Devletin Alkol Politikalarını İzleme Platformu’nun verilerinde acı tablo gözler önüne serildi. 2024’te yapılan operasyonlarda 4 milyon 264 bin 679 litre sahte ve kaçak içki ele geçirildi. Sahte ve kaçak içki kullanımı nedeniyle bu yıl 47 kişi hayatını kaybetti.
Platformun koordinatörlerinden Çağın Eroğlu, verileri ''Yasal bir tüketim ürününün, ideolojik olarak makbul olmayan bir tüketim ürünü olarak görülmesi, bu yaşam tarzını benimseyen insanların kanun ve ekonomi yoluyla karaborsaya itilmesi, kabul edilemez bir şey” dedi. CHP Muğla Milletvekili Cumhur Uzun ise “Vatandaşlar erişmekte güçlük çektikleri gerek alım gücü nedeniyle gerek vergi politikaları nedeniyle yaratılan bu durumu aşmanın yolunu, kaçak içki üretiminde ve bu üretimden de para kazanmaya gitme yolunda buldu” diye konuştu.
Devletin Alkol Politikalarını İzleme Platformu, basın taraması ile elde ettiği Türkiye’de Kaçakçılıkla Mücadele Verileri’ni yayımladı. Bu kapsamda bu yıl yapılan operasyonlarda, 4 milyon 264 bin 679 litre sahte ve kaçak içki ele geçirilirken, bu nedrenle 47 kişi hayatını kaybetti. Platformun geçen yılki tespitlerine göre, 1 milyon 195 bin 493 litre sahte ve kaçak içki ele geçirildi ve bu nedenle 17 kişi hayatını kaybetti.
Alkol Politikalarını İzleme Platformu koordinatörlerinden Çağın Eroğlu, ele geçirilen sahte içki miktarındaki artış buna bağlı olarak yaşanan ölümleri ANKA Haber Ajansı’na değerlendirdi. ''Alkollü içkilerdeki vergi yükü nedeniyle insanların kaçak ve sahte içkiye yöneldiğini'' ifade eden belirten Eroğlu, şunları söyledi:
''Türkiye’de kaçakçılık, karaborsa, özellikle alkollü içkiler gibi yasal bir tüketim ürününe dahi sirayet etmiş durumda. İnsanlar yüksek vergi yüklerini, tıpkı bir yasakmışçasına gibi bir tepki vermeye başlıyor. Dolayısıyla karaborsa faaliyeti gittikçe daha çok büyüyor. Karaborsa faaliyetinin büyüyor olması, özellikle yasal bir ürün için başlı başına bir sorun. Çünkü buradan çok rahat şunu söyleyebiliyor olmamız gerekir: Devlet eğer bu yasal ürünü karaborsaya düşmeden vergilendirebilseydi kamu maliyesine bu artı olarak yazacaktı, buradan bir vergi geliri elde edecekti ama ciddi bir miktarda ürünün, ki bunlar ele geçirilen ürünler, karaborsaya düşüyor olması, devletin vergi kaybettiği anlamına geliyor. Vergiyi artırmak suretiyle verginin azalması, kamu maliyesini ciddi bir şekilde etkileyen bir fenomen. Bu yüzden Türkiye’nin bütün ekonomi politikalarını dikkate almak suretiyle örneğin bu yılbaşında alkollü içkilerde yeni bir vergi zammının yapılmamasına dair bir talebimiz vardı. Çünkü vergi zammıyla beraber artan vergi oranı, devletin de vergi gelirlerini açıkça düşürüyor.''
'VERİLER YOL GÖSTERİCİ OLABİLİR'
Ele geçirilen sahte ve kaçak içki miktarının her yıl giderek arttığını belirten Çağın Eroğlu, bu yıl operasyonlarda 4 milyon litre sahte içki ele geçirildiğini belirterek, bunun geçen yıla göre yaklaşık 3 kat arttığını söyledi. Bunun başlı başına bir sorun olduğunu dile getiren Eroğlu, çözülmesi gereken sorunların en önemlisinin, sahte içki nedeniyle insanların hayatlarını kaybetmesi olduğunu kaydetti. B yıl sahte içki nedeiyle 47 kişinin hayatını kaybettiğini ve bunun çok yüksek bir rakam olduğunu dile getiren Eroğlu, uygulanan politikaların ve engellemelerin bu sonucu doğurduğunu söyledi.
''Tüketilmesi yasal olan bir ürüne erişimin artırılması ve erişim kısıtlamasının kaldırılmasının sorunları da ortadan kaldıracağını'' belirten Eroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
''Maalesef ki Türkiye’de alkollü içkiler özelinde olmak üzere, ideolojik bazı yaklaşımlarla bir tüketim ürününün, makbul olmayan bir tüketim ürünü olarak değerlendirilmesi suretiyle vergi yükünün ardındaki gerekçe çok rahat bir şekilde kabul görüyormuş gibi lanse ediliyor, halbuki durum böyle değil. Yasal bir tüketim ürününün, ideolojik olarak makbul olmayan bir tüketim ürünü olarak görülmesi, Türkiye’de hayatını bu şekilde sürdürmek isteyen, bu yaşam tarzını benimseyen insanların adeta kanun ve ekonomi yoluyla karaborsaya itilmesi, kabul edilemez bir şey. Bunun neticesinde insanların hayatını kaybettiğini kaydetmek, bizim için acı vericiydi. Umuyorum ki bu sorunun ardındaki asıl neden olan yüksek vergi yükü, 2025’te biraz da olsa dikkate almaya başlanır. Yüksek vergi yükünün bu istenmeyen sonuçları, gerek kamu maliyesi için gerekse bireysel ve toplumsal sağlık için göz önünde bulundurulduğunda, zaten ortaya çıkan sorunların da çözümüne de işaret ediyor olacak. 2024 yılındaki verilerin çarpıcılığı, bizim için, kamu politikası için yol gösterici olabilir. Bunun dikkate alınması, Türkiye’nin hem ekonomisi hem de sosyal yaşantısı için isabetli olacaktır.''