu değil. <b>‘PYD mi değil mi?’ kontrolü</b> Yapılan tespitler, IŞİD’e karşı kurulan koalisyonun koordinasyon merkezine anlık bildiriliyor.Hedefler, merkezin kararı doğrultusunda silahlı İHA’lar, A10 ya da F15 uçaklarıyla vuruluyor.Türkiye tarafında ise TSK, şu an elinde bulunan bütün imkân ve kabiliyetleri sınırı geçmeden kullanıyor. Rus uçağının düşürülmesinden bu yana Türkiye, tek başına hava operasyonu yapmıyor.Rusya’nın SU24 füzelerini konuşlandırmasından önce de bu bölgede yoğun bir hava harekâtı yapılmıyordu. Buna karşılık, sınırın Türkiye tarafındaki bütün ateş güçlerinin, tank topu, çok namlulu roketatar, fırtına obüslerinin yönü Cerablus bölgesi. Eldeki bütün üstün ateş destek vasıtalarıyla belirlenen hedefler aralıksız vuruluyor.IŞİD saldırılarının buna rağmen sürmesinin nedeni ise alanın temizlenemiyor olması. Koalisyon güçleri, bildirilen bütün koordinatlara aralıksız hava operasyonu yapmıyor. TSK tarafından belirlenen hedeflerin koalisyon tarafından PYD’ye ait olup olmadığına yönelik kuşku nedeniyle ikinci kez kontrol ediliyor olması da cabası. Kimi zaman da hava muhalefeti gerekçe gösterilerek operasyon gerçekleştirilmiyor.Kararlı ve aralıksız ateş gücü sağlanmaması da IŞİD’in, özellikle de mobilize ettiği militanlarının kaçabilmesine olanak sağlıyor. <b>3 bin militan, bin Katyuşa</b> Tespitlere göre IŞİD, saldırılarını mobil araçlar ve sabit rampalarla yapıyor.132 mm’lik ağır Katyuşalar, araç üzerinde taşınamadığından rampa olarak yere kuruluyor, bu rampaların imhası nispeten daha kolay. Ancak Rusya’nın Suriye rejimine verdiği, IŞİD’in eline geçen bini aşkın seyyar Katyuşa, örgütün Kilis’e yönelen saldırılarında etkin kullanılıyor. Örgüt, sabit rampalar kolay hedef alınabildiğinden eylemlerini mobil araçlarla yapıp kaçmayı tercih ediyor. Bu tabloda TSK’nın bundan fazla ne yapabileceği sorusunun yanıtı ise aslında çok açık: Sınır ötesi operasyon.Değerlendirmelere göre sınıra yakın bölgede 3 bin civarında IŞİD militanı etkin durumda. <b>20 km süpürmek yeter</b> IŞİD’in sınırdan 40 km kadar süpürülmesi halinde tehdidin uzaklaştırılacağı değerlendirmesi yapılıyor. Askeri kaynaklara göre ise 40 km’ye bile gerek yok. Örgütün 20-30 km güneye süpürülmesi yeterli.Türkiye’nin olası bir kara harekâtı yapması durumunda askeri unsurlarına karşı IŞİD’in kolayca süpürüleceği konusunda en ufak bir soru işareti bile yok. Ankara’da bütün karar alıcı merkezler asıl güçlüğün bu tip bir operasyonun sonrası olduğu görüşünde birleşiyor. ABD’nin vereceği desteğin boyutu, Rusya ve İran’ın Suriye’deki planları, Rus uçağının düşürülmesinin ardından oluşan gerilim, Suriye’de süren iç savaşın yansımalarının Türkiye’yi daha sıcak biçimde etkileme riski bu denklemin dört parametresi. Seslendirilen görüş, “Askeri harekât kolay. Zor olan kısmı Rusya, İran, Suriye ile karşı karşıya gelinme riski.” Bütün bu yansımaların nasıl göğüsleneceği, hangi tepkiye nasıl karşılık verilebileceği, tepkilerin şiddeti masadaki sorular. Bu nedenle akıllardaki ilk formül, koalisyon güçlerinin desteklediği bir kara harekâtı.Koalisyon unsurlarının havadan, Türkiye’nin karadan Cerablus bölgesini temizlemesi.Türkiye’nin uzun süredir savunduğu tezler doğrultusunda temizlenen bu alanın IŞİD ve PYD’ye bırakılmayarak güvenli bölgeye dönüştürülmesi. Ilımlı muhaliflerin ve hatta Türkiye’ye göç edenlerin bu bölgede konuşlandırılması.Bugüne kadar yaşama geçmeyen bu formülle ilgili görüşmeler her zeminde yapılıyor.Ancak ortada sıcak bir tehdit ve can kayıpları var. <b>TSK: Hazırız </b> Bu manzara karşısında Türkiye tek başına riskleri alıp, harekete geçer mi? Askerin bakışı net: “TSK elindeki bütün imkân ve kabiliyetleri sınır ötesine geçmeden, sonuna kadar kullanıyor. Hedef tespitleri ve koalisyonla paylaşımı birçok vasıtayla yapıyor. Elindeki bütün ateş destek vasıtalarını kullanarak mücadelesini yürütüyor. Silahlı Kuvvetler’e dönük beklenti dile getirenler var. Şu anda elimizdeki bütün imkânı kullanıyoruz. TSK, siyasi iradenin direktifini uygular. Bir kara harekâtı ya da sınır ötesine geçip operasyon yapma imkan ve kabiliyetine sahibiz. TSK, her zaman hazırdır. Ancak direktifi verecek olan siyasi irade.” İşin özeti böyle. ABD ve Rusya’yla anlaşılması, operasyon sonrasının planlanması ve gerekli altyapının hazırlanması şart. Tehdit ve riskler sadece askeri harekâtla sonladırılacak boyutta değil. Siyasetin, “Girilmese bunlar olmazdı” ifadelerini karşılayacak hazırlıkları tamamlaması de elzem gözüküyor. Bölgeye yerleşecek unsurlardan, buraya daha sonra yönelecek saldırılara karşı ne yapılacağına kadar uzanan bir hesap listesi var ve elbette bunları uluslararası kamuoyuna anlatma görevi. “Türkiye girdi, girecek” çağrıları ise öncelikle karşı taraftaki askeri tahkimatın 2-3 katına çıkarılmasına yol açıyor. </div>