Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson’la başbaşa ve heyetlerarası görüşmelerinin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. Toplantıda Çavuşoğlu ve Johnson gazetecilerin sorularını da cevapladı. Johnson, bir gazetecinin 4 ay önce Türkiye ile ilgili söylediği söze ilişkin özür dileyip dilemeyeceğinin sorması üzerine, “Bu hiçbir şekilde detaylı konuşmalarımızda dile getirilmedi. Son 2 gündür Türkiye’de son derece detaylı görüşmeler gerçekleştiriyoruz. Çok faydalı görüşmeler yaptık. Türkiye’de Ankara’da İstanbul’da biraraya geldiğim kişiler, Birleşik Krallığın buraya gelmesinin aslında Türkiye’ye olan taahhüdümüzün göstergesi olduğunun farkında. Türkiye’nin demokrasine olan taahhüdümüzün bir göstergesi olduğunun farkında. Bu son derece önemli. Birleşik Krallık’ta aslında Türkiye’nin demokrasinin ne kadar önemli olduğunun, bunun korunmasının ne kadar merkezi bir rol üstlendiğinin farkında. Burada olmam da bunun göstergelerinden bir tanesi. Aslında hiçbir şekilde dile getirilmedi bu. Bununla ilgili şaşırdığımı ifade etmem gerekir. Ama kimse bunu dile getirmedi” yanıtını verdi.
“GÜLENİZM, BİRLEŞİK KRALLIK’TA BİZİM YENİ KARŞILAŞTIĞIMIZ ŞEYLERDEN BİR TANESİ"
“Birleşik Krallık, Gülen grubuna karşı nasıl somut adımlar atıyor? Çok büyük bir finansal desteğe sahipler, Birleşik Krallık’taki bazı kuruluşlardan alıyorlar bu mali desteği” sorusu üzerine Johnson, şunları kaydetti:
“Gülenizm ve onların davranış şekli aslında Birleşik Krallık’ta bizim yeni karşılaştığımız şeylerden bir tanesi. Bizim için yeni olan şeylerden bir tanesi. Biz Türkiye’deki arkadaşlarımızdan ve meslektaşlarımızdan bu örgütün ne olduğu bütün bunlarla ilgili bilgi alıyoruz. Böyle bir cemaatin unsurlarıyla ve detaylarıyla ilgili olarak dünyadaki diğer örgütlerden fark ne farklı olduğuyla ilgili olarak bilgi alıyoruz. Temmuzda olanlar gerçekten çok şiddet içerikliydi. Son derece gizlice yapılmış bir şeydi. Buna çok ciddi bir şekilde bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Gülen örgütünün ülkemizde yaratabileceği veya oluşturabileceği sonuçlarla ilgili olarak ciddi davranmamız gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’deki otoritelerde bizim bu anlamda desteğimizi istediler. Bu hareketle bağlantılı olan unsurları tespit etmemizi ve onlardan kurtulmamızı istediler. Bizde bunun için elimizden geleni yapacağız. Neler yapmamız gerektiğini, herhangi bir şekilde farklı eylemlerin ülkemize dahil olmaması için neler yapmamız gerektiğini değerlendireceğiz.”
“BELÇİKA VE BAZI AVRUPA BİRLİĞİ ÜYESİ ÜLKELERİN PKK VE PYD’NİN FAALİYETLERİNE İZİN VERMESİ…”
Brüksel’deki PYD kongresiyle ilgili soruya Bakan Çavuşoğlu, “PYD YPG 8’inci kongresini Brüksel’de yaptı. Belçika ve bazı Avrupa Birliği üyesi ülkelerin PKK ve PYD’nin faaliyetlerine izin vermesi terör konusunda bunların çifte standardını açıkça ortaya koyuyor bir kere daha gördük. Bu sözde kongre PYD’nin YPG’nin ve PKK’nın gerçek yüzünü bir kere daha ortaya koymuştur. Burada da gördüğünüz gibi PKK ve YPG’nin PYD’nin hiçbir farkının olmadığı, esasen iki farklı ülkede aynı örgüt olduğunu biz zaten söylüyorduk. Tüm dostlarımızı bu konuda ikna etmeye çalışıyorduk. Görmek isteyen herkes bu kongrede PKK ve PYD’nin farklı olmadığını, aynı örgüt olduğunu herkes açıkça gördü. görmek isteyen herkes görebildi. Görmek istemeyenlere de anlatmaya devam edeceğiz. Buruda bölücü başı Öcalan’ın posterlerinin kullanılması ve PKK’lılarla birlikte bu kongreyi organize etmeleri ve katılımcılara da baktığımız zaman hiçbir farklarının olmadığını açıkça görüyoruz” diye konuştu.
"BUGÜNE KADAR SONUÇ ODAKLI KARARLI BİR STRATEJİMİZ OLMADI"
Çavuşoğlu’na, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Antony Blinken ile yapacağı görüşme hatırlatılarak, Türkiye’nin Rakka’ya yapılacak bir operasyonda PYD’nin yer almamasını söylediğinin ve ABD ile birlikte Türkiye’nin ÖSO’yu havadan korumasını talep ettiğinin görüşmede konuşulup konuşulmayacağının sorulması üzerine, “Blinken Ankara’da. Bu sabah Genelkurmay’da ve diğer kurumlarımızda görüşmelerini sürdürüyorlar. Öğleden sonra ben de kendisini kabul edeceğim. Rakka, Musul DEAŞ’in sözde başkentleri olan önem verdiği büyük şehirlerde de mutlaka DEAŞ’ın yenilgiye uğratılması gerekiyor. Bu şehirlerden de DEAŞ’ın temizlenmesi gerekiyor. Sadece bizim sınırımızın öbür tarafından değil. bu iki ülkede istikrar ve güveni geri getirmek istiyorsak bu iki ülkenin geleceğini inşa etmek istiyorsak DEAŞ ve diğer terör örgütlerinin biran evvel yok edilmesi gerekiyor. Ama bunu yaparken de stratejimizin olması gerekiyor. Bizim her zaman söylediğimiz bir şey var; maalesef çok sayıda ülke olmamıza rağmen 65 ülkenin DEAŞ’e karşı koalisyonun içinde olmasına rağmen bugüne kadar sonuç odaklı kararlı bir stratejimiz olmadı. Hep yanlış adımlar attık. Böyle bir strateji olmadığı içinde başta PYD, YPG gibi diğer terör örgütlerine bel bağlandı. Bunun ne kadar tehlikeli olduğunu söyleye geldik. Esasen bahsettiğiniz Brüksel’deki kongre de bunu da ortaya çıkardı. Burada gerçek gündemlerinin ne olduğunu itiraf ettiler. Suriye’nin geleceği için değil, kendi kurmak istedikleri kanton ve ayrı bir devlet için mücadele ettiklerini burada itiraf ettiler. Böyle ajandası olan terör örgütleriyle başka bir terör örgütüne karşı işbirliği yapmak çok yanlış bir stratejidir. Biz bunları kontrol ediyoruz diyenlerde ya kendilerini kandırıyorlar ya bizi kandırmaya çalışıyorlar. Bizi kandırdıklarını düşünüyorlarsa yanılıyorlar çünkü biz gerçekleri görüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
“YA SÖZ GEÇİREMİYORSUNUZ YA DA GÖNDERMEK İSTEMİYORSUNUZ”
Çavuşoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Münbiç operasyonunda bazı YPG unsurlarının geriden lojistik amaçla katılması gerektiğini ortaya koyunca müttefikimiz ABD biz bunun yanlış politika olduğunu söyledik. Ama sonra bir şartla buna bir şekilde olur verdik. Münbiç operasyonu biter bitmez YPG’liler Fırat Nehri’nin gerisine gidecek. Fırat Nehri’nin gerisine gitmesi demek oralarda bunların uyguladığı politikalara katılıyoruz anlamına gelmez. Şuanda YPG unsurları halen Münbiç’te. Obama söz verdi, Biden söz verdi, Kerry söz verdi, tüm yetkililer söz verdi. Ya geri gönderemiyorlar YPG’ye söz geçiremiyorsunuz ya da göndermek istemiyorsunuz. Bunun başka bir seçeneği yok. 200’den fazla YPG unsuru Münbiç’te. 200 tane YPG’liyi Fırat’ın ötesine gönderemiyorsanız o zaman diğer alanlarda YPG’ye nasıl güveneceksiniz. Esasen YPG PKK ‘nın hedefi kendisi gibi düşünmeyen Marksist, Leninist olmayan, özellikle Kürtlere yaptığı zulümdür. Onları da Suriye’de göçe zorladılar. Türkiye’nin bazı şehirlerinde de kendilerini desteklemeyen Kürt kardeşlerimizi o şehirlerde terör faaliyetlerini sürdürürken göçe zorladılar. Bizim karşı olduğumuz bu. YPG’nin özellikle Arapların çoğunlukla yaşadığı yerlerde bulunması Suriye’nin geleceği için tehlikelidir. Tapu kayıtları dahil tüm resmi belgeleri yakıyorlar ,etnik temizlik yapıyorlar. Biz ne için mücadele ediyoruz? Suriye’nin geleceği, istikrarı ve barışı, güvenliği için mücadele ediyoruz. Bu her şeyden önce kendimizin güvenliği içinde önemli. Tablo buyken, Rakka ve diğer operasyonlarda YPG’lilerle işbirliği yapmak esasen Suriye’nin geleceğini riske atmak demektir. Münbiç’te bile söz geçiremediğin YPG’yi Rakka’ya götürmek çok yanlış bir adım olur. Biz yerel kuvvetleri güçlendirerek, onlara özel kuvvetlerimizle destek vererek Suriye’de DAEŞ’e karşı operasyonlarının başarılı olabileceğini Cerablus ve Rai dahil Türkiye’nin sınırının öbür tarafında kanıtladık. Aynı stratejiyi Rakka’da ve diğer bölgelerde de hatta Irak Musul’da ortaya koyabiliriz. Bizim özel kuvvetlerimiz Türkiye’nin, İngiltere’nin ABD’nin koalisyonun içinde aktif olan ülkelerin Fransa’nın özel kuvvetlerini mobilize ederek yerel kuvvetleri de güçlendirirsek DAEŞ’e karşı mücdaele edebilirler. Bu şehirlerden DAEŞ’i kurtarabilirler. Teröriste karşı başka teröristle işbirliği yapmak her şeyden önce kendi değerlerimize ihanettir. Suriye’nin ve Irak’ın geleceğine ihanettir.”
(İHA)