Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gaye Usluer, aşı pasaportu tartışmalarını Birgün'de yayımlanan yazısında değerlendirdi.
Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı, Prof. Dr. Gaye Usluer'in Birgün'de yer alan yazısı şöyle oldu:
DÜNYA tarihinin en büyük kitlesel aşılamasına tanıklık ediyoruz. Covid-19 enfeksiyonundan en önemli çıkış yolu olarak görünen aşılamada en büyük sorun arzın az, talebin ise fazla olması. Dünya genelinde Aralık 2020 içinde başlanan Covid-19 aşılaması ile bugüne kadar 216 milyon kişi aşılandı. Bu sayı oransal olarak dünya nüfusunun ancak yüzde 0.56’sına tekabül ediyor. Dünyada halen mevcut aşılanan kişi/ya da aşı dozu sayısının yüzde 75’inin ise dünyanın en zengin ya da en güçlü 10 ülkesine ait olduğu gerçeği çok önemli. Oysa Covid-19 enfeksiyonunu kontrol altına alabilmemiz için dünya nüfusunun en az yüzde 60-70’ini aşılamamız gerekiyor.
Türkiye’ye bakalım: 2021’nin Ocak 14’ünde başlayan aşılamayla nüfusun yüzde 7.45’i en az bir doz, yüzde 1.44’ü ise iki doz Covid-19 aşısıyla aşılanmış durumda. Yolumuz uzun, hedeflenen miktarda aşıya hem küresel ölçekte hem de ulusal ölçekte erişimin hiç kolay olmayacağı belli. Bu denli büyük kitlesel aşılamanın doğru ve dengeli yürütülebilmesinin önünde ki en büyük engel; eşitlikçi ve adil bir aşılamanın olamayışı.
Sağ kalım herkes için ortak ve zorunlu iyi iken, ülkeler arası eşitliksizliğin ne denli derinleştiğini de kaygıyla izliyoruz. Başından itibaren değindiğimiz “önce benim vatandaşım aşılanmalı” anlayışının ortaya çıkardığı aşı milliyetçiliği kavramı, son zamanlarda küresel aşı kutuplaşmasının da ortaya çıkmasına neden oldu. İşte tam da bu aşamada yeni bir kavram daha hayatımıza girdi: Aşı pasaportu…
AŞI PASAPORTU NEDİR?
Aşı pasaportu, Covid-19’a karşı aşı olduğunuzu kanıtlayan belgelere verilen isim. Birçoğumuz henüz çok farkında değilsek de önümüzdeki yılın en önemli tartışma yaratacak konularından birisinin Covid-19 aşısı pasaportu olacağı açıkça görülüyor. Covid-19 için henüz çok yeni ama bir o kadar da çokça tartışılan, tartışılacak bir konudan bahsediyoruz.
2021 yılında yeniden normale dönülebileceği umutları, 2020 yılı sonunda virüsün mutasyona uğraması sonucunda ortaya çıkan yeni varyantların yaygınlaşması, 3’üncü dalga beklentisinin artması ve aşıya ulaşamama ile birlikte yıkıldı. Halen birçok ülkede yeniden kapanma ve sokağa çıkma yasakları yeniden konuşuluyor. Aslında aşı pasaportu konusunun tam da bu süreçte ortaya çıkışındaki en büyük etmen, başta seyahat endüstrisi olmak üzere, ekonomiyi ve kamusal aktiviteleri bir an önce ama güvenli ortamda canlandırabilmek.
Aşı pasaportu çok yaygın kullanılmasa da yabancı bir kavram sayılmaz. Bazı faaliyetlere (örneğin haç ziyareti) katılmak veya belirli ülkelere girebilmek için aşılı olduğunuzu kanıtlamak zorunda olmak bilindik bir uygulama. On yıllardır, bazı ülkelere seyahat durumundaki insanlar; sarıhumma, kızamıkçık ve kolera gibi hastalıklara karşı aşı olduklarını kanıtlamak zorundalar. Yolcular, ancak istenilen aşıları olduktan sonra, Uluslararası Aşılama veya Profilaksi Sertifikası olarak bilinen imzalı ve damgalı bir “sarı kart” almak koşuluyla seyahat noktasına ulaşabilmekte.
Tüm dünya Covid-19’a ilişkin yeni varyantlar, aşı tedarikindeki gecikmeler, lojistik engeller ve ekonomik çöküntülerle boğuşurken, aşı pasaportları konusundaki tartışmaların daha acil bir önem kazanacağını gösteriyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), konunun merkezinde ki karar vericilerden biri. Uluslararası seyahatlerde yolcuların diğer ülkelere girişine izin vermenin bir koşulu olarak aşı sertifikalarının uygulanmasına, mevcut eşitsizlik ortamında “şimdilik” karşı olduğunu söyledi.
DSÖ, doğru olanın aşı pasaportu uygulanmasına yönelik küresel standartlar oluşturulmasından yana. Şu anda benimsenen iki öneri mevcut: Biri PCR testi ile Covid-19 testinin negatif olduğunu gösteren belge, diğeri de Covid-19 aşısı olduğunuza dair bir belgenin oluşturulması. Ancak bunların yapılabilmesi için küresel ve yaygın bir uygulamanın ortak standartlarının oluşturulması -teste ulaşımın, aşıya ulaşımın eşitlikçi olması gibi- gerekiyor.
AŞI PASAPORTU UYGULANMAYA BAŞLADI MI?
Aşıya ulaşım açısından daha şanslı olan ülkeler için aşı pasaportunu aynı zamanda özgürlük bileti olarak tanımlayabiliriz.
Bazı ülkelerde aşı pasaportu şimdiden uygulanmaya başlandı. İzlanda, ocak ayı sonunda aşı sertifikası veren ilk Avrupa ülkesi oldu. Ardından Yunanistan, iki doz aşılanması tamamlanmış olanlar için dijital aşı sertifikası kullanacağını açıkladı. Şu anda aşı sertifikası veren veya isteyen ülkeler arasında Kıbrıs, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Macaristan, İtalya, Polonya, Portekiz, Slovakya, İspanya ve İsveç gibi ülkeler bulunmakta. Birçok ülkede ise hükümetler aşı pasaportunu sokağa çıkma yasaklarından ve seyahat yasaklarından bir çıkış yolu olarak tartışmaya başladı.
AŞI PASAPORTLARINA İTİRAZLAR NELERDİR?
Risk gruplarıyla sınırlandırılmış aşılamada bile dünya nüfusunda hedeflenen yüzde 60-70 aşılanma oranına ulaşamayacağımıza, aşıya dair bilgi eksikliklerimizi de eklediğimizde aslında aşı pasaportunu hayata geçirebilmek için çok erken bir süreçteyiz.
Aşı pasaportu uygulamasına iyi tarafından bakacak olursak, kişiler aşılandıklarına dair kanıt sunmaları dahilinde başka bir ülkeye gittiklerinde karantina engeline takılmayacak. Tersten yani aşıya ulaşamayan kişiler ya da ülkeler açısından bakıldığında ise bu uygulamanın “dışlama ve ayrımcılık” dahil olmak üzere pek çok tartışmayı birlikte getirebileceğini de öngörebilmek zor değil. İnsan hakları ve kişisel verilerin korunması üzerine olumsuz etkilerinin neler olabileceği, dahası kişilerin Covid-19 testlerine veya aşılarına erişememeleri durumunda, sağlık durumlarını kanıtlayamadıklarından, fiilen özgürlüklerinin kısıtlanmış olacağı. Bu konulara şimdiden kafa yormak gerekiyor.
İnsanlar yeniden kamusal hayata tam anlamıyla katılacaklarsa, bir tür sertifikalar veya pasaportun bir ön koşul haline gelmesi kaçınılmaz görünüyor.
Türkiye’de aşı pasaportu konusu henüz gündemde bile değil. Siyaset kurumunun aşı pasaportu konusunun çözülmesi gereken küresel bir sorun olarak önümüze gelmesini beklemeden, bir an önce gerekli çalışmaları yapması ve olasılıkları öngörerek hazırlıklı olması şart.