TBMM Genel Kurulunda bütçe görüşmeleri devam ediyor. Genel Kurulda konuşan Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, 2017 yılının kritik bir yıl olduğunu belirterek, Avrupa’daki beş ülkede aşırı sağın anketlerde yükseldiği seçimlerin yapılacağını söyledi. Çelik, hükümetleri döneminde Avrupa Birliğinin stratejik öneme sahip olduğunu belirterek, “Avrupa Birliğine tam üyelik perspektifi sistematik bir çerçeveye oturtuldu ve tam üyelik müzakereleri yapıldı. Aşırı sağ, İslamofobi iktidar olmaya son derece yakın görülüyorlar. Avusturya’da aşırı sağ aday, İslamofobik, antisemitik, ırkçı, yabancı düşmanı, göçmen düşmanı bir aday kıl payı seçimi kaybetti” ifadelerini kullandı.
İlerleme raporlarının Türkiye’deki gerçekleri net yansıtmadığını belirten Çelik, “Terörle mücadele, demokrasinin gelişmiş olup olmamasından bağımsız olarak yerine getirilmesi gereken bir kavramdır. Bundan on sene evvel, 20 sene evvel şu tartışılabiliyordu; ’eğer demokrasi gelişirse terör minimize olur’ deniyordu. Fakat bugün görüyorsunuz ki dünyanın en gelişmiş demokrasileri terör tehdidiyle karşı karşıyadır. Dolayısıyla terör örgütlerinin, terörün yapısında geçmişteki yapıya göre ciddi bir genetik değişiklik vardır ve terörle mücadele demokrasiyi korumanın bir ön şartı hâline gelmiştir. Bu sebeple Türkiye’nin kararlılıkla mücadele ettiği ve etmeye devam edeceği PKK terör örgütünden bahsederken, Avrupa Birliğindeki herhangi bir raporun orantılılıktan bahsetmesini kesinlikle kabul etmiyoruz. Bunları yok hükmünde sayıyoruz. Niçin? Açık ve net bir biçimde de söylüyoruz; DAEŞ terör örgütüyle mücadele ederken orantılılıktan bahsetmiyorsunuz, kendi canınızı yakan terör örgütlerinden bahsederken orantılılıktan bahsetmiyorsunuz, PKK terör örgütünden bahsederken orantılılıktan bahsediyorsunuz. Nitekim, net bir şekilde söylediğimiz şey de şudur; sakın ola ki Türkiye’deki terör eylemlerinden bahsederken, cümlelerinizi kurarken ‘Şiddete karşıyız’ gibi genel geçer cümleler kurmayın. ‘Şiddete karşıyız’ gibisinden meşru devlet otoritesi ile terör örgütünü eşitleyen cümleler kurulması, aslında terör örgütlerine örtülü destek verilmesi anlamına gelir. Bu sebeple de ‘barış’ ve benzeri kelimeleri kirletmeyin. Çünkü ‘barış’ dediğiniz şey, iki meşru güç arasındaki çatışma neticesinde olur. Bugün, Türkiye Cumhuriyeti Devleti demokrasisine karşı, hukuk devletine karşı ve toplumsal istikrarına karşı bir terör tehdidiyle karşı karşıyadır. Verilen mücadele de buna karşıdır. Dolayısıyla bu bağlamda hiçbir şekilde ‘iç savaş’ kelimesinin kullanılması da doğru değildir. ’İç savaş’ kelimesi ya da ortada ‘Güneydoğu’da savaş koşulları var’ gibisinden bazı raporlara giren ifadeler şunun için kullanılıyor. Meşru ve egemen bir devlet ile yöneticilerinin seçim yoluyla geldiği bir devlet ile bir terör örgütünü eşitleme çabasıdır. Bunun farkındayız, bu ifadelerin hepsinin ne manaya geldiğini biliyoruz. Bu ifadeleri DAEŞ terör örgütü için kullanmanız nasıl mümkün değilse, PKK, DHKP-C ya da Fetullahçı Terör Örgütü için de kullanmanız mümkün değildir” dedi.
"BİZ BENZER ONLARCA SALDIRI KARŞISINDA BİLE OLAĞANÜSTÜ HÂL İLAN ETMEDİK"
Olağanüstü halin demokratik sistem içerisinde meşru bir mekanizma olduğunu belirten Çelik, “Bir devlet, ağır bir terör tehdidiyle ya da ağır bir varoluş kriziyle karşı karşıya kaldığı zaman buna başvurabilir. Bizim Anayasamızın ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 15’inci maddesi bunu düzenlemektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihadı, olağanüstü hâl ilan edilip edilmemesini dış şartlara bağlamıyor, en iyi o ülkelerin değerlendireceğini, o ülkelerin yetkili makamlarının değerlendireceğini söylüyor. Ve dikkatinizi çekerim, Fransa’da tek bir terör saldırısı oldu olağanüstü hâl ilan edildi. Biz benzer onlarca saldırı karşısında bile olağanüstü hâl ilan etmedik ama ne zaman ki devlete karşı bir işgal girişimiyle, Türkiye’nin millî egemenliğini ele geçirerek bir yabancı güce peşkeş çekme şeklinde bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kaldık, o zaman olağanüstü hâl ilan ettik. Dolayısıyla bizim olağanüstü hâl ilan etme içeriğimiz Fransa’nın olağanüstü hâl ilan etme içeriğinden on kat daha fazladır. Venedik Komisyonu Raporunda Türkiye’nin olağanüstü hal ilan etmek için yeterli ve meşru sebeplerinin olduğunun altını çizmektedir” dedi.
(İHA)