Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, denizciliğin her alanında Türkiye’nin lider olması gerektiğini belirterek, "Her türlü beşeri faaliyette olduğu gibi ekonomik ve ticari faaliyetler de ancak hukuki güvenlik ortamında gelişebilir” dedi.
Ankara Üniversitesi Deniz Hukuku Ulusal Araştırma Merkezi (DEHUKAM) ile Yargıtay Başkanlığı işbirliğinde "Denizde Cebri İcraya İlişkin Güncel Gelişmeler Kollegyumu" gerçekleştirildi. Yargıtay Konferans Salonu’nda düzenlenen programa Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, DEHUKAM Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Önel, DEHUKAM Yönetim Kurulu Üyesi Zekeriya Birkan ile birçok konuk katıldı. Programda konuşan Akarca, Piri Reis’in denizciliğin gelişmesinde büyük bir önem arz ettiğini söyleyerek, “Turgut Reis, Oruç Reis, Piyale Paşa, Barbaros Hayrettin Paşa gibi birçok ünlü denizci, yaşadıkları döneme damgasını vurmuş ve Akdeniz’in Türk hakimiyetinde kalmasını sağlamıştır. Özellikle Piri Reis önemli bir deniz bilgini olup, ünü ülke sınırlarını aşmış, haritacılık bilgisi ve kitaplarıyla dünyada denizciliğin gelişmesine katkıda bulunmuştur” dedi. “Denizciliğin her alanında ülkemiz lider olmak zorundadır”
Denizciliğin tarihsel önemine değinen Akarca, “Geçmişte güvenlik, balıkçılık ve ticaret yönleri öne çıkan denizcilik, bugün başta doğalgaz ve petrol olmak üzere yer altı zenginlikleri bakımından da önemli hale gelmiştir. Bu nedenle denizciliğin her alanında ülkemiz güçlü ve lider olmak zorundadır” ifadelerini kullandı.
Akarca konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Avrupa’da ve dünyada olduğu gibi ülkemizde de genel olarak hukuk sisteminin ekonomik ve sosyal ilişkilerin gerisinden gitmesinden dolayı yaşanan hukuki belirsizlikler, ekonomik ve ticari hayatta az veya çok engeller oluşturur. Bu riskin en aza indirilmesi amacıyla gerekli tedbirleri almak, ticari ve ekonomik yaşamın ihtiyaçlarına gecikmeksizin cevap veren bir hukuk düzeni oluşturmak gerekir. Deniz ticaretinin tarihten bu yana önemi hiçbir zaman azalmamış, aksine sürekli artmıştır. Dünya ticaretinin yüzde 80’inden fazlası deniz yolu ile gerçekleştirilmektedir. Dünyanın küreselleşmesi, ticarette ülke sınırlarının kaldırılması, deniz yolunun hava, kara ve demiryoluna göre daha ucuz olması, çevreyi daha az kirletmesi, enerji tüketiminin daha düşük olması gibi nedenlerle deniz taşımacılığı her geçen gün artmaktadır. Her türlü beşeri faaliyette olduğu gibi ekonomik ve ticari faaliyetler de ancak hukuki güvenlik ortamında gelişebilir.” “Bireyler verilen bir mahkeme kararını ancak icra edildiği zaman hissederler”
Deniz hukukuna ilişkin Akarca, “Özellikle deniz hukukuna ilişkin mahkeme kararlarının icra edilebilirliği kritik bir konudur. Bireyler verilen bir mahkeme kararını ancak icra edildiği zaman hissederler. Mahkeme kararı ne kadar isabetli olursa olsun, tam ve doğru şekilde icra edilemiyorsa adalet yerine getirilmiş sayılamaz. Gemi siciline kayıtlı da olsa gemiler, fiziki anlamda taşınmaz değildirler. Ülke sınırlarını çabuk terk edebilirler. Sıkça rastlandığı üzere yabancılık unsuru taşıyan deniz ticareti uyuşmazlıkları karmaşık hukuki sorunlara neden olabilmektedir” ifadelerine yer verdi.
Akarca, Türk Gemi Sicili’ne kayıtlı geminin yurt dışında ya da yabancı bir ülkenin gemi siciline kayıtlı geminin Türkiye’de cebri icra yoluyla satılması halinde uygulanacak usullerin farklılıklar gösterebileceğini vurguladı. Cebri icraya uygulanacak hukuk konusunda son yıllarda ciddi tereddütler oluştuğunu söyleyen Akarca, sorunun giderilmesi amacıyla Türk Ticaret Kanunu’nun 1350’nci maddesine özel hüküm konulduğunu belirtti. Akarca konuşmasını şöyle sonlandırdı:
“Tüm bu karmaşık hukuki sorunlar karşısında uygulamacıların, milletlerarası alanda genel kabul gören, çağdaş ve çıkarlar dengesine uygun çözümler üretmeleri beklenmektedir. Bu yönleriyle denizde cebri icra hem ciddi bir bilgi birikimi hem de çok hızlı hareket etmeyi gerektirir. İşte bu nedenle denizde cebri icranın amacına uygun, etkin ve zamanında yerine getirilmesi denizcilik faaliyetlerinde büyük önem taşımaktadır.”
Program toplu fotoğraf çekimiyle sona erdi.