Dünya üzerinde bir milyon kişiye enfekte olan, on binlerce insanın hayatını kaybetmesine sebep olan koronavirüs; elbette tüm yaşamı değiştirdi. İnsanların en merak ettiği konular arasında da, salgın sonrasında hayatın nasıl değişeceği, günlük akışın bu durumdan nasıl etkileneceği yer alıyor. Bu sorular fütüristlere soruldu, onlar da korona sonrası hayat hakkındaki öngörülerini paylaştı.
''HAYATIN ARTAN HIZI İLE BİRÇOK İNSAN BAŞA ÇIKAMAYACAK''
Bundan elli yıl önce dünyanın en önde gelen fütüristlerinden Alvin ve Heidi Toffler, hayatın giderek artan hızını ele aldıkları "Future Shock" (Gelecek Şoku) adlı kitabı yayımladı. Tofflerlar, giderek artan bu hızla birçok insanın başa çıkamayacağını ve bu yüzden toplumsal ve bireysel bir şok yaşayacaklarını savundu.
"YENİ BİR 'NORMAL' İLE KARŞILAŞACAĞIZ''
Kendisini "gelecek odaklı bir stratejik danışmanlık şirketi" olarak tanımlayan Toffler Associates'in CEO'su Maria Bothwell, söz konusu şoku nasıl atlatacağımızın, adaptasyon yeteneğimize bağlı olduğunu ve yaşananları hafif karşılamaya çalışmanın yeterli olmayacağını söylüyor.
Bothwell, bugün yaşanan değişimlerin ne kadarının kalıcı olduğunu ve ne kadarının geçmişteki haline geri döneceğini bilmenin imkansıza yakın olduğunu söylüyor. Öte yandan Bothwell, yalnızca üç haftadır karantinada olmamıza rağmen değişikliklere uyum sağlamayı başardığımızı hatırlatıyor: "Kriz sonrasında 'yeni bir normal' ile karşılaşacağız. Ancak bu bazılarının öngördüğü üzere devasa bir boyutta olmayacak. Ancak insanlar farklılıklara hazırlıklı olmalı."
''KAÇACAK BİR YER YOK''
İngiliz astronom Sir Martin Rees, kendisini pandemiler konusunda "felaket tellalı" ilan eden bir bilim insanı. Rees, konuyla ilgili görüşünü şu şekilde açıklıyor:
"Kötümserliğin temelinde, bu tür olayların yeniden gerçekleşebileceği, buna 'kötü aktörlerin' neden olacağı ve daha fazla kötücül ve bulaşıcı değişken saçacakları fikri yatar. Bu, influenza veya çiçek hastalığı ile yapılabilir. Neyse ki yeni virüs daha karmaşık ancak muhtemelen onu da hacklememiz yalnızca an meselesidir."
Rees'in son fütürist çalışması, 2018'de yayınlanan "On the Future" (Gelecek Üzerine). Kitapta az da olsa pandemilerden ve bu bağlamda toplumsal kırılmalar ve birbiriyle bağlantılı dünyada ekonomik çöküşten "kaçacak hiçbir yer olmamasından."
''ALACAĞIMIZ DERSLER VAR''
Rees, salgın sonrası alınacak derslerle ilgili olarak, "İyimser senaryolardan ilki, bir defaya mahsus bir olay olması. Dirençli olmayan, uzun tedarik zincirlerine bel bağlamamamız gerektiği. Bu tür olaylarla başa çıkabilmek için atıl kapasiteye, insanlara ve ekipmanlara yatırım yapmamız gerekiyor. Ancak bu çok olası değil. Alacağımız ikinci ders ise kent çalışanlarının her gün evle iş arasında mekik dokuyarak 'bir-iki keyifsiz saat' geçirmesinin gerekli olmadığını öğrenmemiz." dedi.
EVDEN ÇALIŞMAK NASIL ETKİLENECEK?
Koronavirüs krizinde hayata geçirdiğimiz veya daha sık uygulamaya başladığımız bir fiilse işe gitmeyip evden çalışmak, yani "home office" yapmak. Araştırmalarını Berlin- Brandenburg Doğa ve İnsan Bilimleri Akademisi'nde sürdüren Isabella Hermann, bilim-kurgunun sosyokültürel ve teknolojik etkisi üzerine çalışmalar yürütüyor. Hermann, bazı kuruluşların çalışanlarını evden çalışmak zorunda olmaktan "korumaya" çalışabileceğini söylüyor:
"Bunun altında yatan kafa yapısı çok ilginç. Yani işin hayatınızın bir parçası veya yapmaktan hoşlandığınız bir şey olmadığı, bunun aksine her gün sekiz saat yapmak zorunda olduğunuz bir şey olduğu fikri. Hayatın da ancak buradan sonra başladığı."
''DİJİTALLEŞME HIZLANACAK''
Connecticut Üniversitesi'nde Yapay Zeka, Zihin ve Toplum Grubu'nun direktörü olan Susan Schneider ise "Pandeminin, online çalışabilmemizin mümkün olması için gerekli olan altyapının geliştirilme sürecini hızlandıracağını düşünüyorum." sözlerini kullandı.
İLETİŞİMİN İNSANİ BOYUTU KAYBEDİLEBİLİR
Hızlı ağlar bugün, 5G teknolojisi sayesinde mümkün. Peki teknoloji her şeyin çözümü mü? Video konferans teknolojisine bakalım. Kullanımı rahat olsa ve iletişim kurmayı kolaylaştırsa da, insanlar arası iletişimin önemli unsurlarından olan vücut dilini, kafa ve omuzlar dışında aktarmayı başaramıyor. Tüm sesler normal geliyor, mikrofonlar açılıp kapatılıyor, endişeli ve kızgın el jestleri iş arkadaşlarınıza yansımıyor. Susan Schneider, iletişimin insani boyutunu kaybedeceğimiz endişesine sahip: "Pandemi sonrası dünyada şirketlerin insan emeğini daha az kullanması ve insan işçilerin yerini otomasyon ve yapay zekanın almasından korkuyorum. Bilgisayar ve robotlar hastalanmıyorlar."
BEKLENMEDİK FAYDALAR GÖRÜLEBİLİR
Değişim meselesine ilgi duyan Nelson, yaşadığımız dönemin "insanlık tarihine kazınacağı" görüşünde. Bu süreçten "beklenmedik" bir fayda görmemizin mümkün olduğunu kaydeden Nelson, "Bazılarımız, bilgi ve örgütlenmenin bazı dominant yollarının yaşamla, karmaşık insani ve gayri insani sistemlerle başa çıkamadığının farkına varabilir. Bu, kültürlerimizin kavramsal temellerini güncellemeye odaklanmamıza yardımcı olabilir." ifadelerini kullandı.
TÜKETİMDE KÖKLÜ DEĞİŞİKLİK BEKLENMİYOR
Peki sıfırdan başlamak mümkün mü? Sırf alışveriş alışkanlıklarımızı bile özlerken, kültürlerin tamamını değiştirmek nasıl mümkün olabilir? Isabella Hermann, "İklim aktivistlerinin umduğu üzere tüketim alışkanlıklarımızda köklü bir değişim olacağını düşünmüyorum. Bu ancak 'sistem' değiştiği takdirde mümkün olur. Şu an yaptığımız şeyse sistemi bedeli her ne olursa olsun ayakta tutmaya çalışmak. Hiçbir şey, geleceği öngörmekten daha zor değil. Her türlü trend ve veriyi analiz edip türlü türlü senaryolar inşa edebilirsiniz ancak gelecek çizgisel değil." dedi.