Çırağan Sarayı’nda gerçekleşen ve 3 gün devam edecek olan “Uluslararası İstanbul Hukuk Kongresi” bugün başladı. Kongreye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yanı sıra, çok sayıda ülkenin adalet bakanları ve hukukçuları katıldı. Kongrenin açılış konuşmasında konuşan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, kongreye İstanbul’un ev sahipliği yapmasından memnuniyet duyduklarına vurgu yaparak, “Bu kongrenin, seçilmiş Cumhurbaşkanı’nı indirmeyi, seçilmiş hükumeti düşürmeyi seçilmiş meclisi kapatmayı hedefleyen, demokratik hukuk devletini ve milli iradeyi yok etmek isteyen, başarısız 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünden sonra İstanbul’da yapılıyor olması, bu kadar seçkin ve saygın konuğun katılıyor olması son derece önemlidir bizim için. Bu açıdan da değerli katılımcılara ayrıca teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.
“HALKIMIZ DEMOKRASİSİNİ KORUMAYI BAŞARMIŞTIR”
15 Temmuz’da yaşananları hatırlatan ve Türk milletinin mücadelesinin büyüklüğüne vurgu yapan Bakan Bozdağ, “15 Temmuz darbe teşebbüsü sırasında Cumhurbaşkanımız ve ailesine suikast girişimi, Meclis’in, Cumhurbaşkanlığı’nın, güvenlik birimlerinin F-16 savaş uçaklarıyla bombalanması, silahlı helikopterlerle taranması, halkın üzerine tankların ve zırhlı araçların sürülmesi ve otomatik silahlarla taranması suretiyle gerçekleştirilmeye çalışılmış ve bu süreç içerisinde 241 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 2 bin 144 vatandaşımız da yaralanmıştır. Darbe teşebbüsü, Cumhurbaşkanımız, Meclis’imiz, hükumetimiz, siyasi partilerimiz, medyamız ve bütün siyasi farklılıklarını bir yana koyup demokrasiye, hukuk devletine, seçilmiş Cumhurbaşkanı, hükumet ve Meclis’ine ölümüne sahip çıkmasıyla ve bu amaçla yaptığı başarılı mücadeleyle başarısız kılınmıştır. Halkımız büyük bir demokrasi ve hukuk mücadelesi vermiş ve sonuçta hukukunu da, demokrasisini de korumayı başarmış, buna kast edenler mağlup olmuştur” ifadelerini kullandı.
“FETÖ, BÜYÜK BİR ULUSAL GÜVENLİK TEHDİDİDİR”
FETÖ’nün yalnızca Türkiye için tehdit olmadığını verdiği örnekle açıklayan Adalet Bakanı Bozdağ, “Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ), yetiştirdiği insanları orduya, emniyete, diğer kamu kurumlarına yerleştiren, yerleştirdiği kişileri de örgüt elemanı olarak, ihtiyaç duyduğu zaman kullanabilen ve bu vesileyle devletin parasını, devletin silahlarını, devletin malzemelerini, devletin kanunlarını ve diğer bütün imkanlarını örgütün imkanlarına, örgütün mallarına dönüştüren terör örgütü niteliği taşımaktadır. Din ve eğitim gibi herkesin hassas olduğu konular kullanılmak suretiyle toplum içinde ve devlette yer edinmeye çalışan bu yapıyı, Türkiye çok acı tecrübeler yaşamak suretiyle yakından tanımıştır. Bu yapının yetiştirdiği kişiler devlette görev aldıktan sonra örgüt liderinin talimatları doğrultusunda devletin bütün gizli bilgilerini, sırlarını, imkanlarını, kabiliyetlerini örgütün liderine aktarıyor, örgüt liderinin de onu nerelere aktardığını sizlerin değerlendirmesinde fayda mülahaza ediyorum. Türkiye Genelkurmay Başkanı’nın emir subayı her gün Genelkurmay Başkanı’nın odasına bir dinleme cihazı koyuyor, akşam bütün konuşmaları kaydediyor ve bunu kendisinin üstü olan, örgüt içindeki kişiye teslim ediyor, o da bunları Pensilvanya’ya götürüyor. Şimdi, Türk Genelkurmay Başkanı’nın makamına herhangi bir devlet kendi adamını yerleştirebilir mi? İmkansız. Ama o ülkenin vatandaşını kullanan, o ülke içerisinde yerleşik bir örgüt vasıtasıyla oradan her türlü bilgiler alınabilir mi? Alınabilir. İşte, örnek bu hadisedir. O yüzden Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) sadece Türkiye için bir ulusal güvenlik tehdidi değil, bulunduğu bütün ülkeler bakımından da bu anlamda büyük bir ulusal güvenlik tehdididir” değerlendirmesinde bulundu.
(İHA)
