Adil Gür," iyi anlatılırsa anayasa değişikliğine yüzde 58, Erdoğan'a yüzde 52 oy veren halk, başkanlık sistemine de 'Evet' der. Seçmen ile Erdoğan arasında bir gönüldaşlık ilişkisi var. Ve bu bağ koparsa, AK Parti diğerleri gibi küçülerek yok olur" dedi.
İşte o röportaj:
1 Kasım seçimlerinden önce A Haber'de yaptığınız seçim tahmini Türkiye'yi şaşırttı. Nedir bunun sırrı?
İstatistik bir bilim dalı, araştırmaların bir takım kuralları var. Kurallarına uyduğunuz ve gerekli kontrolleri yaptığınız sürece tedirgin olmanız için hiçbir neden yok. Kaldı ki 2009'da herkes AK Parti 45-50 arasında olacak derken, biz 40'ın altında bulmuş ve gene kamuoyu ile paylaşmıştık. Bizim için herkesin ne dediği değil, elimizdeki verilerin ne gösterdiği önemli. Örneklerinizden, sahada çalışan personelinizden eminseniz ve gerekli kontrolleri yapmışsanız bulduğunuz verilerin arkasında durmak lazım. Biz de onu yaptık.
Bir daha siyasi anket yapmayacağınız şeklinde haberler çıktı. Seçim anketi yapmayı bıraktınız mı?
Bu seçim döneminde yayımladığımız araştırma verilerinden dolayı çok ağır ithamlarla karşı karşıya kaldık. Bu sadece beni değil, bu işe emek veren tüm arkadaşlarımı da üzdü. Tepki olarak bir daha siyasi araştırma yapmayacağımı değil, bir sonraki seçimden önce siyasi anket yayınlamayacağımı söyledim. Yoksa bu benim ilk ve tek işim... Allah ne kadar ömür verir bilmem ama daha 5 yaşında bir oğlum olduğuna göre emekli olmak için biraz erken...
Yarın sivil anayasa ve başkanlık sistemi ile ilgili bir referandum olsa seçmen nasıl bir sonuç ortaya çıkar?
Yapmış olduğumuz araştırmalarda kamuoyunda yeni bir anayasa talebinin olduğunu görüyoruz. Başkanlık meselesine gelince, toplumun yaklaşık yüzde 40'ı parlamenter veya başkanlık sistemi hakkında bilgi sahibi değil. Kamuoyunda başkanlık dendiğinde bazı seçmenlerin aklına federasyon ve bölünme geliyor. Hükümet terörle mücadelede başarılı olur, bölünme paranoyalarını ortadan kaldırır ve nasıl bir başkanlık sistemi olacağını halka iyi anlatırsa sandıktan başkanlık için evet çıkabilir. Yani 2010 referandumunda anayasa değişikliğine yüzde 58 destek veren, 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde düşük katılıma rağmen bugünkü Tayyip Erdoğan'a yüzde 52 oy veren seçmen, kafalarındaki sorular giderildiğinde başkanlık sistemine evet diyebilir.
Erdoğan ilk seçilmiş cumhurbaşkanı olarak alıştığımız cumhurbaşkanı görüntüsünün çok dışında. Bu duruş seçmeni nasıl etkiliyor?
Az önce ifade ettim. AK Parti'ye oy vermede Recep Tayyip Erdoğan etkisi çok fazla. Seçmen ile Cumhurbaşkanı arasında bir gönüldaşlık ilişkisi var. Rahmetli Özal ile rahmetli Demirel partileri ile bağlarını tamamen kopardı ve partiler zamanla küçülerek yok oldular. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AK Parti ile bağlarını tamamen koparması halinde orta ve uzun vadede AK Parti'nin aynı akıbete uğrayacağını sanıyorum.
AK Parti seçim başarısının ardından çözüm sürecini yani Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'ni tekrar gündeme getirmeli mi?
AK Parti hükümeti bir yandan terörle etkin mücadele ederken bir yandan da özgürlükçü yeni bir anayasa hazırlamalıdır. Hazırlanacak yeni anayasada sadece Kürt sorununun çözümüne dair değil, bu ülkede özgürlükler adına kimin ne sorunu varsa onu çözecek bir anayasa yaptığınızda tüm sorunlar kendiliğinden çözülecektir. Yani Alevi vatandaşların sorun ve talepleri de, Kürt kardeşlerimizin sosyo kültürel hakları da kendiliğinden hallolur.
Demirtaş, Bahçeli ve Kılıçdaroğlu'na parti içi muhalefetten "istifa" çağrıları geliyor. Bu çağrılar için ne diyorsunuz?
Muhalefette toparlanma için istifa çözüm olabilir mi? Bu konu adı geçen partilerin iç meselesi. Ancak şunu söylemeden de geçemeyeceğim; Sorun sadece lider değiştirmekle halledilmiyor. Bir işletme düşünün; İşletme kârlı değil ve sürekli el değiştiriyor. O işletme de tek başına patronu değiştirmekle işletmeyi kârlı hale getiremiyorsunuz; Hizmeti, ürünü, servisi özetle; İşletme mantığını değiştirmediğiniz müddetçe bu değişikliklerden bir başarı öyküsü çıkmıyor.
Cemil Bayık ve Bese Hozat seçimlerden sonra "HDP bizim sayemizde barajı geçti" dedi. Bu açıklamaları nasıl yorumladınız?
Bu açıklamaya katılmıyorum. PKK ve Kandil bu seçimde HDP'ye zarar vermiştir. HDP Suruç katliamından, Ceylanpınar'da 2 polisimizin şehit edildiği andan itibaren PKK ile arasına mesafe koyabilse Türkiyelileşme projesini devam ettirebilseydi, geçen seçimde aldığı oyların çok üzerine çıkabilirdi. HDP, PKK sayesinde oy almış olsaydı Batı'daki oyunun Doğu ve Güneydoğu'daki oylardan daha fazla düşmesi gerekirdi. Halbuki HDP bölgede daha fazla oy kaybederken bölge dışındaki gerileme sınırlı olmuştur. Bu sonuç yukarıdaki tezi çürütmeye yeter diye düşünüyorum.
Sizce AK Parti'nin 7 Haziran'dan sonra aldığı 8-9 puan nereden geldi?
Bizim yaptığımız ölçümlere göre, AK Parti 1 Kasım'da aldığı oyun yüzde 40.7'sini 7 Haziran'da AK Parti'ye oy verenlerden, 3.2'sini MHP'den, 2.1'ini CHP'den, 1.5'ini HDP'den, yine 1.5'ini diğer küçük partilerden, 0.4'ünü ise 7 Haziran'da sandığa gitmeyenlerden aldı. Rakamlara bakıldığında AK Parti'nin tüm siyasi partilerden oy aldığı net şekilde görülmektedir.
3 maddede sıralamak gerekirse AK Parti'nin oyunu artırmasında en önemli etkenler ne oldu?
1. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın etkisi: Her 100 kişiden yaklaşık 40'ı "Recep Tayyip Erdoğan için bu partiye oy verdim" diyor. Geçmişteki hizmetlerinden memnunum diyenler de ağırlıklı olarak Erdoğan dönemini işaret ediyor. 2. İstikrar Beklentisi: 7 Haziran - 1 Kasım arasında istikrarsız dönemin etkisi ile ticari hayat nerede ise durdu, döviz fiyatları yükseldi. İnsanlar "İstikrar olmazsa hayatımı nasıl sürdüreceğim, borcumu nasıl ödeyeceğim" endişesi taşımaya başladılar. Bunda muhalefet partilerinin süreci iyi yönetememesi de etkili oldu. 3. AK Parti 7 Haziran'ı iyi okudu ve başarılı bir kampanya yürüttü: AK Parti 1 Kasım'da milletvekili aday listesinde ciddi bir değişiklik yaptı. 235 yeni isimle seçime gitti. Yeni adaylar teşkilatlara motivasyon getirdi. Bir de AK Parti 1 Kasım seçimlerine giderken hemen hemen toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren ekonomik vaatlerde bulundu, etkili bir kampanya yürüttü.