Siyaset

AKPM’de Avrupa ülkelerini eleştirdi

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Göçmenlere ev sahipliği yaptığımız süre boyunca en ufak bir yabancı düşmanlığı yaşanmamıştır. Avrupa’daki kötü uygulamaları yadırgadığımı da buradan ifade etmek isterim" dedi.

AKPM’de Avrupa ülkelerini eleştirdi
19-04-2016 18:32
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Başkanı Pedro Agramunt’un davetine icabetle geldiği Strasbourg’da AKPM Genel Kurulu’na hitap etti. Davutoğlu, AB ile varılan mutabakatın etkin şekilde uygulanması halinde Ege’deki düzensiz göçün geçişleri ile mücadelede önemli bir aşama kaydedileceğini belirterek, “Ancak kalıcı çözüm için hiç şüphe yok ki bunlar yeterli olmayacaktır. Kalıcı çözüm için göç olgusuna yol açan koşulların ortadan kaldırılması gerekiyor. Çözümü sorunun kökeninde, kaynağında aramak gerekiyor. Suriye’de krizin 6. yılına girilmesine karşın uluslararası toplum kitlesel göç dalgaları karşısında önlem alabilmekten, şiddet ve zulümden kaçan milyonlarca insana çare bulmaktan uzaktır. Kitlesel göç dalgalarını önleyebilmek için bu kişilerin kendi ülkelerinde kalmalarını imkan sağlayacak çözüm yollarını üretmek gerekiyor. Biz bu nedenle krizlin başından beri Suriye içinde insani güvenli bölge tesis edilmesi gereğine ve önemine işaret ettik. Suriye’deki ihtilaf bölgenin tamamını içine almıştır. Suriye, DAEŞ terörü ve radikalimizn yuvası haline gelmek yanında baskıcı bir rejimin zulmü altındadır. Bizim temel, ulusal hedefimiz toprak bütünlüğü, siyasi birliği olan istikrar ve refah içinde kardeş bir Suriye ile yan yana yaşamaktır” dedi.

“TÜRKİYE CENEVRE SÜRECİNİN ARKASINDADIR”

Davutoğlu, DAEŞ ile etkili mücadele için Suriye ihtilafının bir an önce sona erdirilmesi gerektiğini dile getirerek, “İhtilafı sona erdirmek için Suriyelilerin kendilerini özgürce ifade edebileceği yeni bir anayasa adil ve hür seçimleri sağlayacak gerçek bir siyasi geçiş olmalıdır. Bunun Esad rejimi Şam’da oturmaya devam ettikçe mümkün olmayacağı da çok açıktır. Türkiye, Suriye ihtilafına benim de aralarında bulunduğum bir grup Dışişleri Bakanının inisiyatifiyle ilan edilen Cenevre Bildirisi temelinde siyasi bir çözümü güçlü bir biçimde savunmaktadır. Türkiye daha ilk günden bu yana Cenevre sürecinin arkasındadır. Biz tutarlı ve etkili bir biçimde Suriye muhalefetini sürece dahil etme gayreti içindeyiz. Öte yandan rejim ve destekçileri muhalefeti ve sivilleri vurmaya devam ediyor. Suriye muhalefetine verilen sözlere rağmen rejim sivilleri kuşatma altına alarak aç bırakmaya devam ediyor ve ortaçağ bir savaş taktiği kullanıyor. Bunun bir an evvel durdurulması insani vecibedir. uluslararası toplum rejim üzerinde nüfuzu olan ülkelere baskı yapmalı ve rejimin siyasi sürece dahil edilmesi sağlanmalıdır. Bu siyasi sürecin somut sonuçlar getirmesi ve DAEŞ’in tamamen Suriye’den temizlenmesi için tek ve yegane yoldur. Ancak DAEŞ terör örgütüne karşı başka bir terör örgütü olan PKK destekli PYD’yi desteklemek de sorunları çözmeyeceği gibi terörizmin yaygınlaşmasına ve meşruiyet kazanmasına da yol açmaktadır. Avrupalı dostlarımıza PKK ve PYD terör ideolojisinden kara organlarına, yöntemden araçlarına aynı havuzdan beslendiklerini bir kez daha hatırlatmak isterim. PKK da PYD gibi insani değerlerini yok sayan, katil ve vahşi terör örgütleridir” açıklamasını yaptı.

“TERÖRÜN İSLAM’LA YAN YANA ZİKREDİLMESİNİN ŞİDDETLE KINIYORUZ”

Başbakan Davutoğlu, Irak’ın iç çatışmalarla sosyal ve ekonomik krizlerle boğuştuğunu kaydederek açıklamasını şu şekilde sürdürdü: “Irak’ta mezhepçilik tüm sorunların merkezinde yer almaktadır. Bölgedeki kaos ortamı, Avrupa’ya yönelik terör riskini arttırmıştır. Bu açıdan hiç kimse uzak coğrafyalardan Avrupa ile ilgisi olmayan sorunlardan söz ettiğimizi düşünmesin. Bu sorunlar ve oradaki kaos ortamı Avrupa’nın iç istikrarını ve küresel istikrarı ve küresel barışı temelden zedelemektedir. Küresel risklerin arttığı bir dönemde küresel perspektifle sorunlara yaklaşıyoruz. Bu yüzden Türkiye- AB ilişkisini bu riskleri minimize etmek ve sorunları çözmek için sadece akıllıcı bir tercih veya seçenek olarak değil adeta zorunluluk olarak görüyoruz. Konuşmanın başında da belirttiğim gibi terörle mücadelede ilkesel ve ortak bir tutum belirlenmedikçe bu hain terör odaklarının amaçladığı korku ve kaygı ortamına son verilmesi mümkün değildir. Türkiye için terörle mücadelede uluslararası iş birliği hiçbir zaman söylemden ya da akademik teorik bilgiden ibaret olmamıştır. Türkiye PKK’den DHKPC’ye, El Kaide’den DAEŞ’e kadar terörizmin farklı biçimleriyle on yıllardır mücadele etmektedir. Bu tehdide karşı verdiğimiz mücadeleden çıkardığımız en temel derslerden biri uluslararası düzeyde somut işbirliği olmadan terörle mücadelede başarılı olunamayacağı gerçeğidir”. Avrupa Konseyi mekanizmaları da bu platformların başından gelmektedir. Bu çabalarımızda bizim için vazgeçilmez unsurlar vardı. Öncelikle terör uluslararası barış ve güvenliğe yönelik bir tehdit teşkil etmektedir. Gerekçesi ne olursa oldun, nerede ne zaman kim tarafından işlenirse işlensin hiçbir terör faaliyeti meşru gösterilemez, meşru gösterilemez. İkinci olarak teröristlerin barınmasının önlenmesi için iade et veya yargıla prensibi temelinde devletler arasındaki işbirliği arttırılmalıdır. Son olarak terörü herhangi bir din ya da etnik bir grupla ilişkilendirmek tamamen yanlıştır. Bu da tam aksine teröristlerin amaçlarına hizmet etmektedir. Özellikle de terörün İslam’la yan yana zikredilmesinin şiddetle kınıyoruz”

(İHA)

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER