Teknolojinin gelişmesi ile sona eren radyo ustalığı, artık televizyon tamirciliğine dönmüş durumda. Bunun sebebi ise radyoların çalışma sisteminin şuan kullanılmaması. Bu sebeple tamir ettirmenin zor olduğu radyolar, artık tavan aralarına kaldırılmış durumda. Günümüzde çok az sayıda kalan radyo ustalarından bir de Eskişehir’de yaşıyor. Küçük bir dükkanda 50 yıldır radyo ve pikap tamiri yapan 70 yaşındaki Fehmi Kocuklu, bu mesleği icra eden insanların artık olmadığını söylüyor.
“YENİ YETİŞTİRDİĞİMİZ İNSANLAR VAR, ONLAR DA ÇOĞU RADYOCULUĞU TAM ÖĞRENEMEDİLER”
Meslekte yeni yetişenlerin radyoculuğu tam öğrenemediğini ve televizyon tamirine ağırlık verdiklerini belirten Koyuncu, “Benim dönemimde 4-5 tane radyocu vardı. Hepsi rahmetli oldu. Bir iki kişi ya varız, ya yokuz. Yeni nesil, yeni yetiştirdiğimiz insanlar var, onlar da çoğu radyoculuğu tam öğrenemediler. Televizyon üzerine ağırlık kazandı. Televizyon tamiri yaptılar. Şuanda çalışıp duruyoruz. Sağ olsun arkadaşlar da hiç durmadan çatı aralarından mı diyelim, bodrumlardan mı diyelim bulup getiriyorlar. Kimisini satıyoruz, kimisini alıyoruz, kimisini kendilerine yapıyoruz. Bunlar iki çeşitti eskiden. Biri bakalit kasa, biri de ahşap kasa. Ahşap kasayı ağaç kurdundan koruduğun zaman hiçbir şey olmaz. Islanmayacak. Bunlar kaplama üzerine. Eskiden mobilyalar tamamen ağaç ve kaplamayla yapılırdı. Kuru yerde, nemsiz yerde durursa bir şey olmaz. Ama bakalit kasayı suyun içine atsanız yine de bir şey olmaz. Bu uzun süre dayanır. Ama ağaç kas şişer, parçalanır, bezleri yırtılır. Bunları değiştiriyoruz. Yeniden bunlara verniktir, ciladır, kaplamasıdır, bu tür çalışmalarla yeniden canlandırıp hayata geçiriyoruz bunları” ifadelerini kullandı.
“ESKİŞEHİR’DE BENDEN BAŞKA RADYO TAMİRCİSİ YOK”
Eskişehir’de kendinden başka radyo tamircisinin olmadığını söyleyen Koyuncu, parça bulmakta zorluk yaşadığından bahsetti. Koyuncu, “Eskişehir’de benden başka radyo tamircisi yok. Türkiye’de kaç kişiyiz onu bilmiyorum. Bildiğim kadarıyla İzmir’de duyuyorum, Ankara’da bir tane var diyorlar, İstanbul’da var diyorlar. Fazla da bir yerde olduğunu zannetmiyorum. Bu mesleği yaprak ekmek yiyecek insan çok az kaldı. Çünkü bu teknolojiyi bilmiyor. Bu 1950-1960’ların teknolojisi. Sonradan translör çıkınca bu lambalıların her şeyi bitti. Şimdi lambayı bulamıyoruz zaten. Bunlar artık imal edilmiyor. Ekstra Çin yapıyor arada bir. O da çok kullanılan lambaları yapıyor. Buraya getirtmek de baya masraflı oluyor. Bu radyoları radyo sahipleri haber saatinde ajans dinlemek için açarlar, yarım saat dinlerler, haberden sonra kapatırlar. Arkasından bir iki saat sonra yurttan sesler diye bir program başlar. O eski sanatçılar türküler şarkılar söyler. Onu da işte misafir varsa. Yoksa radyo o kadar kıymetliydi ki bozulmasın zarar görmesini tamirciyle uğraşmayalım diye fazla kullanılmazdı” dedi.
“BUNLARIN TEDAHÜLDEN KALKMASININ SEBEBİ TEKNOLOJİNİN GELİŞMESİ”
Eski radyoların tedahülden kalkmasının sebebinin teknolojinin gelişmesi olduğunu söyleyen Koyuncu, açıklamalarına şu şekilde devam etti:
“Bu radyoları dinleyebilmek için çatıya 15 metre anten germeniz lazım. Oradan bir hat indireceksiniz, radyoya takacaksınız ve bir de topraklaması olacak. Onu da musluğa bağlayacaksınız o dönemin teknolojisine göre. Onu yaptığınız zaman cızırtısız bir biçimde dinleme şansınız olur. Onun haricinde çok cızırtı yapar. Bunların tedahülden kalkmasının sebebi teknolojinin gelişmesi, translörün gelişmesi, dijitalin gelişmesi. Bunların hepsi bir araya geldi, artık radyo dediğimiz şey telefonun içinde. Aç dinle. Her şey var. Ama bunun sesiyle, bunun görüntüsüyle, nostaljik duruşuyla hiç alakası yok o işlerin.”
(İHA)