Kimileri neredeyse 40 dereceye varan hava sıcaklığı karşısında serinlemek için 40 takla atarken, kimileri kavurucu sıcakta bile üşümekten kendisini alamıyor.
Güneş tepede, sıcaklık 35- 40 derece, her yer kavruluyor, birçok insan serinlemek için her yolu denerken bazıları bu sıcakta üşüyor. Peki otomatik ısı kontrolündeki canlılar grubunda olmasına rağmen bazı insanlar neden yaz ortasında bile üşümekten kurtulamıyor?
Hepimiz yazın en şiddetli sıcaklarında bile kalın giysiler giyen, vücudunu açıkta bırakmayacak kıyafetleri tercih eden, üzerine şal alan, ya da fularla boğazını kapatanlara tanık olmuşuzdur. Bu durumun en kestirme nedenini tıp, “termoregülasyon sorunu” olarak açıklıyor. Yani vücudun ısı kontrol mekanizmasındaki bozulma. Buna neden olan bazı hastalıklar ve sorunlar var elbette ancak bazen hiçbir somut neden olmadan da termoregülasyon sorunu gelişebiliyor.
DENİZE GİRMEKTE ZORLANSA DA HEMEN ALIŞIYOR
Sağlıklı bir kişinin, 22-25 derece sıcaklıktaki denize girdiğinde ortalama bir dakika civarında üşümesi geçiyor. Ancak vücudunun ısı kontrol mekanizmasında sorun olanlarda üşüme bir türlü geçmiyor. Bunun sebebi kansızlık, tiroid hastalıkları, bazı hormon rahatsızlıkları, astım, kronik nezle ya da sinüzit, KOAH ve diyabet hastalığı olabiliyor.
YAZ ORTASINDA KIŞI YAŞAMAK
Termoregülasyon sorunu, kanser tedavisi görenlerde de karşılaşılan bir durum. Kullanılan kemoterapi ajanları bazı hastalarda ısı kontrol mekanizmasını etkiliyor ve bazen, bazı hastalara yaz ortasında kışı yaşatabiliyor.
İnsanlar otomatik ısı kontrolü olan canlılar grubunda. Vücut ısılarını kutupta - 50 derece veya Ekvatorda + 50 derecede dahi ortalama 36.5 derece civarında tutabiliyorlar. İnsanlar bu özelliklerinden dolayı, benzer birçok memeli, omurgalı ve sıcakkanlı gibi dünyanın her yerinde yaşayabiliyorlar. Bedenlerinde bu ısı ayarı olmayan yılan ve kertenke gibi soğukkanlı canlılar ise ancak dünyanın belli bölgelerinde yaşama şansı bulabiliyor.
HEPSİ İÇGÜDÜSEL
İnsanlardaki otomatik ısı kontrol sistemi harikulade bir adaptasyon mekanizması. Örneğin; fırın gibi sıcak bir odaya girdiğimiz anda, terlemeye başlarız, su içme ihtiyacı duyarız, üstümüzdeki giysileri azaltırız, serin bir köşe ararız. Tam tersi buzhane gibi bir ortama girer girmez de hemen kıl diplerimizdeki adalelerimiz kasılarak enerji tasarrufu yapar, enerji üretmek için durduğumuz yerde yapabileceğimiz her şeyi yapmaya başlarız. Titremek, astım hastası veya eğilimli olanlarda öksürmek, alerjik ya da nonalerjik nezlesi olanlarda ardı ardına hapşırmak bu tepkilerden bazıları.
Burada amaç en kısa yoldan enerji üretmek ve vücudumuzu ısıtmak. Sıcak-soğuk sıvı içmek, tuvalete gitmek, giysileri çıkarmak veya ilave giysi giymek, soğuk-sıcak bir köşe aramak hemen içgüdüsel olarak yaptığımız davranışlar arasında.
KADINLAR DAHA ŞANSSIZ
Termoregülasyon sorunu kadınları daha fazla etkiliyor. Özellikle menopozla birlikte bu durum daha da belirginleşiyor. Menopoz döneminde ısı kontrolünün soğutma tarafı hasarlanıyor. Yine tiroid hastalıkları, hormon veya kan hastalıkları da buna yol açabiliyor. Bozukluğun doğuştan geldiği durumlarda ise hem ısıtma hem de soğutma sistemleri sorunlu olabiliyor.
FAZLA GİYİNMEK ÇÖZÜM MÜ?
Genel kanının aksine fazla giyinmek insanı üşümekten korumuyor, tersine ne kadar çok giyinirseniz, zamanla o kadar çok üşüdüğünüzü anlıyorsunuz. İnsan zamanla kendi kültürünü normal zannederek her şeye alışıyor. Örneğin kışın Avrupa ülkelerinde mini etek veya tişörtle bisiklet kullananları görmek mümkünken, Türkiye gibi ülkelerde kat kat giyinmesine rağmen yine de üşüyen insanların oranı bir hayli fazla. Bunda; çocukluktan beri oluşan şartlanma duygusu da çok etkili. Belki de süreki hep üşüme uyarısı ile büyüyen kişiler daha çok üşüyor. Aynı şekilde Avrupalılar yıl boyu dondurma yerken, biz dondurmayı sadece yazın yiyoruz.
“Herkeste ısı kontrolü tam çalışıyor mu?” sorusunun cevabı; hayır. Kabaca insanların dörtte birinde bu sistemde arızalar oluyor. Bazıları her ortamda, ağustos ayında bile üşürken, bazıları da kışın en soğuk günlerinde bile terleyebiliyor.
TEN UYUMU MU, ISI UYUMU MU?
Siyah beyaz televizyon dönemindeki reklam klasiklerinden biri de; “Yak şu kaloriferi donuyoruz ve söndür şu kaloriferi pişiyoruz” diyen apartman sakinleri arasında kalıp “Elmor” diye bağıran kapıcıydı. Günümüzde bu sorun kombi sistemleri ile büyük oranda çözüldü ama bu sefer de sorun ev içine taşındı. Üşüyen bir kadın ile kışın ortasında şort-atletle gezen eşinin odaları ayrıldı. Kabaca ‘ten uyumu’, ‘elektrik almak’ denilen paket programın önemli bir ögesinin de bedenlerin ısı uyumu olduğu anlaşıldı.
TÜRK TOPLUMUNDA ÜŞÜME FOBİSİ
Biz zaten üşümekten, fobi derecesinde korkan bir toplumuz. Bizler için idrar yolları iltihabı üşütmek, sinüzit veya bronşit olmak üşütmek, zatürreye yakalanmak üşütmek, akıl hastalığı bile kafayı üşütmek... Neden de hep; terliksiz dolaşmak, banyo yapıp sokağa çıkmak, az giyinmek gibi etkenler. Halbuki ısı kontrol sistemi normal çalışan kişilerde bu nedenlerin hastalık sebepleri arasındaki rolü çok az. Ancak ısı merkezi bozuk olanlar için aynı şeyi söylemek mümkün değil.
TEDAVi iÇiN NE YAPILABİLİR?
Yaz-kış üşümekten kurtulmak için eşlik eden bir hastalık varsa uygun şekilde tedavi edilmesi en doğru yaklaşım. Astım veya kronik nezlenin kontrol altına alınması gibi. Boy-kilo oranları bozuldukça, kural olmamakla beraber, ısı kontrol sistemlerinin de bozulduğu belirtiliyor. Hareket etmek, spor yapmak da ısı kontrol sistemini ayakta tutan faktörlerden.
Vücudumuzu bir kombi-kalorifer sistemi gibi düşünürsek, açık damarlar da sistemin su borularını oluşturuyor. Damarları tıkayan nedenlerin başında ise sigara içmek ve fazla yağlanmak geliyor. Bu nedenle sigaradan uzak durmalı, vücuttaki yağ oranlarını normalize etmeli. Özellikle yaşlılıkta en önemli organın, açık damarlar olduğu unutulmamalı.
Eski hamamlardaki sıcaktan sonraki soğuk oda veya havuzlar, muhtemelen ısı kontrol sistemimizin daha iyi çalışmasına imkan veriyordu. Birçok kültürde olan ardı ardına sıcak-soğuk temaslı banyoları bu düşünceyle değerlendirmek yerinde olsa gerek.