Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, HDP önceki eş genel başkanlarından Selahattin Demirtaş’ın başvurusu üzerine Türkiye aleyhine verdiği kararı ve sonrasında yapılan açıklamaları değerlendiren Bursa Barosu Yönetim Kurulu, şu açıklamayı yaptı:
“AİHM tarihinde ilk defa Türkiye Cumhuriyeti hakkında AİHS 18. madde kapsamında ‘haklara getirilecek kısıtlamaların sınırlanması kuralının ihlal edildiğine’ yönelik karar verdi. AİHS’nin 18. maddesi ile yapılan düzenleme AİHS’ne taraf olan ülkelerin olağanüstü hal dönemlerindeki hak kısıtlamalarına ilişkin hükümlerin öngörüldükleri amaç dışında uygulanamayacağını düzenlemektedir.
AİHM’in Selahattin Demirtaş hakkında verdiği kararda 18. maddenin uygulanmış olması bir anlamda da, tutuklama kararının ‘hukuki’ değil, ‘siyasi’ gerekçelerle verildiğine hükmetmesi anlamına da gelmektedir.
Bilindiği üzere ülkemiz 15 Temmuz 2016’da gerçekleşen hain darbe girişiminin ardından OHAL ilan etmiş ve sonrasında AİHS’nin bazı maddelerini de OHAL kapsamında askıya alarak bu durumu AİHM’in çatısı altında bulunduğu Avrupa Konseyi’ne de bildirmişti. Oysa AİHM’nin kararında yer verdiği AİHS’nin 18. maddesinde, ‘Anılan hak ve özgürlüklere bu sözleşme hükümleri ile izin verilen kısıtlamalar, öngörüldükleri amaç dışında uygulanamaz’ ifadesi açıkça yer almaktadır. AİHM Demirtaş davasında Türkiye’nin bu hükmü ihlal ettiğine karar vererek ulusal yargı organlarımızca Demirtaş’ın tutuklanmasına ve tutukluluk halinin uzatılmasına ilişkin vermiş olduğu kararların hukuki olmadığını hükme bağlamış oldu.
Gerek Anayasamız gerekse tarafı olduğumuz AİHS ile bağıtlanan tüm bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde yürütmenin bağımsız yargı kararlarını tartışmaya açması kabul edilemez. Kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı ilkeleri gereğince yürütme yargı kararları ile bağlıdır.
Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Yargı kararlarının kişi ya da konu gözetmeksizin uygulanması hukuk devleti ilkesinin gereğidir. Kaldı ki AİHM kararının muhatabının suçluluğu ya da suçsuzluğuna ilişkin olarak ulusal yargı organlarımız işin esasına girip yargılama yaptıktan sonra karar verecektir. Yargı kararlarının yürürlüğe girmesi siyasi otoritenin onayına bağlanamaz.
Türkiye karara uymazsa ne olur?
Türkiye’nin Selahattin Demirtaş hakkındaki AİHM kararına uymaması halinde kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi’nin bir dizi yaptırımına maruz kalması ve Avrupa Konseyi’nden uzaklaştırılma riski de göz ardı edilemez.
Avrupa Konseyi’ni kuran Londra Antlaşması 5 Mayıs 1949’da 10 Avrupa ülkesi tarafından imzalamıştır. AK’ın belkemiğini oluşturan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ise 4 Kasım 1950’de Roma’da imzalanmıştır. Halen 47 üyesi bulunan Avrupa Konseyi, ülkemizin İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’yla kurduğu ilk kurumsal bağı temsil etmektedir. Türkiye AK’a, kuruluşundan üç ay sonra, Yunanistan ve İzlanda ile birlikte Ağustos 1949’da davet edilmiş ve bu sebeple de örgütün kurucu üyeleri arasında sayılmıştır. Bu itibarla Türkiye zor bir karar arifesindedir. Ya Avrupalı kalacak ya da Avrupa ile bağlarını kopartacaktır.”